Hemşinliler hangi dili konuşuyor?

Hemşince, Hemşinlilere göre Ermenice mi? Enver Paşa’ın emrine rağmen Hemşin’nin yer isimleri hafızalarda nasıl korundu? Hemşinliler kültürlerini nası koruyor? Türkiye’de Ermeni cemaati ile ilişkileri nasıl?

ALİN OZİNİAN 21 Eylül 2021 YAZARLAR

UNESCO’nun kaybolmaya yüz tutmuş diller arasında gösterdiği Hemşince, kayıt altına alınmayı, sonraki kuşaklara aktarılmayı hak edecek derecede güzel ve değerli, tüm diller gibi.

Ermenice dil biliminin en büyük uzmanlarından Hraçya Acaryan Hemşinlilerin kullandığı dili, Ermeni lehçelerinin Batı grubuna mensup Hamşen lehçesinin özgün şivelerinden sayar. Acaryan, Hemşinlilerin konuştukları dili tarif ederken “içinde G(k)rabar, yani Eski Ermenicede kullanılmış olan ve hiçbir lehçede rastlanmayan çok nadir kelimeler barındırdığını” vurgular.

Peki Hemşince, Hemşinlilere göre Ermenice mi? Hemşinliler içinde bunu kabul edenler çok mu?

Jıneps Gazetesi ve Gor Dergisi Yazarı Mahir Özkan’a göre, evet, Hemşince Ermenice’nin arkaik bir lehçesi/ağzı. “Bizim dilimizi Hemşince olarak adlandırmamız tarihsel süreç ve kimlik meselesinden kaynaklı. Hemşincenin Ermenice olduğunu kabul edenler veya etmeyenlerin sayısı hakkında istatistiki veri yok ancak tahmini mümkün. Hatırı sayılır bir kitle Hemşince’nin Ermenice’nin bir lehçesi olduğunu kabul eder.” diyor Özkan.

Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği (HADİG) ve GOR Hemşin Kültür Dil Tarih Dergisi’nin kurucu ve yöneticilerinden Hikmet Akçiçek de Hemşince’nin dilbilimsel olarak kuşkusuz Batı Ermenicenin bir diyalekti olduğu görüşünde.

Akçiçek’e göre Hemşinlilerin, Ermenice edebiyatın geliştiği ve okullaşmanın yaşandığı sürecin tamamen dışında kalması, bu süreçte Ermenice’de yaşanan özleşme hareketi, Cumhuriyet dönemi boyunca Hemşinlilerin modernleşme- kentleşme sürecini Türkçe ile yaşamaları gibi nedenlerle 1800’lü yıllara göre Hemşince ile Ermenice arasındaki farklar çoğalmış.
“Bir dilin ayrı bir dil, diyalekt veya ağız olarak tanımlanması dilbilimsel verilerin yanısıra siyasal süreçlerle ve kimlik algısıyla da ilgili. Dolayısıyla Hemşince’nin bunlardan hangisi ile tanımlanması gerektiği henüz tartışılan bir konu. Ben Ermenice’nin diyalekti olarak tanımlanması gerektiğini düşünüyorum. Bir yandan Ermenice ile olan ilişkisinden beslenerek gelişmesi bir yandan da standart Ermenice ile olan farklılıklarını koruması gerektiğini düşünüyorum.” diyor Akçiçek.

Peki Hemşinliler ile Türkiye Ermenileri ya da onlar gibi Batı Ermenicesi konuşan diğer Ermeniler kolayca anlaşabilir mi?
Hemşinlilerin çağdaş Ermenice ile anlaşma derecesinin çok sınırlı olduğunu söyleyen Özkan, diğer sebeplere ek olarak bu sebeple de bir çok Hemşinlinin, Hemşince’nin Ermenice olmadığını iddia ettiğini belirtiyor.

Akçiçek, dili konuşurken, “kimlik seçimi” ile arasındaki farklıları da vurguluyor. Ermeni kimliğini kabul etmekle Hemşince’nin Ermenice olduğunu kabul etmek arasında ciddi bir fark olduğunu söyleyen Akçiçek’e göre, dilin Ermenice olduğunu kabul edenler Ermeni kimliğini kabul edenlere oranla çok çok daha fazla.

“Dilin komşuluk etmek, evlilik gibi yollarla edinildiğini savunanlara rastlandığı gibi eskiden Ermeni kilisesine bağlı olunduğu için dilin kaldığı aslında etnik değil dinsel nedenlerle öğrenildiğini savunanlara rastlamak da mümkün. Bazıları ise tarihsel ilişkiyi kabul edip, dilin de bunun bir kalıntısı olduğunu söyler ancak artık kendilerini Türk- İslam kimliğine ait hissettiklerini söylerler. Marjinal düzeyde de olsa dilin Ermenice ile ilişkisi olmadığını ve hatta Türkçe olduğunu söyleyenlere rastlamak da mümkündür.” diyor Akçiçek.

5 Ocak 1916’da Enver Paşa’nın ülkede Ermeni, Rum, Bulgar ve diğer gayri-müslimlere ait yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin emri üzerine 3 Temmuz 1916’da Trabzon Valiliği, Samsun’dan Artvin’e uzanan bölgedeki köylerin eski ve yeni adlarını içeren 23 sayfalık bir liste hazırladı.

Hamşen Ermenileri etnolojisinin en önemli uzmanlarından, Trabzon’un Küşana Köyü doğumlu ünlü etnograf Barunak Torlakyan, konuyla ilgili olarak “Hamşen yöresinde ve ardından da Pontus’ta Hamşen Ermenilerinin kurmuş veya ikamet etmiş oldukları tüm bölgeye yayılan dağınık yerleşim birimlerinin adları Türk yetkililer tarafından ya tamamen değiştirilmiş, ya da öylesine tahrif edilmiş ki, buralarda Ermenilikten en ufak bir iz dâhi kalmamıştır” diye yazar.

Bununla beraber, son dönemde araştırmacıların yaptığı çalışmalarda – kayıtlardan anlaşıldığı üzere yönetimlerin bütün gayretlerine rağmen, asırlar öteden gelen bazı yer isimlerini, özellikle de mikro-yer adlarını Çamlıhemşin, Hemşin ve Ardaşen ilçeleri sakinlerinin hafızasından bütünüyle silmeyi başaramamış oldukları görülüyor.

Kimliklerini nasıl tanımlarsa tanımlasınlar, onu bu kadar sene yaşatabildiklerine göre, bilinçi ye da bilinçsiz kültürel bir mücadele veriyor Hemşinliler. Kimliklerini ve kültürlerini korumak için neler yaptıklarını soruyorum Hikmet Akçiçek’e, Hemşinlilerin ikili, ikircikli yaklaşımlara rağmen güçlü bir Hemşinlilik aidiyeti olduğunu söylüyor.

“Hemşince konuşan kesim için dil, Türkçe konuşan Hemşinlilerde dildeki farklı kelimeler (çoğunlukla Ermenice kelimeler), dilin yöreye özgü fonetiği, tulum ve kaval ile oynanan horonlar, Hemşin ezgileri, puşi gibi sembolik kıyafetler, kimi adet ve inanışlar, başta yaylalar olmak üzere Hemşin coğrafyası, Hemşin kimliğinin canlı unsurları.” diyor Akçiçek.

Sosyal hayatta bahsedilen değerlerin yaşaması-yaşatılması çabalarının yanı sıra, son yıllarda Hemşince ve Hemşin kültürüne dair kültürel sanatsal üretimlere de rastlıyoruz. Yönetmen Özcan Alper’in Momi ve Sonbahar filmleri, Anonim Hemşin ezgilerinden oluşan Vova albümleri ile Kazım Koyuncu, Ayşenur Kolivar, Gökhan Birben ve pek çok genç müzisyenin albümlerindeki Hemşin ezgileri, Hemşinlilerin bir anlamda “biz varız” demesi anlamını taşıyor.

GOR Hemşin Kültür Dil Tarih Dergisi’nin oluşumu ve yayınlanmasının yanı sıra, kitap ve yayınlar da son dönemde kendini gösteriyor. Mahir Özkan’ın Hemşin Öyküleri ve Küçük Prens’in Hemşince çevirisi, Huriye Şahin’in “Hemşince Dil Bilgisi”, Adnan Genç’in “Çalışkan Kadınlar Ülkesi Hemşin”, Uğur Biryol’un “Gurbet Pastası” gibi kitapları akla gelen en önemli örnekler.

Akçiçek, Hadig (Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği) ile çeşitli adlar altındaki Hemşin dernek ve vakıfları da Hemşin dil ve kültürünün yaşatılmasına katkıda bulunduğunu söylüyor.

Mahir Özkan, 2011’de kurulan Hadig’in ilk defa yöre üzerinden değil – dil, kimlik ve kültürü merkeze alan ve dünyadaki bütün Hemşinlilere seslenmeyi hedefleyen bir dernek olduğunu belirtiyor.

“Derneğin bugüne kadar anlamlı sayılabilecek çalışmaları oldu. Dil kursları, derlemeler, video kayıtları, yarışmalar gibi faaliyetler yaptı. Ancak bu çabaların dili ve kültürü korumak için yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. 2014 yılından bu yana Gor adlı bir dergi çıkarıyoruz. Bunların dışında Hikmet Akçiçek’in kurduğu Vova müzik grubu ve Melusus (Mer luysı) ve Entu gibi müzik gruplarının albümleri yayınlandı.” diyor Özkan.

Önemli bir konu daha var: Hemşinli ve Türkiye’deki Ermenilerin ilişkileri. Türkiye’deki Ermenilerin, Hristiyan olmayan, Müslümanlaştırılmış Ermenileri, “o kadar da Ermeni” saymadığını hatta bazılarının güvenemeyip, ilişki bile kurmaya çekindiğini bildiğimden, Hemşinlilere bu ilişkiyi de soruyorum.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

“Türkiye’deki Hemşinlilerin Türkiye’deki Ermeni cemaati ile ilişkisi kişisel tanışmaların ötesine geçen bir ilişki değil. Kısaca şunu diyebiliriz. Hemşinlilerin özgürlükçü kesimleri ile Ermeni toplumunun kendi dışına daha açık olan kesimleri arasında sınırlı bir ilişki mevcut. Ama toplumlar arası bir ilişkiden söz etmek mümkün değil.” diyor Mahir Özkan.
Hikmet Akçiçek de Mahir Özkan ile hemfikir, ilişki olmadığını kabul ediyor. “Bizim, yani Hemşin dil ve kültürü konusunda faaliyet içinde olanlarımızın, gene kültür sanat çevrelerinde olan Ermeni dostlarla ilişkilerimiz var, hepsi bu kişisel dostluklar…”

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com