Yunanistan’ın ‘geri ittiği’ insanları Türkiye doğrudan cezaevine gönderiyor

Birleşmiş Milletler ve insan hakları örgütlerinin uyarılarına rağmen Türkiye ile Yunanistan sınırında geri itmeler devam ediyor. Yasadışı yollarla Meriç'i geçen ve özgürlüğe adım attıktan sonra eşyalarına el konulan, sopayla dövülen, botla Türkiye kıyılarına bırakılan M.G.’nin yaşadıklarına her geçen gün yenileri ekleniyor.

KRONOS 03 Temmuz 2021 HABER ANALİZ

Yeni bir hayat umuduyla Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçenler gecenin karanlığında Meriç Nehri ya da Ege Denizi sularında ölümle burun buruna geliyor. Sık sık yaşanan kazalar ve bu kazaların neticesi olarak acı sonuçların da ortaya çıktığı bu kaçış hikâyelerine, son yıllarda geri itme (push back) olarak adlandırılan yasadışı “deport”/sınır dışı etme örnekleri ekleniyor.

Ölümle burun buruna geldikten sonra Yunanistan’a geçen göçmenler, sığınma başvurusu yaptıkları halde, eşyalarına, paralarına hatta üzerlerindeki elbiselerine dahi el konularak geri itiliyor. Denizdeyse, Yunanistan kara sularından çıktıktan sonra bazen bir can yeleği verilerek denizin ortasında bırakılan da var, can yeleksiz bırakılıp Türkiye veya İtalyan sahil güvenliği bulana kadar can çekişen de, yaşamını yitiren de. Kara sınırında ise nehirden geçirilip Türkiye tarafında bırakmalar sürüyor.

Bu geri itmelerde iki ülkenin birbirinden habersiz olduğunu söylemek de güç. Hiçbir sorun yaşamadan Türkiye tarafında botla insan bırakan Yunan polisi, herkesi bıraktığından emin olduktan sonra sirenleri çalarak Türk jandarmasını “uyarıyor”. Jandarma da o göçmenleri toplayıp gözaltına alıyor. Sonrası bilindik gözaltı, hapis, geri gönderme merkezi hikayesi…

M.G.’NİN MERİÇ’TE BAŞLAYIP, DEPORTLA SONUÇLANAN SERÜVENİ

19 Temmuz 2019’da Edirne’den Meriç Nehri üzerinden botça Yunanistan’a geçen iki Türkiye vatandaşından biri olan M.G., önce iyi karşılandıklarını, kendileri gibi en az 50 kişi olduğunu anlatıyor. Tutuldukları karakoldan olmayan kişilerin gelmesiyle üzerlerindeki paraya, çanta ve eşyalara el konularak Türkiye sınırına götürüldüklerini ve botlarla karşı tarafa bırakıldıklarını söylüyor.

“DEPORT SESLERİ YÜKSELMEYE BAŞLADI”

“3 koğuşta yaklaşık 50 kişi vardık. Saat 15.00 gibi T. C vatandaşı bir arkadaşımız daha koğuşa alındı. Yol kontrolünde alınarak Orestia’ya getirildiğini söyleyince Orestia’da olduğumuzu teyit etmiş oldu. Saat 16.00 gibi koğuş ile karakol arasındaki kapı açılınca dışarısı görünüyordu, iki uzun boylu yaklaşık 1.80-1.85 boylarında iki polis dikkatimizi çekti, bunların kıyafetler lacivert ve farklıydı. Aklımızdan deport olayları geçti. Saat 19.00’a gelirken arka kapıya yakın iki koğuştan bağırışlar yükselince korkmaya başladık. Deport sesleri yükselmeye başladı, koğuşlar elleri sopalı bu iki kişi tarafından boşaltılırken. Arka kapıya doğru zorunlu bir sevk vardı. “Gülenist, Türk deport etmeyin lütfen” diye İngilizce Türkçe yalvarmalarımıza rağmen kendimizi arka kapında çıkarken bulduk. Bizimle birlikte farklı ülkelerden göçmenler de vardı.”

“O GECE EN AZ 200 BİN EUROYA EL KONULDU”

Birleşmiş Milletler ve birçok insan hakları kurumunun rapor haline getirdiği ve kamuoyuyla paylaştığı geri itme olaylarını yaşayanlar da doğruluyor. M.G.’nin anlattıkları adeta bir korku filmini andırıyor:

“Çıkınca herkesin kapalı büyük bir kamyona elleri sopalı maskeli lacivert (ülkemizde çevir kuvvetin giydiği üniformaya benzer) son kez yalvarmak istedik ama sopa ile kolumuza belimize vurulunca kamyona son binenler olduk. Hava henüz tam kararmamıştı. Kamyon hareket etmeye başladı ve şehir dışına çıkmaya başladık. Yaklaşık 15-20 dakika civarı bir yere geldik indirdiler. Burası kapalı, terk edilmiş bir yerdi. İndirildikten sonra bizim kamyon gibi üç kamyon daha gördüm. Hepsi tıka basa insan dolu. Hepimiz sıra ile kapalı binaya aldılar. Yürürken komutlara uyulmasına rağmen sopa ile vurmaya devam ediyorlardı. Çok sinirli bir ekipti, dikkatimi çeken sağa dola bakanları daha çok dövüyorlardı. Ellerimizden çantaları alarak bir yığma yaptılar. Sonra sır aile üzerimizi aradılar değerli ne varsa para vb aldılar ve sıra ile dışarı çıkarıp kamyonlara bindirdiler. Son gruba kaldık 3 arkadaş, hiç ayrılmadık. Gözlemlerimize göre o gece en az 200 bin euroya el koydular. Kamyonlara sığmayınca koyu renkli eski bir arabaya bizi aldılar balık istifi, sopa vura vura. Kafama ve sırtıma sopa yedim o an.”

“ZODİAK BOT HER SEFERİNDE 10-15 KİŞİYİ KARŞIYA BIRAKIP DÖNÜYORDU”

2014 yılı itibariyle artış gösteren, bulunduğu ülkedeki çatışmalar, şiddet ve insan hakkı ihlalleri sebebiyle birçok insan bulunduğu yeri terk ederek Avrupa’ya göçmeye başlasa da sınırdan geçişler artarak devam ediyor. Şubat 2020 tarihinde Türkiye ülkeden ayrılmak isteyen sığınmacılar için batı sınırlarını açtığını duyurdu. Bu durum Yunanistan’ın sınırda yeni engeller koymasını tetikledi. Yunanistan’ın sınırlarına çektiği setlerle birlikte, topraklarına ulaşan insanları da geri göndermeye çalışıyor. M.G.’nin anlattıkları diğer göçmenlerin yaşadığı benzer durumlarla aynı:

“Araçla büyük bir otoyola çıktık, büyük ağaçlar fark ettik. Sınıra yaklaştığımızı anladık. Sınıra gelince bir yerde indirdiler, sessiz olmamızı, üçerli sıraya geçmemizi ve kafamızı kaldırmamamızı “lock down” telkinleriyle. Suya doğru yürüyüşe geçtik, kısa bir yürüyüştü. İki adet zodiak bot gidip geliyor, her seferinde yaklaşık 10-15 kişiyi karşıya bırakıp yeni grubu alıyordu. Sessizce yapılıyordu bu iş. İşkence burada da devam ediyordu kadın erkek demeden. Her botta iki görevli, biri motor diğeri uç kısma binerek eşlik ediyordu. Bizim botta yakınımdaki görevli İngilizce ‘Karşıda polis veya asker yok’ dedi. Sonra bozuk bir Türkçe ile ‘korkma’ deyip elimi tuttu. O an aralarında iyi kişilerin de olduğunu anladım ama deport edilmiştik. 20 Temmuz 2019 saat 21.00 gibiydi. Deport bitince Yunan taraf sirenler çalmaya başladı, Türkiye askeri araçların farlarını açarak göçmenleri toplamaya başladı.”

“TESLİM OLMADIK, SUSUZ KALINCA TARLADAN KARPUZ ALIP YEDİK”

“Üç arkadaş teslim olmadan ormanlık alana kaçtık. Ağaçların altına kıpırdamadan sabaha kadar yattık. Bulunduğumuz alana otoyol yakındı, sabah ezanı okunana kadar uyumaya çalıştık. Ezan sesi ile harekete geçtik. Susuz kaldığımız için yolda karpuz tarlasından bir karpuz aldık. Üzerimizde kalan 2 TL’yi bıraktık karpuzun yerine. Yolda bulduğumuz yarım yamalak suları içtik. Meriç ilçesine ulaştıktan sonra arkadaşımız bir köylü ile diyalog kurdu, telefonunu kullanmak için rica etti. Gerekli kişilere ulaşınca bizi önce Edirne, ardından İstanbul’a kadar getirdi o kişi. Haritadan yaptığım araştırma sonucu Dimetoka olduğunu düşündüğümüz yerden Serem köyü yakınlarında Meriç’ten botla itildiğimizi anladım. O göçmenler de muhtemelen Serem Jandarma tarafından gözaltına alındı.”

“TÜRK TARAFI KAÇ KİŞİNİN İADE EDİLECEĞİNİ BİLİYOR” İDDİASI

Geri itmelerle ilgili Mayıs 2019’da Kronos’a konuşan İhsan Erdoğan, Türkiye’den Yunanistan’a geçerken yaşadıklarını ve ikiz kardeşinin iade edilmesiyle ilgili önemli şeyler anlattı. Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçen göçmenlerin maskeli kişiler tarafından darp edilerek zorla geri gönderilmesi ile ilgili “planlıydı ve her iki tarafın da bilgisi vardı” diyor sığınmacı İhsan Erdoğan. 5 Mayıs sabahı Yunanistan’a geçen ve Türkiye’ye geri gönderilen Ayşe Erdoğan’ın ikiz kardeşi İhsan Erdoğan, “Kardeşim Edirne Cezaevi’nde. Avukatlarıyla yaptığı son görüşmede kendisinin ve beraberinde Yunanistan’a sığınan diğer göçmenler için Türkiye tarafına sayı verildiğini ve kendilerini bulan jandarmaların aralarında yaptıkları konuşmalarda, ‘Burada 28 kişi var, 3 kişi eksik, 3 kişiyi bulun, 31 kişinin hepsi neden gelmedi? Arayalım…’” diye konuştuklarını aktardı. Erdoğan, kardeşinin de aralarında bulunduğu 3 kişinin büyük grup yakalandığı sırada ayrı olarak saklandığını ve yaklaşık bir saatlik aramadan sonra bulunarak diğerleriyle birlikte gözaltına alındığını söyledi.

ÇOK KORKUTUCUYDU, KİMSE YAŞAMASIN

Geri itilme deneyimini yaşayanlardan biri de şimdi bir Avrupa ülkesinde olan Y.G. Hala etkisinden kurtulamadığı geri itilme şokunu şöyle hatırlıyor:

“2020 yılı temmuz ayında Meriç üzerinden Türkiye’den Yunanistan’a geçtim. Saat 21.00 civarıydı botumuz karşıya ulaştığında. Anakaradan önce küçük bir ada vardı. Aracı olan kişiler bizi oraya bırakıp geriye döndüler.

Bulunduğumuz yere 4 kilometre uzaklıkta küçük bir köy olan Nea Vyssa’ydı. Gece karşıya geçtikten sonra sabaha kadar ayçiçek tarlalarında bekledik. Yazdı ama hava yine de soğuktu. Sabah erken saatte köy meydanına vardır. Köyde küçük bir kilise, benzin istasyonu ve fırın vardı. Polislerin geldiğini gördük, gittik, iltica etmek istediğimiz söyledik.

Bizimle sınır polislerinin ilgileneceğini söylediler. Kimliklerimizi de vermiştik. Birlikte yakındaki karakola gittik. Karakolda üst araması yapıldı, çantalarımıza bakıldı. Bizi iki adet çift ranzanın olduğu nezarete attılar. Yatak bile yoktu ranzalarda.

“MASKELİ KİŞİLER GELDİ, HER ŞEYİMİZİ ALDI”

Akşam üstü yüzleri maskeli kişiler geldiler nezarete. Yüzü maskeli kişilerin ellerinde cop bulunuyordu. Bizimle birlikte 50 mülteciyi aldılar ve döverek araçlara bindirdiler. Bindirdikleri kamyonun üzeri kapalıydı. Diz çökerek içeri dizdiler. Aracın farlarını kapattılar. Maskeli kişiler Türkleri ve Kürtleri başka bir yere ayırdılar. Üzerimizdeki her şeyi aldılar. 1000 Euro vardı üzerimde onu da aldılar. Sonra da nehir kenarına gelerek hepimizi gruplar halinde karşı tarafa gönderdiler.

Türkiye tarafına geçince ne yapacağımızı şaşırdık. Aç, susuz yürüyerek, bazen sürünerek yol almaya çalıştık.

Ben kısa bir süre sonra tekrar Yunanistan’a geçtim ve bu sefer yakalanmadan Atina’ya, oradan da şimdi bulunduğum Avrupa ülkesine sığındım. Fakat hala o olayın şokunu atlatamıyorum.”

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GERİ GÖNDERİLME VAKALARININ İNCELENMESİNİ İSTİYOR

Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı Yunanistan’a Türkiye’ye geri gönderilen göçmenlerle ilgili çağrıda bulunmuştu. Türkiye’ye olan geri gönderilmelerin soruşturulması isteniyor. Ancak, Yunanistan’dan yeterli bilgilendirme olmuyor.

AVRUPA MÜLTECİLER VE SÜRGÜNLER KONSEYİ (ECRE) DUYURUSU

7 Haziran’da Yunan hükümeti Türkiye’yi Suriye, Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Somali’den gelen sığınmacılar için ‘güvenli üçüncü ülke’ olarak listeleme kararını duyurdu. Kararla belirtilen ülkelerden birinden Türkiye üzerinden Yunanistan’a giriş yapan başvuru sahipleri, Türkiye’nin koruma sağlayabileceği ve başvuru sahibinin iade edilmesi varsayımıyla kabul edilemez sayılıyor. Ancak Türkiye Mart 2020’den bu yana Yunanistan’dan sığınmacıları geri almayı reddetmişti.

ECRE tarafından yayımlanan AIDA raporu Türkiye’de korunmaya muhtaç insanların karşılaştığı zorlukları özetliyor. Avrupa Mülteciler ve Sürgünler Konseyi Yunanistan’ın aldığı bu kararın AB hukukuna uygunluğu konusunda endişelerin olduğunu söylüyor. Türkiye’nin güvenli olduğu sonucuna nasıl varıldığı ve belirtilen uyrukların nasıl seçildiğinin de belirsizliğini koruduğu söyleniyor. Yunanistan tarafından verilen bu karar, Yunanistan’daki mülteci nüfusu arasında da endişeye neden olduğu söyleniyor.

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ UYARIYOR

Uluslararası Af Örgütü konuyla ilgili, “Yunanistan: Şiddet, Yalan ve Pusulalar” adlı yeni bir rapor yayımladı. RapordaAf Örgütü “Pushback”- “Geri itme” kelimesini mültecilerin ve göçmenlerin uluslararası bir sınırdan yasa dışı, zorla ve bazen şiddet içeren transferini tanımlamak için kullanıyor. Rapor içeriğinde, örneklerle yapılan şiddet ve haksızlıklara değiniyor. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Göç Araştırmacısı Adriana Tidona şunları söylüyor: “Yunan makamlarının çok sayıda kolunun, Yunanistan’da güvenlik arayan insanları vahşice yakalamak ve gözaltına almak, birçoğunu şiddete maruz bırakmak ve ardından onları Meriç Nehri kıyısına nakletmek ve ardından onları özetle Türkiye’ye iade etmek için yakın işbirliği içinde olduğu açıktır.” Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı, Frontex’in insanları insan hakkı ihlallerinden koruması gerektiğini ve önlemler alması gerektiğini söyledi.

İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ, FRONTEX’İ BAŞARISIZ BULDU

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Yunanistan-Türkiye sınırında gerçekleşen göçmenlere yönelik suiistimalleri hafifletmek adına, Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Teşkilatı’nın yeterli adım atmadığını belirtti. Sınırda yapılan insan hakkı ihlalleri konusunda koruma gerçekleştirememelerinin başarısızlık olduğunu söyledi.

YUNANİSTAN VE TÜRKİYE SINIRINA YAPILAN SETLER

Öte yandan Yunanistan Türkiye üzerinden gelen göçmenlerin girmesini engellemek için ilk olarak sınır duvarını uzatmaya başladı. 2020 yılında Yunanistan sınırına dikenli tel takviyesi yapıldı. Daha sonrasında da ses dalgası yayabilen cihazlar yerleştirilerek göçmenlerin geçmesi zorlaştırıldı. Sınıra eklenen bir diğer yeni engel ise inşaat edilmeye başlanan çelik duvar oldu.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com