Yalta Konferansı tarihin en önemli uluslararası zirvelerinden biriydi. Konferansın ardındaki üç kadının hikâyesi ise ilk kez anlatılıyor.
II. Dünya Savaşı ve sonrası tarihçiler tarafından en çok incelenen dönemlerden olsa da konuya ilişkin farklı yaklaşımlara rastlamak hâlâ mümkün. Savaşta Hitler’in ve faşistlerin yenilmesinin ardından yeni dünya düzeni Sovyetler Birliği, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülüğünde kurulmuştu.
Şubat 1945’te Yalta’da buluşan üç ülkenin liderleri dünyanın nasıl şekilleneceğini konuşurken, kent tarihin akışını değiştiren önemli bir uluslararası konferansa ev sahipliği yapıyordu. Kırım Konferansı olarak da bilinen Yalta Konferansı, savaş sonrasında Avrupa’nın ve Almanya’nın yeniden nasıl biçimlendirileceğine ilişkin ilk uluslararası adımdı.
Yeni bir kitap bu konferansı bu kez farklı bir pencereden ele alıyor. Catherine Grace Katz’in yazdığı The Daughters of Yalta (Yalta’nın Kız Çocukları) adlı kitapta konferansın arka planındaki çarpıcı bir öykü anlatılıyor.
Hikâyenin baş rollerinde üç zeki ve ışıltılı kadın var: Babalarına eşlik etmek için konferansa giden üç genç kadın. Franklin Roosevelt, Winston Churchill ve Joseph Stalin arasında konferanstaki gerilim sürerken, bu üç kadın konferansın ardındaki baba-kız hikâyelerinin de öznesidir. ABD’nin Sovyetler Birliği büyükelçisi Averell Harriman’ın kızı Kathleen Harriman, bir savaş muhabiridir. Churchill’in kızı Sarah bir oyuncuyken Birleşik Krallık Hava Gücü’nde subay olmuştur ve babası onun siyasi aklına çok güvenir. Roosevelt’in tek kızı Anna ise annesinin yerine babasına eşlik eder konferans boyunca.
Kitap konferans sırasında test edilen baba kız ilişkilerini ve en önemlisi de Soğuk Savaş’a giden tarihsel dönemeçte yer alan kadınların görünmeyen perspektifini anlatıyor.
Katz’in kitabı, son dönem tarihçiliğinde sıkça görülen, büyük tarihsel anlatıların ardındaki insan hikâyelerine odaklanan yaklaşımın iyi bir örneği.
Kitap, ABD’de ve dijital platformlarda Houghton Mifflin Harcourt tarafından yayımlandı.
