Yargı Reformu: Cezayı mahkeme değil ‘pazarlıkçı’ savcı verecek

KRONOS 30 Eylül 2019 Genel

KEMAL KARANFİL

Af çıkacak mı, infaz yasasında değişiklik olur mu, olursa hangi suçları kapsar gibi beklenti ve tartışmalar arasında kamuoyuna yansıyan Yargı Reformu Paketi, ceza yargılamalarında usul anlamında da önemli değişiklikleri bünyesinde barındırmakta. Bu bağlamda pakette göze çarpan önemli değişikliklerden biri de, Amerikan Ceza Hukuku uygulamasında ”plea bargaining” olarak tanımlanan ”savcı-sanık pazarlığı” na benzer bir düzenlemeye de yer verilmiş olması.

SERİ YARGILAMA USULÜ: CEZAYI SAVCI BELİRLEYECEK

Yürülükte olan hükümlere göre bir kişinin ceza alması için özetle; savcılık tarafından bir soruşturma yürütülmesi, soruşturma sonuna iddianame düzenlemesi, iddianamenin mahkeme önüne gelmesini takiben yapılacak yargılama ile hakim tarafından suçlu bulunması gerekmektedir. Suçlu bulunan kişi hakkında ne kadar ceza tayin edileceğine ise hakim karar vermektedir.

Yeni getirilen müessese ile düzenlemede ise savcı bazı suçlara özgü olarak, bir anlamda hakimin yerine geçecek. Ne kadar ceza verilmesi gerektiğine, bu cezanın ertelenip ertelenmeyeceğine, adli para cezası gibi seçenek yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağına, hatta hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dahi karar verebilecektir.

Oysa yürürlükte olan yasal prosedür özetle şu şekildedir:

Savcı önüne gelen dosyanın düzenlemede yer alan suçlarla alakalı olduğunu gördüğünde şüpheliye bu usulü teklif etmek zorunda. Bu usulü uygulamadan iddianame tanzim edemiyor. Öyle ki, taslak ile iddianamenin iadesi nedenlerinin arasına bu husus da alınmış. Teklifi, avukatı huzurunda kabul eden şüpheli hakkında savcı, bir hakim gibi cezayı belirliyor, hatta üstüne bir de yarı oranında indirim yapıyor. Prosedür bununla bitmiyor; savcı, denetim makamı olan mahkemeye iddianame yerine geçecek bir yazılı talepte bulunuyor. Mahkeme, kişiyi avukatı huzurunda dinledikten sonra diğer yasal şartlar var ise savcının belirlediği ceza doğrultusunda karar veriyor. Karara itiraz etmek mümkün.

İŞLEMLER AVUKAT HUZURUNDA YAPILMAK ZORUNDA

Yasal düzenleme ile savcının teklifinin kabulü ve denetim makamı olan mahkemenin önünde de tekrar edilmesinin avukat eşliğinde olması şart. Herkesin avukat tutabilecek durumu olmadığına göre şüphelilere devlet tarafından avukat atanması gündeme geliyor. Ancak taslakta avukat atanması gerekli hallere ilişkin yasal düzenlemelerde bir değişiklik ya da ekleme söz konusu değil. Yani taslak bu yönden çözüm içermiyor.

Şüphelinin avukatı huzurunda savcının teklifini kabul etmesi ile dosya nihayete ermiyor. Dosyanın denetim makamı olan mahkemenin önüne gelmesi, duruşma yapılması, üstelik şüphelinin duruşmaya katılması ve savcının teklifini kabul ettiğini mahkeme huzurunda da beyan etmesi gerekiyor. Öyle ki, şüpheli duruşmaya katılmazsa bu usul uygulanmıyor. Bu halde mahkeme dosyayı savcılığa geri yolluyor. Dosyayı alan savcı genel hükümlere göre soruşturma yürütüyor. Bu durum ise, yargılamanın kısa sürede tamamlanması amaçlanırken uzamasına neden oluyor.

Seri yargılama usulünde pazarlık savcı ile şüpheli arasında yapılırken, denetim makamı ise mahkeme. Mağdurun ise bu sürece hiçbir etkisi yok. Verilen karara itiraz etme hakkı olsa da, itiraz mercii kararı sadece şekli şartlar yönünden inceleyebileceği için, mağdurun esasa ilişkin istek ve talepleri cevapsız kalacak. Söz gelimi mağdur şüpheliye verilen cezanın az olduğunu iddia etse de itiraz mercii verilen cezayı az bulamayacak.

KAPSAMI DAR

Yalnızca madde metninde belirtilen suçlamalara yönelik uygulama alanı bulunan seri yargılama usulünün nitelik ve nicelik yönünden kapsamının dar olduğu görülüyor. Esasında usul hükümlerinden uzlaştırma, ön ödeme ya da kamu davasının açılmasının ertelenmesi gibi müesseselerle dosyaların mahkeme önünde gitmeden çözümlenmesine imkan veriyor. Ancak seri yargılama usulünde mevcut olan dar kapsamlılık bu müesseseler yönünden de geçerli. Öyle olunca mahkemenin önüne gitmeyecek dosya sayısı bakımından istenilen verim alınamıyor. Örnekleri önümüzdeyken seri yargılama usulünün bu haliyle derde deva olması pek de mümkün gözükmüyor.

Henüz taslak olan metnin bu şekliyle kanunlaşması halinde mahkemelerin iş yükünü azaltmaya yönelik etkisinin olup olmayacağını, yasal prosedürün yargılamayı kısaltacağını mı yoksa tersine uzatacağını mı yaşayıp görmek zorunda kalacağız.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com