Ücretsiz izne çıkarılan Epsilon Yayınevi çalışanları patronun iddialarına yanıt verdi

Korona virüsü salgını nedeniye ofiste dönüşümlü çalışmayı talep ettikleri için, AKP hükûmetinin bu dönemde patronlara verdiği hakları kullanarak çalışanları ücretsiz izne çıkaran Epsilon Yayınevi'ne tepkiler gelmeye devam ediyor. Çalışanlar son olarak, ücretsiz izni ekonomik daralma nedeniyle savunan patrona yanıt verip "Eğer ekonomik bir küçülme varsa, bizi neden tam kapasiteyle ve kimi zaman tam kapasitenin üzerinde çalıştırdınız?" diye sordu.

KRONOS 13 Haziran 2020 GÜNDEM

Epsilon Yayınevi’nin, salgın sebebiyle ofise dönmenin riskli olabileceğini için dönüşümlü çalışmayı talep eden editörleri, bir maille beş aylık  ücretsiz izne çıkarmasının yayıncılık dünyasında tartışması sürüyor. Ücretsiz izne çıkarılan Epsilon Yayınevi çalışanları, bir açıklama yaparak “mecburi bir önlem almak zorunda kaldık” açıklaması yapan yayınevi yöneticilerine “Eğer ekonomik bir küçülme varsa, bizi neden tam kapasiteyle ve kimi zaman tam kapasitenin üzerinde çalıştırdınız?” diye sordu

Epsilon Yayınevi, çalışanlarını ücretsiz izne çıkarmasına gelen tepkiler üzerine bir açıklama yapmış ve “Ürkütücü boyutlara varan ekonomik daralma neticesinde, yasaların verdiği hakkı kullanarak mecburi bir önlem almak zorunda kaldık” demişti.

YEMEK İZNİ SAATLERİ DÜŞÜRÜLDÜ, MOLALAR KALDIRILDI

Bu açıklamanın ardından Epsilon Yayınevi çalışanları yazılı açıklama yaparak, 11 Mart- 1 Haziran’ı kapsayan pandemi sürecinde esneyen mesai saatlerine karşın özveriyle çalıştıklarını ifade etti. Yayınevi çalışanları, dönüşümlü çalışma modeliyle işe gidip gidemeyeceklerini sorduklarında, “mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi” adı altında yemek izinlerinin yarım saate düşürüldüğünü çay-sigara molasının kalktığını kaydetti. Yayınevi çalışanları, işverenin ısrarcı tutumu sonucunda 1 Haziran tarihinde işbaşı yapıldığını belirterek, “Eğer ekonomik bir küçülme varsa, bizi neden tam kapasiteyle ve kimi zaman tam kapasitenin üzerinde çalıştırdınız?” diye sordu.

Epsilon Yayın Grubu adına Ömer Yenici imzasıyla yayınlanan açıklamaya, Epsilon Yayınevi çalışanlarının cevap açıklamasının tam metni şu şekilde:

“EMEĞİN KIYMETİ YERİNE İŞÇİ HAKKI DEMEYİ TERCİH EDİYORUZ”

> Ömer Yenici’nin “emeğe kıymet verdiği” iddiasına cevaben:

Emeğin kıymeti gibi vicdanlara oynayan açıklamalar yerine, “işçi hakkı” demeyi tercih ediyoruz. Emeğin kıymetini bildiği iddia edilen Epsilon’daki işçilerin hangi şartlar altında çalıştıkları ispat edilir durumdadır. Bu noktada yayın grubunun işçi hakları konusundaki sicili hiçbir şekilde temiz değildir. Kendisinin taşıdığını, ailesine, sevdiklerine ve “yöneticilerine” devrettiği iddia ettiği değerleri işçilerine yansıtamamış olması, takdir edersiniz ki biz Epsilon çalışanlarının sorumluluğunda değildir.

“HAKKIMIZ OLMAYANI TALEP ETMEDİK, SADAKA İSTEMEDİK”

> Sıkıntılara çare üretmekten kaçınılmadığına dair iddia:

Açıkçası çalışanların maddi/manevi sıkıntılarında bir şekilde yanlarında olduğunu söyleyerek bize yapılan “iyiliklerin” bir lütuf gibi sunulması karşısında utanç duyuyoruz. Eğer zor günlerde verilen karşılıklı emekten bahsedilecekse, Epsilon çalışanlarının olağan ve olağandışı dönemlerde gösterdiği özveri, anlayış ve ekstra emekten de bahsedilmesi zorunludur. Biz herhangi bir şekilde hakkımız olmayan bir şey talep etmedik, sadaka istemedik; hiçbir şekilde mükâfatlandırılmadık.

> 11 Mart – 1 Haziran arası sürece dair iddia:

Birçok yayınevi ve kurum gibi, 11 Mart itibarıyla evden çalışma sistemine geçtiğimiz konusundaki beyan doğrudur. Ancak 1 Haziran ve sonrasına dair anlatacaklarımız var. Metinde “değerli görüş” olarak aktarılanlar, bizim değerli görüşlerimiz değil, işçi ve kamu sağlığı konusundaki temel kaygılarımızdı. Ancak bu kaygılara değil değerli görüş muamelesi yapılması, üslup sorunu olarak ifade etmenin bile “hafif” kalacağı bir maille, ardından da bu maildeki tutumun devamı olan hal ve tavırlarla karşılaştık.

Pandemi boyunca evlerimizde çalışırken işlerin aksamaması için elimizden geleni fazlasıyla yaptık, esneyen mesai saatlerimiz dolayısıyla iş yükümüz kimi zaman eskisinin üzerine çıkmasına rağmen, bu zorlu süreci hep beraber atlatabilmek adına dayanışmayla bunların üstesinden gelmeye çalıştık. Ne zaman ki vaka sayısının düşüşüne mukabil gevşetilen önlemler dolayısıyla oluşan kaygılarımızı dile getirdik, bu emeklerimiz görünmez hâle geldi. Kaygılarımızı dile getirdiğimiz maillerimizde de hiçbir şekilde işi yokuşa süren bir tavrımız olmadı. Dönüşümlü çalışma modeline geçerek işyerinin fiziki koşullarıyla alakalı sorunların üstesinden daha hızlı ve kolay şekilde gelip gelemeyeceğimizi sorduk.

Sabah ve akşam saatlerinde, trafik yoğunluğundan etkilenmememiz adına karar verdikleri ve “mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi” adı altında bize iyilik yapmışçasına sundukları şey, yemek iznimizin yarım saate düşürülmesi ve çay-sigara molası gibi tüm ek molalarımızın kalkması yani 7 saatlik iş günümüzde yalnızca yarım saat masamızda yemek yiyerek iş hayatımızı sürdürmemizi beklemeleriydi.

Ulaşım ödeneği olarak ifade edilen şey ise İstanbul koşullarında asla gerçekliği olmayan bir parayla topluca taksiye binmemiz önerisiydi. Bu önerinin maddi olarak gerçekliği karşılamaması bir yana, işyerine nispeten yakın mevkilerde oturan arkadaşlarımız ile uzak lokasyonlarda oturan arkadaşlarımız arasında aleni bir adaletsizliğe sebep olmasıydı. Ayrıca bu masrafın işvereni de zora sokacağını, bunun yerine ofiste dönüşümlü olarak bulunmanın her iki taraf içinde daha mantıklı olup olmayacağını sormuştuk.

Başından beri yapıcı tutum gösteren, tek bir kişinin enfekte olmasının hem çalışanları hem yayınevi yönetimini hem de her iki tarafın ailelerini riske atması kaygısı dışında hiçbir soru yöneltmeyen yayınevi çalışanları şu aşamada açık etmek istemediğimiz ama görenleri afallatan bir üslupla itham edilmiş, ardından da işverenin ısrarcı tutumu sonucunda 1 Haziran tarihinde işbaşı yapmıştır.

“EKONOMİK KÜÇÜLME VARSA BİZİ NEDEN KAPASİTENİN ÜZERİNDE ÇALIŞTIRDINIZ”

>> Covid 19’un ekonomik boyutuna dair iddia:

Ekonomik küçülme dolayısıyla “yasaların verdiği hakka dayanarak” bu önlemi almak zorunda kaldıklarını belirtenlere dört soru soruyoruz:
* Eğer bu küçülme yaşandıysa ve işyerinin tam kapasite çalışması fuzuli bir hale geldiyse, dönüşümlü çalışma talebimizi neden reddettiniz? Neden yoğun iş kapasitesi dolayısıyla aksama yaşanmaması için tam zamanlı/tam kadro ofis sisteminin zorunlu olduğunu en sert biçimde ifade etmeyi tercih ettiniz?

* Eğer bu küçülme yaşandıysa, aynı yayın grubunun başka markalarında çalışan insanlar kendi rızalarıyla ücretsiz izne çıkmak istediklerinde neden onay vermediniz?

* Yukarıda belirttiğimiz üzere, pandemi dönemi boyunca hepimizin çalışma süresi kimi zaman eskisinin üzerine çıktı. Eğer ekonomik bir küçülme varsa, bizi neden tam kapasiteyle ve kimi zaman tam kapasitenin üzerinde çalıştırdınız?

Ve son olarak bu bir zorunluluksa neden karşınıza alıp bir dakikalık bir konuşmayı çok görerek mesai bitiminde tek bir maille bu kararı aldığınızı söylediniz?

>> “İddiaların spekülatif olduğu” iddiası

Yayıncılık sektörü gibi küçük ve sınırlı çalışma imkânı bulunan, pandemi sürecinde işsiz kalındığında yeniden iş bulmanın adeta mucize olacağı bir sektörün emekçileri, neden spekülasyona başvurma ihtiyacı duyar? Açıklamasının başında emeğe verdiği kıymetten dem vuranların açıklamayı “spekülasyon” ve “yıpratma çabası”yla ilişkilendirerek bitirmesi manidardır.

EPSİLON YAYINEVİ NE DEMİŞTİ?

Epsilon Yayın Grubu adına Ömer Yenici imzasıyla yayınlanan açıklamanın tamamı şöyle:

“Bu sektöre kırk yılı aşkın bir süredir gönül vermiş ve yaptığı işe tutkuyla bağlı biri olarak bu hafta içinde sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlara, nihayetinde bazı haber mecralarında yer alan iddialara yanıt vermeyi kendime görev biliyorum. Epsilon Yayın Grubu olarak emeğin kıymetine daima bildiğimize inancım tamdır; ku kişisel felsefem olduğu gibi benim ardımdan bayrağı devralacak yöneticilere ve çocuklarıma da aşıladığım bir duruştur. Bundandır ki bizimle birlikte bu maceraya atılan çalışanlarımızın maddi ve manevi çıkmazları daima bizim de derdimiz oldu. Kazandığımızı paylaşmaktan, sıkıntılara çare üretmekten hiç kaçınmadık, bütün bunları da aşka dahil ederek çalıştık ve bundan başka bir doğru olduğunu hiç düşünmedik.

Salgın nedeniyle yaşanan zorlu süreçte de bu anlayışı benimseyip 11 Mart itibariyle ekibimizin evden çalışma ayarlamalarını kendileriyle müzakere ederek planladık ve 01 Haziran 2020 tarihine dek bu sistemle ilerledik. 13 Mayıs tarihinde attığımız ön bilgilendirmeyle de 01 Haziran’da normalleşme sürecinin başlamasıyla ofis hayatımıza geri dönmeyi planladığımız haberini verdik. 28 Mayıs tarihli ikinci bilgilendirmede genel durum olumlu seyrettiği için 01 Haziran’da ofisi açma kararımızı netleştirdik.

Bu kararımızda çalışanlarımızın değerli görüşlerini de dikkate alarak; ofisin düzenli aralıklarla profesyonel bir ekip tarafından dezenfekte edilmesi, toplu taşıma kullanma istemeyecek tüm arkadaşlarımız için ekstra ulaşım ödeneği düzenlenmesi, mesai saatlerinin yeniden düzenlenip çalışma süresinin kısıtlanması, herkese bireysel dezenfektan ve maske ayarlanması, yemeklerin topluca değil, çalışma masalarında yenmesi, küçük odalarda tek kişi çalışılması, büyük alanlarda ise masalar arasında en az iki metre mesafe bulunması ve daha birçok önleme de yer verdik.

Covid-19 salgını sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan ve ürkütücü boyutlara varan ekonomik daralma neticesinde, yasaların verdiği hakkı kullanarak mecburi bir önlem almak zorunda kaldık. Bu kararı alırken temel düşüncemiz en az sayıda çalışanımızın minimum zarar görmesiydi. Nitekim bu prensiple altmış yedi kişinin çalıştığı yayın grubumuzdan yalnızca yedi çalışanımıza ücretsiz izin verdik.

Belirtmek isterim ki, bu kararı arkadaşlarımızın ofise dönme konusundaki endişelerini bildirmesine bağlamak spekülatif ve üzücü bir yorumdur. Tarafımızca izne çıkarılan kişilerden e-posta göndermeyenler olduğu gibi, e-posta gönderip izne çıkarılmayanlar da mevcuttur. Bu durum göz önüne alındığında, mali güçlükler sebebiyle alınan bu kararın böyle bir noktaya çekilmesinden derin üzüntü duyuyorum. Kaldı ki böyle bir düşünce ile harekey etseydik bu durumu çalışanlarımıza ilk gün itibariyle duyurmuş olurduk.

Ömrünü işine ve ailesine adamış bir yayıncı olarak yayın grubumuzun bu tür tartışmalarla yıpratılmaya çalışılmasının gerek kurumumuza gerek de çalışanlarımıza haksızlık olduğu inancıyla size bilgi vermek istedim.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com