TÜSİAD’dan hükümete ‘şeffaflık-istikrar-öngörülebilirlik’ uyarısı

Hükümetin ekonomi yönetimini eleştiren TÜSİAD 'şeffaflık', 'istikrar', 'öngörülebilirlik' vurgusu yaptı. 2,5 yılda TÜİK başkanının dört, Merkez Bankası başkanının üç kez değiştiğine dikkat çeken TÜSİAD, "Kurumsal yapılarda öngörülebilirlik olmadan plan yapılamaz" dedi, TL'deki değer kaybının endişe verici olduğunu söyledi.

KRONOS 30 Mart 2021 EKONOMİ

Genel kurulunu gerçekleştiren TÜSİAD, hükümetin ekonomi yönetimini eleştirdi

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Olağan Genel Kurulu, üyelerinin seçimini gerçekleştirmek üzere toplandı. Yapılan seçim sonucunda TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ve TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan yeniden seçildi.

Hükümetin ekonomi yönetimini eleştiren TÜSİAD ‘şeffaflık’, ‘istikrar’ ve ‘öngörülebilirlik’ vurgusu yaptı. 2.5 yılda TÜİK başkanının dört, Merkez Bankası başkanının üç kez değiştiğine dikkat çeken TÜSİAD, “Kurumsal yapılarda öngörülebilirlik olmadan plan yapılamaz” dedi, TL’deki değer kaybının endişe verici olduğunu söyledi.

‘TÜSİAD’IN TRİBÜNLERDEN OYUN SAHASINA İNMESİ GEREKİYOR’

Genel Kurul’da söz alan TÜSİAD Üyesi Faruk Ekinci’nin “Sürekli yukarıdan kayalar yuvarlanıyor. TÜSİAD’ın artık tribünlerden oyun sahasına inmesi gerekiyor” sözleri de dikkat çekti.

‘DÜNYA DÜZENİ YENİ BİR KURULUŞ AŞAMASINDAN GEÇİYOR’

Kaslowski konuşmasında pandeminin eşitsizlikleri derinleştirdiğini, işsizliğin devasa boyutlara ulaştığını, iklim değişikliği felaketinin tüm ağırlığıyla kendini hissettirdiğini belirterek, “Dünya ekonomisinde, geçmişe göre çok farklı dinamiklerin harekete geçtiğini görebiliyoruz. Dünyanın yeni düzeni, belli ki inşa ediliyor. 2021 gelecek on yılın temel taşlarının döşeneceği yıl olacak. Dünya düzeni yeni bir kuruluş anından geçiyor. Bunun tüm işaretleri etrafımızda. Türkiye’nin de bu kuruluş döneminde kendi yönelimi, stratejik kimliği ve iç düzeni hakkında kararlar vermesi gerekecek” dedi.

KATLEDİLEN KADINLARI ANARAK KONUŞMASINA BAŞLADI

Kaslowski konuşmasına, “Pandeminin aramızdan alıp götürdüğü insanlarımıza ve erkek şiddetine maruz kalarak hunharca katledilen tüm kadınlara da, Allah’tan rahmet diliyorum” diyerek başladı. Konuşmasına “Biz ekonomide, siyasette, sosyal alanda tartışılan konularda görüşlerimizi söyleriz, bunu yaparak da o konu özelinde taraf oluruz… Ülke yararını hangi tezde gördüğümüze bakar, ona göre konuşuruz. Çoğu zaman da alternatif yollar, görüşler üretir, bunları ortaya koyarız…Biz, konumların değil konuların savunucusuyuz” sözleriyle devam eden Kaslowski özetle şunları söyledi:

‘İŞSİZLİK SORUNU DEVASA BOYUTLARDA’

Türkiye’nin, bu tarihi anı, fırsat ve risklerini iyi değerlendirmesi lazım. Pandemi yılında kredi genişlemesine bağlı olarak gerçekleşen istisnai büyüme ile enflasyonist baskıların arttığı, işsizlik sorununun devasa boyutlara eriştiği, hem faizin hem kurun yükseklerde seyrettiği bir ekonomik ortamda yaşıyoruz. İşsizlik, toplumumuzun bugününü ve geleceğini korkutucu şekilde tehdit etmektedir. Bunun yanında geçmiş on yılın küresel ölçekteki kolay finansman koşulları, giderek ortadan kalkıyor. Rezervlerimiz azaldı. İşte böyle bir dönemde hükümetimiz yeni bir ekonomi paketiyle piyasalara olumlu mesaj vermeye çalıştı. Bu çabayı olumlu karşılıyoruz. Atılması planlanan adımların, somutlaştırılarak paylaşılması ve rakamsal hedeflerin netleşmesi, programı daha verimli ve kredibilitesi daha yüksek hale getirecektir.


 

‘HESAP VERİLEBİLİRLİK’ OLMAZSA OLMAZ’ 

Bir reform sürecinin olmazsa olmazı olarak gördüğümüz ‘hesap verilebilirlik’, ancak bu şekilde anlam kazanacaktır. Geçtiğimiz üç yılda, benzer programların ve eylem planlarının açıklandığına tanık olduk. Bunların istenen sonuca ulaşamadığını da, üzülerek gözlemledik. Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından kamuoyu ile paylaşılan reform uygulama programının üç aylık sürelerde reel kesimle, STK’larla birlikte takip edilmesi kritik öneme sahiptir.

‘YAPISAL REFORMLAR HAYATA GEÇİRİLMELİ’ 

Böylece hem uygulamayı hem de süreci somutlaştırmış oluruz. İstikrarlı büyüme hattına oturmamız için ana hatları ve gereklilikleri herkesçe bilinen yapısal reformların bir an önce hayata geçirilmesinin şart olduğunu düşünüyoruz. Aksi taktirde had safhaya varan işsizliğin de etkisiyle, alım gücündeki azalma, enflasyonun yükselmesi, büyümenin finansmanı gibi temel sorunların çözülmesi mümkün değildir.

‘TL’YE KAYBETTİĞİ GÜVENİ KAZANDIRMAK ŞART

TL’ye, kaybettiği güveni mutlaka yeniden kazandırmalıyız. Aksi halde krizden çıkışımızın çok zorlaşacağı kanısındayız. TL’nin zayıflığı bizi de dışsal şoklar karşısında sürekli zayıf bırakacaktır. Bu hedefe yönelik olarak bugüne dek titizlikle korunan bütçe dengesine daha fazla dikkat etmek, daha önce ülkemize büyük sıkıntılar yaşatan ikiz açık ortamına, dönmemek gerektiğini düşünüyoruz.

‘REFORM PROGRAMININ TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ’ 

Bu bağlamda gıda enflasyonunun özel olarak ele alınmasının, tarım sektörünün sorunlarını gündeme getirecek ve kalıcı olarak çözecek bir programın da hazırlanmasının gereğine inanıyoruz. Bu konularda hazırladığımız kapsamlı raporun yetkililerce değerlendirileceğini umuyoruz. Reform programında bu yönde öngörülmüş adımların takipçisi olacağız. Gıda enflasyonu ve işsizliğin, artması ve yayılması; eğer önlem alınmaz ise toplumumuza çok zarar verecektir.

GÜVENİLİR YARGI, ÖZERK ÜNİVERSİTE

Ekonomi, sadece ekonomiden ibaret bir mesele değil. Herhangi bir ekonomik programın başarısı o programın teknik özellikleri kadar bir ülkedeki yargı sisteminin güvenilirliği, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygının düzeyi, kurumların yetkinliği ve ülkenin eğitim sistemindeki seviyenin yüksekliğine bağlı. Verilen eğitimin kız ve erkek çocuklarını ve gençleri çağın gereklerine uygun bir tedrisatla yetiştirmesi, potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri niteliklere sahip olmaları ve nitelikli işler bulabilmeleri açısından elzem. Tıpkı o ülkenin üniversitelerinin güçlü özerk yapılarının, yüksek bilimsel kapasitelerinin, eğitimin özgür tartışma ve özgür düşünce ortamında yapılmasının elzem olduğu gibi.


 

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KARARI DÜZELTİLMELİ’

Özellikle 21. Yüzyıl dünyasında kadınların haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesi, onların şiddetten korunması öncelikli bir konudur. Kadınların iş dünyasında ve aslında hayatın her alanında eşit muamele görmeleri hem her şeyden önce bir insan hakları meselesidir hem de bir ülkenin ekonomik cazibesini etkileyen unsurlardan birisidir. Bu nedenle bizzat Avrupa Konseyi bünyesinde tüm ülkelerce imzalanmış, Türkiye’nin öncülük de yaptığı, ilk imzacısı Türkiye olan ve dünyanın incisi şehrimizin adını taşıyan İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını, daha önceki basın açıklamalarımızda da vurguladığımız gibi, düzeltilmesi gereken bir karar olarak değerlendirdiğimizi tekrarlamak istiyorum.

TÜİK VE MERKEZ BANKASI BAŞKANLARINDAKİ DEĞİŞİM 

Ekonomik ajandaya geri dönersek, bütün bu kalkınma unsurlarının ön koşulu bir ülkedeki istikrardır. Yalnızca siyasi istikrardan değil kurumsal istikrardan bahsediyorum. Son iki buçuk yıl içinde en önemli kurumlarımızdan TÜİK’in Başkanı dört, Merkez Bankası’nın Başkanı ise üç kez değişmiştir. Demokratik hukuk devletlerinde kamusal alanda hizmet gören kişilerin atanması, görevden alınması, kısaca devlet personel rejimi, yasamadan aldığı güç ile yürütmenin uhdesinde olan bir konudur ve öyle olmalıdır.

ŞEFFAFLIK, HESAP VERİLEBİLİRLİK… 

Zira hükümet, programı çerçevesinde, en uygun insan kaynaklarıyla amaçlarına ulaşmak isteyecektir. Bu tür görev değişikliklerinde, ancak şeffaflık ve hesap verilebilirlik dikkate alındığında piyasa ekonomisinin daha sağlıklı çalışması sağlanır. Yatırımcılar bunun gerçekleştiğine kani olduğunda, yatırım ortamındaki iyileşme ile beraber, Türkiye yeniden yapılanan tedarik zincirlerinde hak ettiği yeri alacak, yatırım pastasındaki payı da artacaktır.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram