‘Trump, Biden’a mektubunda da son derece skandal şeyler yazmış olabilir’

Siyaset Bilimci Evren Çelik Wiltse: Trump'ın Biden yazdığı mektup, özel bir yazışma olabilir. Tabii Trump hiç güven vermediği için son derece skandal bir şeyde yazmış da olabilir. Etrafta dolaşan şu an söylemek istemediğim şey var...

EYLEM YILMAZ 02 Şubat 2021 SÖYLEŞİ

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski Başkanı Donald Trump, tarihte eşine rastlanmamış bir vedayla Beyaz Saray’dan ayrıldı. 6 Ocak 2021 tarihinde Kongre’ye düzenlenen saldırı bizzat onun yönlendirmesiyle gerçekleşmiş ve hem ABD hem de dünya kamuoyu yaşananları dehşetle takip etmişti. Ardından azil sürecini işleme koyan Demokratlar 20 Ocak tarihine kadar bunu sağlayamadı. Nihayetinde Beyaz Saray’dan yardımcı Mike Pence ve partisinden hiçbir ismin katılmadığı bir vedanın ardından Trump’ın davası 8 Şubat tarihinde başlayacak.

Sürecin nasıl işleyeceği ise belirsizliğini koruyor, tartışmalar sürüyor. Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimci Evren Çelik Wiltse ile süreci belirginleştirmeye çalıştık. South Dakota Eyalet Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent olarak çalışan Wiltse kalkınma ve demokratikleşme dersleri de veriyor.

Trump’ı ve destekçilerinin ortaya koyduğu profille birlikte bundan sonra ABD demokrasisini, yeni Başkan Joe Biden ve Yardımcısı Kamala Harris yönetimini,  Türkiye ve dünyaya yansımalarını Evren Çelik Wiltse ile konuştuk. “Adalet parmak şıklatır gibi sağlanmaz ama mutlaka işler” diyen Wiltse Cumhuriyetçiler’in rolüne dikkat çekiyor. Partinin önde gelen isimlerinin Trump’a vedaya değil Biden’la kiliseye ve ardından Kongre’de yemin törenine katıldığını vurgulayarak, “Kendi içlerinde pazarlık var” diyor.

Bu pazarlık nedir, ABD’de de şu an neler oluyor, 8 Şubat’ta nasıl bir sürece tanıklık edeceğiz gibi birçok sorumuza yanıtları için söz Evren Çelik Wiltse’de…

‘CUMHURİYETÇİ PARTİDE BİR ELENME BEKLİYORUM’ 

Nihayet Trump gitti… Trumpsız Amerika’ya, günlük pratiğe ilişkin gözlemleriniz neler? İnsanlarda bir rahatlama mı yoksa endişe mi var?

Küçük bir üniversitenin içinde olduğum için genel bir gözlem edinemedim henüz. Herkesin bir yere çekildiği gibi bir durum var. Fakat daha önce hiç karşılaşmadığım bir şey olduğu için şunu anlatmak isterim. Üniversiteye velisiyle birlikte gelen öğrencilere tanıtım yaparız. Bu tanıtımlarda siyaset konuşulmaz. Bir öğrencinin velisi, “Biz çok muhafazakârız ama son dört yıldır merkeze kaydım” dedi. Bu insanlar kırsal bir kesimde yaşayan muhafazakâr insanlar. Böyle bir şey söyleme ihtiyacı hissetmiş. Bu çok enteresandı.

Trump bir hayra mı neden olmuş demek gerek?

Bu bir tanecik bir anekdot. Genel bir sonuç çıkaramayız. Ama şunu söylemek gerekir, Cumhuriyetçi Parti’de bir elenme bekliyorum. Onların içinde her zaman bir aşırı milliyetçi damar vardı. Ana çizgiyi oluşturmuyorlardı. Florida Valisi Jeb Bush’un adaylığının ellerinde patlamasından sonra yeni bir aday çıkaramadılar. Ardından konuşulan isimler de akıllıca değildi. Partinin elitleri Jeb Bush’u, onunla birlikte seçimleri çok garanti gördü.

İNSANLAR RESMEN BURNUNU TUTA TUTA CLİNTON’A OY VERMEYE GİTMİŞTİ 

Demokratlar da biraz böyle değil miydi? Hillary Clinton’ın adaylığı mesela…

Kesinlikle. Üstelik Hillary Cliton’ın nefret edeni çoktu. İnsanlar resmen burnunu tuta tuta oy vermeye gitmişti. Böyle adaylar çıkarınca insanlar sandığa da gitmek istemiyor ve zaten gitmiyor. Yine de hakkını yememek gerekir. Üç milyondan fazla oy aldı. Demokratlar’ın neden Kaliforniya gibi eyaletlerde seçim kampanyası yaptıklarını da anlamıyorum. Buradan topladıkları paraları başka eyaletler için harcıyorlar ama bu eyaletler garantidir her zaman. Güney’deki eyaletlerin Cumhuriyetçi olması gibi.

‘DEMOKRATLARIN KÜÇÜK KIZLARIN KANINI İÇTİĞİNE İNANAN TRUMPÇILAR VAR’  

Fakat bu seçimler tabloyu biraz değiştirdi. Örneğin, Georgia. Bu tabloyu nasıl yorumlarsınız?

Ben buradan Demokratlar’ın çıkabileceğine kesinlikle inanmıyordum. Asla ihtimal vermiyordum. Oraya ilk gittiğimde sivil savaş hiç mi bitmemiş, bunlar nasıl insanlar diye hayret etmiştim. Çok farklı ırk ilişkileri var. Çok korkunç bir hiyerarşi vardı. Gerçekten çok rahatsız ediciydi. Şunu belirtmeliyim, bu ırkçılıktan beyazlar da çok fazla rahatsız. Türkiye’deki medyayı hayretle takip ediyorum. Sanki büyün beyazlar ırkçıymış gibi bir algı var. Herkes Trump gibi, Trumpçı gibi işleniyor. Böyle bir şey burada olamaz. Demokrat Parti’nin ana aksı beyaz insanlar. Benim 70 yaşlarındaki rektörüm Black Lives Matter yürüyüşüne katıldı. İnsanların ırkına, inancına göre kötü muamele görmesinin insanlık dışı olduğuna inanmış milyonlarca beyaz var. Trumpçılar vurgusunun bu kadar fazla yapılmasını doğru bulmuyorum.

Trump, Parti’nin ön seçimde aday bulamama beceriksizliğiyle ortaya çıktı. Nasılsa oy alıyor diyerek karşı çıkılmadı. Ama sonunda vandalizma kaydı ve polis eskortları eşliğinde hayatları tehlikeye girdi. Orada baskını yapanların da hepsi Trump taraftarı değil. QAnon diye çok garip bir komplo teoricisi yeraltı grubu. Neye inanıyorlar diye baktığında inanın akıl sır ermez. Demokrat Parti’nin küçük kızları sattığına, bunu Washington’da bir pizzacının bodrum katından yapıldığına, küçük çocukların kanlarını içtiklerine inanan, kafasına boynuz takan insanlar. Amerika’da böyle deliler, delilikler var. Fakat hep küçüklerdi. İlk kez bu kadar güçlü karşımıza çıktılar.

‘SENATO LİDERİNİN LAPTOPUNU ÇALDI, RUSYA’YA SATMAYA ÇALIŞTILAR’

Güçlenmelerinde Trump’ın payı nedir diye sorsam ne dersiniz? Silahlandırmadan tutun da maddi desteğe kadar… En önemlisi de Rusya’yla bir bağlantı söz konusu olabilir mi? Çünkü Trump’ın Putin ile ilişkisi her zaman bir soru işareti oldu…

Süper sordunuz. Bakın oradaki kadınlardan bir tanesi Senato liderinin laptopunu çaldı ve onu Ukrayna üzerinden Rusya’ya satmaya çalıştı.

Nancy Pelosi’nin laptopundan bahsediyorsunuz değil mi?

Evet. Vatanseveriz diye geçiniyorlar. Nerede vatanseverlik? Senatörlerin masalarındaki dokümanları telefonlarına kaydetmişler ve bunları da para karşılığında sağa sola satmaya çalışıyorlar. Hakikaten iler tutar bir yanı yok.

Acaba böyle bir talep mi oldu? Bireylerin satması değil de Rusya’nın bir isteği miydi acaba diye bir komplo teorisi üretmiş olayım. Ne dersiniz?

Rusya’nın tam olarak rolünü bilmiyorum. Fakat kaçan Rusya’ya götürüyor bilgiyi. Buradaki çelişki şu; bu insanlar kendilerini hem çok vatanperver görüyorlar hem de ellerine en ufak bir bilgi geçtiği zaman bunları Rusya’ya satmaya çalışıyorlar. Bu nasıl vatanperverlik?

Peki, Trump’ın üçüncü bir parti ihtimali ne kadar gerçekçi?

Amerika’daki sistem 200 küsür yıldır iki partili sistem. Bu şekilde işliyor sistem.

‘CUMHURİYETÇİ PARTİ’NİN TAKKEYİ ÖNÜNE KAYUP DÜŞÜNMESİ LAZIM’

Arada parti kurma girişimleri de var. Çay Partisi’ni hatırlıyorum.

Evet. Çok defa oldu bu denemeler. Bu üçüncü partileri hep paralı birileri kurmaya çalıştı. Burada tehdit şu, ana akım Cumhuriyetçiler kendilerini yine merkeze alıp, bu aklı başında olmayan marjinal olan kesimi bastırmalı. Çünkü bunlardan iki tanesi kongreye seçildi. Bakın orada ölen kız, donanmada çalışan 35 yaşında bir askerdi. Emekliydi ama bunların takipçisi. Bunlar çok gözü kara, serseri mayın gibi nereye çarpacakları, ne yapacakları belli değil. Ve şu an seçilmiş iki temsilci olarak Kongre’deler. Cumhuriyetçi Parti’nin takkeyi önüne alıp düşünmesi lazım.

‘TRUMP’IN YARGILANMASI İÇİN KENDİ İÇLERİNDE PAZARLIK HALİNDELER’

Trump’ın yargılanması gündeme geldiğinde Cumhuriyetçiler’in önemli isimlerinden olan Lindsey Graham, “Başka bir şey olursa masada olabilir” dedi. Daha ne olması gerektiğini düşünüyor bilinmez, bu yaklaşımdan yola çıkarak Cumhuriyetçiler’in gerçekten dediğiniz gibi bir yöne evrileceğini öngörüyor musunuz?

Kendi içlerinde sürekli bir pazarlık halindeler. Oyun teorisinde şöyle bir şey var, önce yapan çıktığında arkasından kimse gelmezse ne olacak… Hiç birisi tek başına kalmış olmak istemiyor. Lider kadrosunun Kongre’ye baskın yapıldı, beş kişi öldü diyerek topluca bir tavır alması lazım. Bu olduğu zaman ancak etkisi olur. Sanıyorum şu an parti içinde kendimizi azade edelim, bu sayfayı kapatalım diyenler var ve bakınız Trump’ın Başkan Yardımcısı Pence de Trump’a vedaya gitmedi. Cumhuriyetçilerin lider kadrosundan hiç kimse gitmedi. Trump ülkeyi o kadar garip bir şekilde yönetti ki her türlü tahammüle aykırıydı. Hepsi Biden’la birlikte sabah kiliseye ve Kongre’deki yemin törenine gitti.

Yine de Trump’ın 6 Ocak saldırısından sonra Beyaz Saray’dan elini kolunu sallayarak çıkması, yargılanmasının 8 Şubat’a ertelenmesi Amerika demokrasi açısından bir sorun değil mi? Bunu nasıl yorumlamak lazım?

Adalet mekanizması parmak şıklatmak gibi işlemiyor ama bir şekilde işliyor. Bundan kurtulamıyorsunuz. Ben mesela şuna şaşırıyorum, hâlâ gözaltına alınan tutuklanan 80 kişi var. Görüntüler tespit edilerek onların hepsini alırlar…

Peki, şimdi 8 Şubat’ta ve devamında nasıl bir süreç işleyecek? Yargılama nasıl yapılacak?

Federal mahkeme sistemi farklı. Bir kere kimin yetki alanına giriyor? Sırf bu bile bir sorun. Washington D.C’nin statüsü de belirsizleştiriyor. Federal bir soruşturma mı açılacak yoksa yerel mi açılacak arasında bir tartışma söz konusu. Böyle bir belirsizlik var şu an. Washington’ın statüsü farklı normal eyalet gibi değil.

‘TRUMP NASIL YARGILANACAK? TAM BİR YETKİ KARMŞASI VAR’ 

Bilmeyenler için detaylandırabilir misiniz? Ne olabilir, nasıl bir yol izleyebilirler?

Mesela saldırı New York’ta olsa New York’un başkentinin savcısı hemen bir soruşturma başlatabilir. Eyalet bu şekilde işler ve bir yetki karmaşası olmaz. Ama Washington’ın başkent statüsü var ve bir milyona yakın bir nüfus var. Bu bir milyona yakın nüfus eyalet olarak tanınmıyor, bir şekilde oy veriyorlar ama tam olarak temsil edilemiyoruz gibi bir durum var. Orada ikamet eden vatandaşların böyle bir sıkıntısı var. Orada onları Pentagon’un koruması gerekiyordu. Başka bir eyalet olsa o eyaletin askeri güçleri var, onlar müdahale eder. Özel bir durum olduğu zaman çok farklı yetki mekanizmaları çalışıyor. Olay 6 Ocak’ta olduğu için ve Trump Başkan olduğu için hâlâ bir koruma bariyeri var mı bu da belirsiz. Hukuk akademisyenleri bunları on yıllar yazarlar ben size o kadar söyleyeyim. O kadar karmaşık, keşmekeş bir sistem ki bir de başkentin bu özel statüsü, eyalet olmaması, başka bir otonom statüde olması, merkezi hükümete bağlı olması, çok fazla yoruma açıyor. Bu nedenle yavaşlatıyor her şeyi.

‘TRUMP, BİDEN’A SON DERECE SKANDAL ŞEYLER DE YAZMIŞ OLABİLİR’

Bir de Trump’ın gizli af yetkisi söz konusu. Biden da Trump’ın bıraktığı mektubun içeriğini açıklamadı. Bunun üzerinden spekülasyonlar ortaya çıktı. Biden’ın şeffaf yönetim sergilemeyeceğine kadar ilerledi yorumlar…

Hiç zannetmiyorum. İnsanlar artık dramadan bıktı. O mektup geleneği el yazısı ile bir şey yazıdan ibarettir. Biden da kendisine danışmadan açıklamayacağını söyledi. Sonuçta özel bir yazışma olabilir. Oradaki durum şeffaflıktan ziyade bir centilmenlik olabilir. Tabii Trump hiç güven vermediği için son derece skandal bir şeyde yazmış da olabilir. Etrafta dolaşan şu an söylemek istemediğim şey var o asla olmaz. Çünkü temel olan el yazısı ile yazılmış olmasıdır. Biden artık önüne bakmak istiyor. Çünkü burada herkes bıkmış vaziyette. Koronadan ölüm oranı yarım milyona yaklaştı… Bir sürü sorun var. Herkes bunalmış halde.

‘YERLEŞİK DEMOKRASİYE SAHİP ÜLKELER BİRBİRLERİYLE SAVAŞMIYOR’

Türkiye’yle ABD ilişkileri ne yönde ilerler?

Beni hep söylediğim şey herkesin kendi evini temizlemesidir. Herkes kendi evini temizlediğinde zaten güzel bir örnek oluyorsunuz. Biden’ın da temel olarak yaptığı şey bu. Seçmen güvenliği, her oyun sayılması gibi… Korkunç yapısal eşitsizlikler var. Nedir bunlar? Mesela bir grup tekerlekli sandalyede ve siz diyorsunuz ki koşarak basket at. Basketi atana pay vereceğiz. Ama insanlar tekerlekli sandalyede. Burada pek çok kesim dünyanın en büyük ekonomik gücü olan ülkede bu yapısal zorluklarla mücadele ediyor. Biden zaten ifadesinde şunu kullandı, “Biz gücümüzle örnek olmak istemiyoruz. Biz örnek olarak güçlü olmaya çalışacağız.” Kendileri iyi bir örnek olmayı önceliyor. Başöğretmen edasıyla eli sopalı herkese demokrasi dersi vereceğim gibi bir derdi yok. Böyle bir yorumu adilane bulmam.

Şimdi bir de bir uluslararası ilişkiler hocası şapkamı takayım. Bizde şöyle bir teori var; Demokratik Barış Teorisi. Tarihsel olarak baktığınızda yerleşik demokratik ülkeler birbiriyle savaşmıyor. O yüzden herkes için demokrasi olsun, dünya çok güzel olur çok güzel bir yer olur inancı var. Bu ister Cumhuriyetçi Parti olsun, ister Demokrat Parti, hepsinin içinde adeta yer etmiş. Biz başkasına ders verelim, en iyi sistem bizim, bunu onların gözüne sokalım, tankla topla gidelim gibi bir anlayışın dışında böyle bir iman oluşmuş. Uluslararası İlişkiler teorisi de bunu destekliyor. Tam demokrasi inşa edilmiş iki ülke birbiriyle sıcak savaşa hiç girmemiştir. O yüzden demokratik ülkelerin daha barışçıl ve uluslararası sistem için daha güvenli ve rahat olacağı kanaati var. Bunu icraata geçirirken yanlışlar yapılmıyor mu, yapılıyor. 2003’teki Irak Savaşı akla geliyor. Orta Doğu’ya demokrasi gelme şansı vardıysa o savaş bitirdi. O yüzden hatalar çoktur ama prensip olarak inanılan dediğim teoridir. Bu bakış açısı nereden geliyor diye baktığımda o demokratik Barış teorisini görüyorum. Bu Kant’a kadar gidiyor. Bu teori, bu yaklaşım Batı ülkelerin pek çoğunda var. Bizde de vardır. Baskıcı olunduğu zaman nereden basarsan diğer taraftan patladığını görüyoruz. Bu teorinin ön koşulları var. Akşamdan sabaha demokrasi olmuyor. Belli bir toplumsal, sosyal, ekonomik alanları var.

‘TRUMP’IN ÇAĞRISIYLA İNSANLAR KONGREYİ BASTI, BU İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL’

Bir de sosyal medya şirketlerinin Trump’ın hesaplarını kapatmasıyla bir ifade özgürlüğü tartışması da doğdu. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendirirsiniz? Gerçekten ifade özgürlüğü engeli miydi yoksa Trump şiddet çağrısı yapıyordu ve uygulanmalı mıydı? Uygulanması gerekiyorsa bu şirketlerin tekelinde olmalı mı?

Twitter ve Facebook, çok büyük bir güce sahip oldular. Facebook’la başlayalım. Facebook, büyük platformum diyerek insanların bütün bilgilerini ticari meta olarak kullanabildi. Sizin bilgilerinizi sağa sola satıp, profilinize göre reklamlar çıkarıp durması büyük bir problem. Twitter’da bu kadarı yok. İkinci bir problem profilinizi siyasi gruplara satıp, siyasi manipülasyona açması. Örneğin, siyahlardan veya Yahudiler’den nefret ediyorsunuz ve böyle bir paylaşımınız oluyor. Facebook, bunu alıp bu alanda siyasi işlev gören gruplara satıyor. 2016 seçimlerinde bu şekilde seçmen manipülasyonu yapıldı. Hillary Clinton’a karşı böyle birçok kampanya yapıldı. Bunu Kongre ortaya çıkardı ve Facebook’u yargıladı. Facebook’ta “satmayacağım” dedi, nedamet getirdi. Bu seçim, bu şekilde biraz daha temiz oldu.

Twitter’a geldiğimizde, onun da kuralları, kaideleri var ve bir devlet şunu kaldır dediği zaman kaldırıyor. Fakat Amerika’da son derece açık bir ifade özgürlüğü sistemi var. Şiddet içerdiği takdirde bu ifade özgürlüğüne girmiyor. Yani bir tweet paylaşıldı ve bu şiddet içeriyor, akabinde cam-çerçeve iniyor, kişinin evine saldırı oluyorsa illiyet bağı kuruluyor. Sizin tweetinizle bana uygulanan şiddet arasındaki farktır önemli olan.  Çok teknik ama çok önemli. Hedef gösterip, bir kalkışmaya sebep olduğunuzda ve ortada bir şiddet varsa o zaman başınız belaya giriyor.

Twitter bunu mahkemeye götürmedi, çünkü başkandı ve görevdeydi. Milyonlarca takipçisi olduğundan dediğim nedenlerle hesabı kapattı. Çünkü Trump, “Kongre’ye gidin” dedi. Trump’ın çağrısıyla insanlar Kongre’yi bastı, bombalar bulundu, insanlar öldü. Çelik yelekler, silahlar, kasklarla gelinmişti. Dolayısıyla burada korunacak ve ifade özgürlüğü yok. Aynı Twitter Çin’in Amerikan temsilciliğinin hesabını da kapattı. Bu tamamen ideolojik bir şeydi. Böyle olunca sen bu yetkiyi kötüye kullanmış oluyorsun. Bu da doğru değil. Yasaları herkese eşit şekilde işletmek lazım. Bunu genişletmek yönünde atılan adımları da Cumhuriyetçiler engelliyor. Anti-tröst yasalarını Cumhuriyetçiler engelliyordu.

‘BİDEN’IN İLK 100 GÜNÜ İÇİNDE NELER OLACAĞI BELLİ OLUR’ 

Bu seçimle Amerika Birleşik Devletleri’nde bir ilk yaşandı ve dünyayı da heyecanlandırdı. Özellikle kadınları diyelim. Kamala Harris, Amerika’nın ilk kadın, ilk siyah, ilk Hint kökenli, göçmen Başkan Yardımcısı oldu. Etkisi hem Amerika hem de dünyaya ne olur?

Sadece o değil, bir sürü kadın şu an kabinede. Bir sürü kadın, bir sürü Hintli, bir sürü Hispanic var. O kadar renkli bir kabine ki… Temsilde adalete önem veren bir kabine. Çok fazla yenilik var. İçişleri Bakanlığı’nı düşünün mesela. İçişleri Bakanlığı’na bir Hispanic atandı. Savunma Bakanı, bir siyah oldu. Ordu da zaten siyah çok niye zaten şimdiye kadar olmasın… Çok farklı bir kadro var şu an. Neler olabileceğini belki daha sonra konuşabiliriz. Şu anda sadece imzalar atılıyor. Biraz icraat görelim ondan sonra bunu konuşalım. ilk 100 gün içinde neler olacağı belli olur.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com