Afganistan macerası Erdoğan için artık bir meşruiyet meselesi

Türkiye eğer iddia edildiği gibi, “genişleyen gücünü” kullanmak için Afganistan'da bu dış hamleyi yapsaydı ABD’den mali ve lojistik destek istemezdi. Afganistan Erdoğan’ın tutunacağı bir dal, neye mal olursa olsun, iktidarını sürdürebilmesi için yeni bir cephe.

ALİN OZİNİAN 22 Temmuz 2021 HABER ANALİZ

Bu hafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlama konusunda ABD’ye “3 şart” ilettiğini açıkladığı konuşmasında Taliban için sarf ettiği “Nasıl ki Amerika ile görüştülerse, Türkiye ile bu görüşmeleri daha rahat yapmaları gerek. Çünkü Türkiye’nin onun inancı ile alakalı olarak ters bir yanı yok” sözleri gündeme damgasını vurdu.

Türkiye vatandaşlarının bir kısmı haklı olarak hükümetin Taliban çizgisinde olduğunu artık açıkça itiraf ettiğini, saklamadığını söylediler. Oysa Erdoğan her zamanki oyununu oynuyor.

ABD ile konuşurken NATO sevdalısı olan, Avrupa ile konuşurken Türkiye’nin geleceğini Batı’da gören cumhurbaşkanı, Azerbaycan ve Kıbrıs’la Türkçülük, Rusya ile ise diktatörcülük oynadığı gibi, karşısında Taliban’ı görünce “şeriatçı ve radikal” oluyor.

AKP uzun süredir din temelli değil, din örtülü bir siyaset sürdürüyor. Hak ihlalleri, ekonomik kriz, sınır ötesindeki operasyonlarındaki hezimet -ve daha bir çok farklı konudan sıyrılmak için Türkçülük ve İslam satıyor. Elinde kalan tek şey bu “satışlar”, yoksa hali hazırdaki durumda ne içerde, ne dışarıda ideoloji kalmadı. Hedef günü kurtarmak.

BATI VE BÖLGE ÜLKELERİ TALİBAN’LA ANLAŞMAK İSTİYOR

ABD silahlı kuvvetlerinin Afganistan’dan tamamen çekilmesi Eylül ortalarında gerçekleşecek. Bu çekilme ile birlikte Afganistan’ın son durumunu ve Türkiye’nin Afganistan ile ilgili planlarını geçen haftalarda “Türkiye’nin girmekten korkmadığı Afganistan’da son durum” başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım.

ABD’nin 2001’den bu yana kaldığı Afganistan’ı yavaş yavaş terk etmesi ile Afganistan’la ilgilenen güçler ve komşu ülkeler, bu ülkeye yönelik politikalarını ve ilişkileri gözden geçirmeye başladılar. Ülkede şu an sadece NATO çatısı altında olmadan kendi ulusal karargahlarının komutasında görev yapan Türkiye ve Amerikan askerleri bulunuyor. ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve Pakistan başta olmak üzere farklı ülkeler son dönemde bu Afganistan ile ilişkiler konusuna eğildiler.

ABD sonrası ülkede ortaya çıkabilecek olası bir uzun süreli istikrarsızlık ortamı, iç savaş tehlikesi, şimdiden ucu gözüken Afganistanlı göçmen “tehlikesi”, radikal islamcı grupların daha da güçlenmesi ülkelerin ortak sorunları, lakin ülkelerin kendilerine has farklı çekinceleri de var. Dolayısıyla, ülkeler için öncelikli olan, Afganistan’da göreceli bir istikrar ortamının tesis edilmesi amacı ile Taliban’dan bazı sözler almak.

Özetleyecek olursak saydığım ülkeler Taliban’ın verdiği sözleri tutacağına inanmak istiyorlar. Bu yüzden temas halindeler, verilen sözler ne kadar gerçekçi, ya da ne kadar süre Taliban sözlerinin arkasında durabilir, onu dengeler ve zaman gösterecek.

TALİBAN DEĞİŞİYOR MU?

Taliban’ın değişim sinyalleri verdiği açık. Eski hataları, üzerine çektiği tepkileri sürdürmek istemiyor. Diğer yandan, Afganistan hükümeti ile uzlaşmanın ve planladığı hakimiyetin anahtarının uluslararası meşruiyet olduğunu çok iyi biliyor.

Bunun sahte bir imaj çalışması olduğunu, özünün değişmediğini söyleyenler haklılar, ama burada önemli olan Taliban’ın değişim işaretlerinin diğer ülkeler tarafından kabulü. Taliban’ın Afganistan’ın tüm kontrolünü ele geçirmek için elinden gelecek her şeyi yapacağını bilenler, bunun bir iç savaşa evrilmesinin önünü almak için, Taliban ile anlaşmaya ve taahhütler almaya çalışıyor.

Taliban’ın 20 yıldan bu yana, iç etnik çekişmelerdeki pozisyonunda da değişim gözüküyor. Geçmişte kitlesel cinayet ve katliamlar ile sonuçlanan çatışmaların tekrar yaşanmaması için, Taliban’ın yerelde de anlaşmalara gittiği gözleniyor. Diğer yandan resmi Afganistan ordusunu kuvvetleri, tahminlere göre Taliban’dan 4 kat daha kalabalık ve güçlü fakat bazı bölgelerde Taliban ile çatışmadan alanları Taliban’a bırakıp kaçıyorlar.

Afganistan’ı, 1996’dan 2001’e, ABD müdahelesine kadar yöneten Taliban yeni bir dönem vaad ediyor, bu açık. Yukarıda saydığım ülkeler ile görüşmeleri ve anlaşmaları ise farklı fay hatları üzerinden yapıyor.

İRAN’IN TALİBAN “DOSTLUĞU” ve 3 MİLYON AFGANİSTANLI SIĞINMACI

Örneğin İran, Afgan hükümeti ile Taliban arasında görüşmelere arabuluculuk ederek, Afganistan hükümeti ve Taliban arasındaki geçişin kolaylaştırılmasını hedefliyor.

Türkiye’nin arabuluculuğunda İstanbul görüşmesini reddeden Taliban, İran’ı geri çevirmedi. 7-8 Temmuz’da Tahran’da Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i Taliban ve Afgan hükümeti temsilcilerini kabul etti. Toplantıda, Afganistan İslam Devleti’nin geleceğine dair temel meseleler üzerinde görüşmelerin devam etmesi kararı alındı.

İran’ın Taliban’la diyaloğu ideolojik temelli değil. Geçmişte karşı karşıya geldiği gücü kontrol altında tutmak, Taliban elindeki İran’a açılan iki sınır kapısını riske atmamanın peşinde. İran’a daha önceki yıllarda gelen, resmi ve resmi olmayan Afganlı sığınmacı sayısı 3 milyon.

Afganistan’ın yeni bir iç savaşın başlaması ve getireceği olumsuzluklar, özellikle yaklaşık 1000 km’lik Afganistan sınır hatlarında etnik “problemlerin” yaşandığı İran’ı Taliban ile anlaşmaya itiyor.

RUSYA UYUŞTURUCU TİCARETİ KONUSUNDA RAHATSIZ

İran ile benzer rahatsızlıklar Rusya için de geçerli. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD ve NATO birliklerinin Afganistan’dan çekilmesiyle ülkede askeri ve siyasi belirsizliğin arttığını ve yakında istikrarsızlığın komşu ülkelere taşması risklerine dikkat çekiyor.

Rusya için Taliban’ın sebep olacağı iç savaşının yanı sıra, Afganistanlıların ülkeden kaçması ve diğer ülkelere yayılması da bir tehlike. Sanılanın aksine son 20 yılda ABD’nin Afganistan’da olması Rusya’yı rahatlatıyordu. Putin’in de birkaç kez altığını çizdiği gibi “ABD’nin Afganistan’dan çekildikten sonra Orta Asya’daki eski Sovyet ülkelerine askeri birlik konuşlandırmaması” fikri, Rusya için kabul edilemez, bu konuda şimdiden ABD uyarılıyor.

Rusya’nın korktuğu ikinci bir konu da uyuşturucu ticaretin genişlemesi. Uyuşturucu ticaretinden elde edilen paranın radikal İslamcılara gidecek olması Rusya’nın Afganistan politikasında Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) – Afganistan Temas Grubu’nu konuya dahil etmek istemesine yol açıyor.

HAMİD KARZAİ HAVAALANI GÜNDEMDE

Türkiye Afganistan’daki iç sorunlara aldırmadan, başkent Kabil’deki Hamid Karzai Havaalanı’nın güvenliğini ve işletmesini üstlenme konusunun üzerine gidiyor. Taliban’ın Afganistan’daki ilerleyişi sürerken, diplomatik faaliyetlerini sürdürüyor. NATO ve BATI ile ilişkilerin onarılması konusunda, hatta Erdoğan’a göre S-400 pazarlığında bu işbirliği elini güçlendirecek. Oysa ABD hala bu iki konuyu birbirine bağlamadığını açıkça belirtiyor.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahit, ilk açıklamasında Türkiye’yi “işgalcilikle” suçladı –
“Yabancı ülkelerin farklı gerekçeler ile Afganistan’da bulunmasını işgal olarak görüyoruz” dedi.

Son günlerde, Türkiye sınırından binlerce Afganistanlı’nın ülkeye giriş yaptığı görüntüleri medyaya yansıyor. Taliban’ın devraldığı Afganistan’dan kaçış başlarken, Taliban uzlaşma mesajlarında, buranın sahibi artık benim mesajını veriyor.

ERDOĞAN İÇİN ÖNEMLİ OLAN İKTİDARDA KALMAK

Erdoğan’ın “Taliban’a ters bir tutumumuz yok” çıkışına “Türkiye bizim kardeşimiz, inanca dayalı pek çok ortak noktamız var” diyen sözcü tabir yerindeyse — gelecekseniz, bizi dinleyecekseniz demek istiyor.

Doha’da Taliban ve Afgan heyeti arasında geçen hafta sonu yapılan müzakerelerden bir anlaşma çıkmayınca Kabil’deki on beş diplomatik misyon ve NATO temsilcisi ortak bir açıklamayla Taliban’a ateşkes çağrısında bulunmuştu. Türkiye bu çağrıya ortak olmadı. Taliban, son yaptığı açıklamada, Kurban Bayramı boyunca kendilerini savunmak için savaşacaklarını ve resmi bir ateşkes ilan etmekten vazgeçtiklerini söyledi.

Türkiye’nin Afganistan’daki ısrarlı varlığını, Azerbaycan’dan Orta Asya’ya uzanacak Turancılık, Avrasya güçlerini konsolide etmek, ya da Osmanlı’ya atıfla genişleme siyaseti olarak görenler, ya da göstermeye çalışanlar var. Oysa, Erdoğan’ın Afganistan’da olma isteğinin temelleri, tuhaf da olsa Taliban’ınki ile benzeşiyor.

Kan kaybeden, tutunacak dalı kalmayan Erdoğan uluslararası meşruiyet arıyor. Türkiye eğer iddia edilen gibi, “genişleyen gücünü” kullanarak dünyaya hakim olma hayali ile bu dış siyasi hamleyi yapsaydı Afganistan konusunda ABD’den mali ve lojistik destek istemezdi. Afganistan Erdoğan’ın tutunacağı bir dal, neye mal olursa olsun, iktidarını sürdürebilmesi için yeni bir cephe.

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com