Sürgün ve kapsül

Sürgüne bir kapsülün içinde yollanırız. O kapsül dildir: Kapsülün çeperleri sılayla aramızdaki son bağdır.

CAN BAHADIR YÜCE 03 Temmuz 2021 YAZARLAR

Sürgünlerin atası Ovidius’un Karadeniz Mektupları’ndaki bir endişe epeydir aklıma takıldı. Romalı şair çevresinde anadilini konuşan kimse olmadığını söylüyor, öğrendiği başka diller yüzünden Latincesinin bozulduğundan yakınıyor.

Bu bana Brodsky’nin benzetmesini anımsattı: Sürgüne bir kapsülün içinde yollanırız. O kapsül dildir: Kapsülün çeperleri sılayla aramızdaki son bağdır.

Dilin böyle romantize edilişini hem göçmen hem sürgün olanlar (Nabokov gibi) biraz gülünç bulur. Nabokov’un anadili yerine İngilizce yazmasına da Brodsky burun kıvırmıştı. Galiba ayrımın temelinde şair-romancı bakışındaki fark yatıyor. (Elbette istisnalar var: Örneğin, yıllarca İngiltere’de ders verip kendi dilinde yazmakta ısrar eden Sebald.)

Anadilin havuzunda yaşamak şair için önemlidir. Larkin bir akşam yemeğinde duyduğu cümleyi şiire çevirmiş, Neruda sokaklarda işittiği İspanyolca sözcüklerden dizeler devşirmişti. İlhan Berk, “Sokağa şair gibi çıkmak gerek” derdi. (Başka dillerin konuşulduğu sokaklarda bu olanaklı mıdır?)

Sürgün ve dil tartışmasının biraz anakronik hale geldiğinin farkındayım. Sanal iletişim çağında dilinden ne kadar kopabilir ki insan? Yine de Ovidius asal bir kaygıyı dile getiriyor.

Ovidius’un Roma’dan Sürgün Edilişi / J. M. W. Turner (1838)

Beni şairin çaresizliğinden çok sürgünün ana çizgilerini o çağdan belirlemiş olması şaşırtıyor.

Ovidius, Augustus’un tek adamlığı döneminde, ola ki bir güç gösterisinin kurbanı olmuştu. Bir “hata yüzünden” sürgün edildiği Köstence’de kendi deyişiyle “ilkel”lerin arasında yıllarca dilini yitirme korkusuyla yaşadı. Sonunda yerel Geta dilini öğrenip o dilde şiir bile yazdı.

David Malouf’un konuya ilişkin romanında Ovidius yaşamının sonuna doğru bir tür evrensel dil bulup dünyayla barışır. Bunun doğruluğundan kuşkuluyum. Tam iki bin yıl önce kış akşamlarında Karadeniz’in dalgalarına bakan adamı hayal ediyorum bazen. Publius Ovidius Naso ile koyu bir sohbet etmek isterdim. Sürgünün anlamı farklı mıydı o zamanlar?

Her şey hem değişiyor hem de hiç değişmiyor.

Omnia mutantur, nihil interit.

 

Karadeniz, M.S. 8*

bitmemişti kıyıya ayak bastığımda
bıçak gibi kesen soğuklar
üstümde o ilenç bulutu
düşündüm kış boyu: şiir ve hata,
sırtımdaki oklar

bir gün okunursa
dizelerim aşktan, dilden göçebe
anılsın Küçük Asya, küçük
mutluluklar nasıl da
ışıltı verirdi kalbe

şair kanı ister sunak
ülke ve utanç—gülerim
bir adım vardı
yazgım bundan sonrası
şimdi gömülsün küllerim

 

* Ovidius’un sürgününden (de) esinlenen bu şiir Kirpi Şiir dergisinin Nisan-Mayıs sayısında yer almıştı. Yanlış dizildiği için burada doğru biçimiyle tekrar yayımlanıyor. 

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com