İsmail Saymaz: ‘Sünni tarikatlar kapatılırsa cemevleri de kapatılır, dedeler babalar da kapatılır’

Gazeteci İsmail Saymaz, devlette kendilerine sağlanan tüm imkanlara rağmen tarikatların AKP iktidarına güvenmediklerini savundu. Tarikatların kapatılmasını doğru bulmadığını belirten Saymaz 'Sünni tarikatlar kapatılırsa, cemevleri de kapatılır, dedeler babalar da kapatılır' dedi.

KRONOS 14 Ocak 2022 GÜNDEM

Gazeteci İsmail Saymaz, Türkiye’deki cemaatler ve tarikatların kapatılmasını ‘inanç bağlamında’ doğru bulmadığını belirterek bu yönde karar alınırsa sadece Sünni cemaat ve tarikatlar değil cemevlerinin de kapatılması gerekeceğini söyledi. Saymaz ‘Çünkü, 1925 tarihli Tekke ve Zaviyeler Kanununda yasaklanan sadece Sünni cemaat veya yapılanmalar değil; otarihlerde tarikatlar, şeyhler, çelebiler de yasaklanıyor. Bu kanunu birebir uyguladığımızda cemevleri de kapatılır, dedeler babalar da kapatılır.’ dedi.

Halk TV’de yayınlanan ‘İsmail Saymaz ve Kadri Gürsel ile Konuşmasak Olmaz’ programında konuşan Saymaz, 20 yıllık AKP iktidarında devletin kapılarının tamamen açılmış olmasına Sünni cemaat ve tarikatların AKP’ye güvenmediklerini öne sürdü.

Saymaz, “Eskiden diyorlardı ki, nasıl gizlenmeyelim 28 Şubatçılar var, asker var kapımıza gelir, Kuran okuyoruz Kuranımızı alır götürürler, bizi döve döve götürürler… Peki şimdi neden böyle, tamam dün asker vardı, 28 Şubat vardı bugün ne var? Bugün 20 yıllık bir AKP iktidarı var. AKP kendisine biat eden siz ve diğer tarikatlara devletin kapılarını sınırsız açmış durumda. Milli eğitim sizin, Milli Savunma Bakanlığı sizin, Emniyet Genel Müdürlüğü sizin… Generaliniz de var, öğretmeniniz de var, milli eğitim müdürünüz de var, hakiminiz var. Neden korkuyorsunuz bütün devlet sizdeyken.” dedi.

‘CEMAATLER FETÖ’YE KARŞI DEVLETİN YANINDA SİPER SİPERE MÜCADELE ETTİ’

Gazeteci Kadri Gürsel’in, “Devir değişir diye mi korkuyorlar acaba?” sorusunu üzerine ise Saymaz, “Bunlar AKP’ye bile güvenmiyorlar bak; onlara devletin bütün kapılarını açan, onlara ne istediyse veren AKP’ye bile güvenmiyorlar.” iddiasında bulundu.

Elazığ’da hayatına son veren Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın Nur cemaatinin Hüsnü Bayramoğlu kolunun bir evinde kaldığını hatırlatan Saymaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Said Nursi ölmeden evvel demiş ki, ‘Ayasofya’nın açıldığını ben görmeyeceğim, kabirden izleyeceğim. Ama Hüsnü görecek.’ Bu Hüsnü de Hüsnü Bayramoğlu’ymuş, öyle bir keramet atfediliyor kendisine. Zaten Ayasofya’nın açıldığı gün Bayramoğlu da oradaydı. Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’le fotoğraf çektirdi, hatıra fotoğrafı. Cumhurbaşkanı ile görüşmüştü. İçişleri Bakanı ile bir hukuku var, cenazesini sırtlayanlardan biri de Soylu idi. Meşveret grubunun lideri Cumhurbaşkanından Genelkurmay Başkanı’na Milli Savunma Bakanı’ndan İçişleri Bakanı’na iltifat ve itibar görüyor. Demek oluyor ki devletle iç içe geçmişler. O kadar 17-25 Aralıktan önce ‘FETÖ’ yakınken, 17-25 Aralıktan sonra karşı, iktidarla yan yana, siper sipere mücadele ettiler. Bunun da karşılığını aldılar. Devlete girdiler ve burada kendilerine yer açılmış oldu. Günün sonunda şöyle bir fotoğraf ortaya çıkıyor. Meşveret grubu iktidara uyumlu, iktidar da onlara kapılarını açmış durumda ve saklanacak gizlenecek herhangi bir meseleleri yok. Öyle değil mi.”

İsmail Saymaz, “Gerek Ensar gibi bir İslamcı organizasyonlar gerekse Erenköycüler, Nakşibendilerin Antalya’daki yurdu, gerekse şimdi Meşveretçilerin Elazığ’daki öğrenci evi görünümlü yurdu şu gerçeği ortaya koyuyor: Bunlar halen daha devletten gizleniyorlar.” dedi.

Gazeteci Kadri Gürsel ise devletin Gülen cemaatine yaptığı gibi diğer cemaat ve tarikat mensuplarına karşı harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

‘BARINMA VE YURT HİZMETLERİ KAMUSALLAŞTIRILMALI’

Tekrar söz alan İsmail Saymaz şöyle konuştu:

“Nasıl ki dershaneler bu alanın özel teşebbüse kapatılması yoluyla müdahale edildiyse burada da barınma hizmeti ve yurt hizmeti kamulaştırılmalıdır. Dolayısıyla bu alan özel teşebbüse kapatılmalıdır. Bundan zara görecek işletmeler var biliyorum kardeşim bizim ne işimiz var tarikatla cemaatle diyecek olan vatandaşlar vardır ama cemaatlere özel kanun çıkaramayacağımıza göre kanun genel olacağı için bunun yolu barınma ve yurt hizmetinin kamusallaştırılmasıdır. Zaten devletin şu an lise ve ortaokullar için açtığı pansiyonların kontenjanı 500 bin civarında bunun yarısı doluyor yani yığınla kontenjan açığı varken Milli Eğitim’de görevli cemaat yanlısı personel, çocukları devletin pansiyonuna değil mensup oldukları tarikatın cemaatin yurduna yönlendiriyor. Nereden biliyoruz Antalya’dan biliyoruz. Antalya’daki kaçak yurdu kuran yönetim kurulu başkanı Milli Eğitim’de personeldi, bir okulda müdür yardımcısıydı. Yönetim kurulu üyesi ise Akdeniz Üniversitesi’nde memurdu. Çocukları devletin yurduna yönlendirmesi gerekirken cemaatin kaçak yurtlarına yönlendirmişler dolayısıyla devletin pansiyonu öğrencileri ağırlayacak düzeydedir, yeterlidir.”

‘CEMEVLERİ DE KAPATILIR, DEDELER BABALAR DA KAPATILIR’

Tarikat ve cemaatlerin kapatılması konusu için ‘çetrefilli bir mesele’ tanımı yapan,  Saymaz, “Ben bu çağda bu yasağın uygulanacağını düşünmüyorum. İnanç hakkı bağlamında da bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü, 1925 sayılı tekke ve zaviyeler kanununda yasaklanan sadece Sünni cemaat veya yapılanmalar değil. Mesela o tarihlerde tarikatlar, şeyhler, çelebiler de yasaklanıyor yani bu kanunu birebir uyguladığımızda cemevleri de kapatılır, dedeler babalar da kapatılır. Sadece Sünni tarikatlara uygulanmaz bu mesela o kanun konduğunda Türkiye’de cemaat realitesi yoktu. Çünkü çok sonra Nurculuk veya diğer cemaatler doğdu. Birde neden sadece Sünni cemaatlere uygulansın ki çünkü onun dışında Türkiye’de Şafi mescitler yeni yeni Şii mescitleri ve camileri var. Cemevleri var, Bahailik gibi yeni dinler var Türkiye’de. Bunların hepsini peşinde mi koşacak devlet yahut bunlar sabit bir adres tutmaz da sosyal medya üzerinden propaganda yaparlar. Şimdi devlet takip mi edecek bu bana mantıklı gelmiyor. Bu çağda doğru da gelmiyor mümkün de değil. Onları daha fazla merdiven altına itmek onları daha fazla cazip hale getiriyor. Ne yapılması gerekir? Ben tarikat ve cemaatlerin yasal alana çekilmesinin, her birinin bir vakıf etrafında düzenlenmesinin mantıklı olduğunu düşünüyorum ve faaliyet alanı sınırlandırılmalıdır. Faaliyet alanı yardımcı dini hizmetler kaydı ile sınırlandırılmalıdır çünkü vakıflar yasasında bu var. Vakıf senedinde faaliyetler yazar bunun dışına çıkarlarsa kapatılırlar. Bir yasa etrafında kurulan cemaatin veya tarikatın mülkleri takip edilir, insan kaynakları takip edilir, nüfusu takip edilir.”

‘MÜLKÜNÜZ VARSA GÖSTERİN, MÜRİDİNİZ VARSA BİLDİRİN’

Saymaz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Tarikat ve cemaatlerde bu devlet onların olduğuna göre öyle ya, bu devlet bizim dediklerine göre neden saklıyorsunuz kardeşim. Gösterin mülkünüz varsa, gösterin müridiniz varsa kimse bilsin devlet. Devletten neden esirgiyorsunuz? O nedenle bunların faaliyet alanı sınırlamak, faaliyet alanının dışına çıktıklarında yaptırım süreci başlatmak gerekiyor ancak bu yolla denetlenir hale gelebilirler diye düşünüyorum ben. Denebilir ki bunlar denetlenmez fiilen kapalı zaten… Ama tarikat ve cemaatler bu kanunun değişmesini istemiyor çünkü bu yasak hali onları güçlendiriyor.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com