Savaşın ardından Ermenistan’da durum

Rusya’nın “ağabeylik” ile gelişen bölgesel projelerdeki rolü, İran ile halihazırdaki ilişkilerin sağlamlaşması, Minks grubunun bölgedeki masaya yeniden davet edilmesi, Ermenistan’a demokrasi konusunda yardım sinyalleri veren Biden ile bağların doğru kurulması hayati.

ALİN OZİNİAN 10 Şubat 2021 YAZARLAR

2020’nin en önemli ve belki de en beklenmeyen bölgesel olaylarından biri Karabağ Savaşı oldu.

27 Eylül sabahı erken saatlerde Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesi için savaş başlattı. Daha önce görülmemiş bir şekilde Türkiye’nin de doğrudan askeri desteğiyle, Azerbaycan kuvvetleri Karabağ savunmasını yenerek bölgenin büyük bölümünü ele geçirdi.

30 yıllık statüko yerle bir oldu. Ermenistan ve Karabağ yenilgiye uğratıldı.

45 gün süren savaş daha öncesine benzemeyen yoğunluğu ve vahşeti ile bölgeye ve insanların hayatına damgasını vurdu.

Savaş sadece Karabağ’daki “durumu” değiştirmekle kalmadı. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, Rusya’nın bölgedeki ağırlığı yeniden masaya yatırıldı, geleceği tartışıldı. Savaşın sonuçları Ermenistan ve Ermeni diasporasının önce kendilerine daha sonra da birbirlerine daha gerçekçi ve soğukkanlı bir tavırla bakmaları konusunda zorladı.

Savaş süresince ateşkes çağrıları hatta anlaşmaları savaşı bitiremedi. 9-10 Kasım’da Rusya’nın girişimiyle gece geç saatlerde “Yeter bu kadar, bitti!” denilerek tarafların zorunlu olarak kabul ettiği ateşkesten sonra, silahlar sussa da, savaş henüz bitmemişti.

Şimdi diplomasi savaşı başlıyordu ve Ermenistan bu kez de hazırsızlıksızdı.

Erivan sokakları ateşkes haberi ile çalkalandı. Parlamento basıldı, son iki yıldır yönetimi Paşinyan’a kaptıran eski güçler, yenilgiden istifada ederek Başbakan Paşinyan’ın istifasını istiyor, hatta hayatının tehlikede olduğuna dair açıklamalar yapıyorlar, tehditler havada uçuşuyordu.

O gece can kaybı olmadan atlatıldı ama Ermenistan Meclis Başkanı Ararat Mirzoyan, Paşinyan’ın en önemli devletin ise ikinci adamı arabasından çıkarılıp dövüldü. Hastanelik oldu.

Eski rejimin kalıntıları tehditlerinde ciddi idiler. Toprak ve “onurunu” kaybeden haklın duygularını kullanarak bir “infaz” gerçekleştirebileceklerini sandılar. Ama öyle olmadı.

Ermenistan halkı, Paşinyan öncesinde yaşananları, talanı, hırsızlığı, adaletsiliği, hukusuzluğu en önemlisi halktan çalarak zenginleşenleri hala unutmamıştı. Paşinyan’a duyulan derin hayalkırıklığı bile, eskilerin gelişine izin vermiyordu.

Paşinyan “En önemli sorumluluk bana ait, ama yenilginin tek suçlusu ben değilim” dedi. Haklıydı. Uzak gibi görünen bu savaş için 25 yıl boyunca yeterli askeri hazırlık yapılmamıştı. Diplomatik açından ise kazanım savaşı durdurmaya yetmemişti. Hükümetlerin tek derdi “ceplerini doldurmak” olmuştu.

İstifa etmeyi seçmedi Paşinyan ama erken seçim için muhalefet ile görüşebiliriz dedi. Erken seçim Paşinyan’ı daha da güçlendirebilir ve dişe dokunur bir muhalefet olmadığını ispat ederek, konumunu daha güçlendirebilirdi.

Kısa sürede, 17 Ermenistan partisi birleşip bir muhalefet bloku oluşturduklarını açıkladılar. Çoğu partinin uzun yıllardır meclis temsiliyeti olmadığı gibi, adları bile bilinmiyordu. Ermenistanlı oligarklardan Tsarukyan’ın partisi ve son seçimde meclise giremeyen Taşnakcutyun bu bloktaki adı bilinen iki parti oldu.

Tuhaf bir biçimde blok seçim istemiyor, “Paşinyan gitmeli ve bizim aramızda seçeceğimiz kişi başbakanlığa atanmalıdır” diyordu. Hukuka aykırı bu teklif ne hükümet ne de halk tarafından ciddiye alınmadı.

17 Muhalefet partisi ülke çapında yaptıkları ama beklenen desteği alamadıkları mitinglerin ardından Paşinyan’a istifa etmesi için 8 Aralıka kadar süre verdi. Taşnaksutyun Partisi’nin de aktif olduğu mitinglerde, muhalefetin ortak başbakan adayı açıklandı.

Muhalefet, Levon Ter Petrosyan döneminin Başbakanı ve Savunma Bakanı ve 1996’de Ter Petrosyan’ın muhalifi olan Vazgen Manukyan’ı Başbakan olarak görüyordu.

Mitingde konuşan Manukyan: “Paşinyan’dan ne kadar çabuk kurtulursak, 1988’de gittiğimiz yolu o kadar çabuk takip edip zaferlere ulaşırız. Nikol bir şeyi anlamalı, ne kadar erken istifa ederse onun için o kadar iyi. Yaratılan bu hareket kazanamazsa, öfkeli insanlar onu mahveder. Bu hareket, Ermenistan’daki durumu medeni bir şekilde değiştirme fırsatı veren bir yoldur. Başarısız olursa, durum daha da kötüleşecek, ancak her halükarda o gidecek. Gönüllü gitmezse zorla gider” dedi.

Bu çıkışları yapanlar seçim değil atama istiyordu.Karabağ savaşını kastederek “Bu sonuç kabul edilmez” deniyordu. Halk anlamakta zorluk çekiyordu, Paşinyan giderse, Ermenistan tekrar Azerbaycan’a hatta ateşkesi yöneten Rusya’ya savaş mı açacaktı?

Beklenmeyen bu ağır yenilginin etkisinden önce manen sonra maddeden henüz kurtulamayan halk, “kendisi kurtaracak” muhalefetin dediklerine pek anlam veremiyordu.

Ocak ayının yarılarında eski Cumhurbaşkanı Koçaryan, 17 muhalefet partisinin oluşturduğu bloğu da şaşırtan bir açıklama yaptı. “Yeni seçimlere katılacağım ve kazanacağım!” dedi.

Koçaryan’ın bu çıkışı ile dengeler yine yerinden oynadı.

Muhalefetin protestoları sona erdi, Paşinyan ve partisi erken seçim fikrinden yavaş yavaş uzaklaştı.

Ermenistan’ın ikinci Cumhurbaşkanı Koçaryan, Paşinyan’ın iktidara gelmesinden sonra soruşturmaya uğramış ve tutuklanmıştı. Koçaryan, Ermenistan’da 2008’deki seçim sonrası düzenlenen protesto gösterileri sırasında 10 kişinin ölümüne neden olan olaylarla bağlantısı olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve yargılandı.

Tutuksuz yargılanması süren Koçaryan, çoğu Ermenistanlıya göre Hukuk sisteminin hala doğru şekilde işleyememesi sebebi ile cezaevinden çıkabildi. Halkın bir kısım Paşinyan’ı gerekli yargı reformunu yapamamak, kısacası Koçaryan’a “gerekli cezayı” verememesi ile suçladı.

Koçaryan’ın adaylık açıklaması sadece siyasi değildi, aday olduğu taktirde yargı süreci askıya alınacaktı. Koçaryan’ın ne yapmaya çalıştığı net değildi.

Şubat itibarı ile Ermenistan erken seçimlere gitmeyeceğe benziyor, gelecek seçimler ise 2022’de.

Paşinyan’ın iktidardaki “Benim Adımım” bloku muhalefetin ne sokakta ne de siyasette bir şey yapamayacağını gördü, halktan gelen yoğun bir erken seçim ısrarı da olmamasıyla doğal olarak erkek seçimleri gündeminden çıkardı.

Parlamentodaki diğer iki güç oligark Tsarukyan’ın “Müreffeh Ermenistan” ve Marukyan’ın “Aydınlık Ermenistan’ı” ise erken seçimlerde herhangi bir birleşmeye gitmezler ise gerileyeceklerini, oy kaybedeceklerini biliyor.
Diğer yandan Koçaryan’ın gireceği bir seçimin, tarafları rahatsız ettiği aşikar. Dengeler düşünüldüğünde belki %5 barajını bile geçemeyecek olan Koçaryan, girdiği bir seçim ortamını nasıl manipüle edebilir, nasıl olaylar çığrından çıkabilir farkındalar.

Tüm bu gerçekler düşünüldüğünde, Paşinyan 1,5 sene daha Ermenistan’ı yönetecek. Siyasi arenada güçlü bir rakibi bulunmayan Paşinyan’ın bu zaman zarfında akılcı adımlar atması, önemli iç değişikliklere gitmesi, kaybettiği güveni yeniden kazanması ve belki de en önemlisi Rusya ile akılcı politikalar geliştirmesi gerekli.

Rusya’nın “ağabeyliğini” ile gelişen bölgesel projelerdeki rolü, İran ile halihazırdaki ilişkilerin sağlamlaşması, Minks grubunun bölgedeki masaya yeniden davet edilmesi, Ermenistan’a demokrasi konusunda yardım sinyalleri veren Biden ile bağların doğru kurulması hayati. Savaşın diğer bir kaybedeni olan Dispora’nın da bu süreçte gerçekçi adımlar atması oldukça önemli.