‘Savaş suçları’ ve Türkiye

SITKI ÖZCAN 18 Ekim 2019 GÖRÜŞ

Bugünün penceresinden baktığımızda meseleleri tam olarak doğru okuyamayabiliyoruz. Sahadan gelen bilgilerin ve bu bilgilerin dünya başkentlerindeki yansımalarının her gün, her dakika değiştiği ‘Suriye operasyonu’ bunun önemli örneklerinden biri.

Kanımca bugünkü sonuçlarıyla yarına etkileri birbirinden çok farklı olacak bu harekatın.

Türkiye’nin operasyona girişmesinde, ülkede gittikçe artan ekonomik krizin, bu krizin etkisiyle kaybedilen oyların ve halkın yaşadığı ekonomik sorunlardan önemli oranda Suriyeli mültecileri sorumlu tutmasına neden olan toplumsal algının etkili olduğunu düşünüyorum. Tayyip Erdoğan, bizzat kendi tabanından yükselen bu sesin çözümünü güvenli bölgede gördü. Ülkedeki Suriyelileri toplayıp gönderebileceği 35 kilometre genişliğinde 400 kilometre uzunluğunda bir alan, ülkede yükselmeye başlayan Suriyeli mülteci krizini çözebilirdi Erdoğan için. YPG tarafından gelen acil bir dış tehditten ziyade, ekonomik ve siyasi krizlerin Saray için oluşturduğu iç tehditti yani mesele.

Erdoğan, kendi partisinin ve eski yol arkadaşlarının içindeki konumunu bile hafiften sarsmaya başlayan bu iç kargaşalara bir de ‘tabutlar içinde evine geri dönecek şehitler’ sorununu eklememek için uzun süredir ortaklık yaptığı Suriyeli muhaliflerle girdi Suriye’ye. Bugünü kurtardı bu çözüm belki ama geleceği de önemli oranda riske attı. Şu an tüm dünya medyasında Türk şehirlerinde, Türk bayraklı yollarda, beyaz kamyonetlerin kasasına doluşmuş, çığlık çığlığa sloganlar atarak Suriye’ye doğru yola çıkan silahlı militanların görüntüleri dolaşıyor… ve Suriye’de yol kenarında arabasından indirilip elleri bağlı olarak katledilen sivillerin, siyasilerin…

Bu görüntülere dair uzun uzadıya açıklamalar yapılabilir, aslında ne olduğu anlatılmaya çalışılabilir fakat Suriyeli radikallerin Türk ordusu adına giriştikleri bir operasyonda imza attıkları bu eylemlerin uzun vadeli etkilerinden kurtulmak çok zor. Nitekim daha bu sabah, dünyaca ünlü Foreign Policy dergisi, Türk ordusuna bağlı grupların Suriye’de sivillere yönelik olarak kimyasal silah kullandığını iddia etti. Benzer şekilde Uluslararası Af Örgütü, ‘Türkiye’nin ‘Barış Pınarı Harekatı’ kapsamında savaş suçu işlediğine dair ellerinde kanıt bulunduğunu’ açıkladı.

Bu söylemler, sadece insan hakları kuruluşları ya da medya haberleriyle de sınırlı kalmıyor. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi üyelerinden Senatör Chris Murphy bugün yaptığı açıklamada Türkiye’nin savaş suçu işlediğini söyledi. ABD Savunma Bakanı Mark Esper, benzer şekilde ‘Türkiye’nin savaş suçu işlemiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu’ açıkladı. Yaptırımlar yoluyla ‘Türkiye’nin savaş suçu işlemesinin önüne geçilmesi’ni önermeyen senatör ya da milletvekili neredeyse yok gibi Amerika’da. Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ndan Avrupa Birliği yetkililerine pek çok isim ‘savaş suçu’ kavramını dile getiriyor.

Türkiye adına ‘savaşan’ Suriyeli radikal grupların yol açtığı bu vehametin aslında ne manaya geldiğini ne etkili, yetkili iktidar temsilcilerinin ne onların ölümüne destekçilerinin ne de hücum borusu çalar çalmaz Erdoğan’ın arkasında kayıtsız şartsız hizaya geçen muhalefet temsilcilerinin henüz fark edilebildiğini düşünmüyorum. Operasyonlar olabilir, bu operasyonlar pek çok kayba da neden olabilir fakat ‘sivil infazı’, ‘savaş suçu’, ‘kimyasal silah kullanımı’ çok farklı şeyler.

Buna bir de ‘Bölgedeki IŞİD militanlarının bilerek ve isteyerek serbest kalmasını sağlama’yı eklediğinizde, uluslararası arenada Türkiye’nin üzerine yapışan imajı daha net görebilirsiniz. Bunlar insanları, kurumları, ülkeleri uzun süre takip eden etiketler. Bugün, bu suçlar kısa vadede suçu işleyene çok zarar vermiyor gibi görülebilir belki. Fakat, dünyanın farklı yerlerindeki örneklerinde gördüğümüz gibi insanlığa karşı işlenen suçlar genellikle bir kenara not ediliyor ve failleri tepe taklak olduğunda gelip onu ve maalesef ülkesini buluyor.

Bu durum, bu büyük suçları işleyenleri eninde sonunda cezalandırıldığı için belki tarih nazarında, insanlığı genel manada temize çıkarıyor. Fakat, ne yazık ki geç gelmiş bir adaletin, bu suçluların zulmün mağduru olan, inim inim inleyen insanların ya da belki torunlarının içini soğutmaktan, çoktan kabuk bağlamış yaralarına az da olsa merhem olmaktan başka faydası olmuyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com