Salgın ve edebiyat

Salgını işleyen romanların bir başka özelliği de otoriter yönetimleri, faşizmi resmetmesidir. Edebiyatın insanlığı tehdit eden son tehlike koronavirüs'e nasıl cevap vereceğini bekleyip göreceğiz.

RÜYA KARLIOVA 07 Mart 2020 KÜLTÜR

Koronavirüs dünyayı tehdit ederken, salgın hastalıklarla ilgili kitapların satışı patladı. Örneğin Fransa’da Albert Camus’nün ünlü romanı Veba çok satanlarda rafında yerini aldı.

Veba gibi pek çok salgının hafızamızda edebiyat ve sinema yoluyla bir imaj oluşturduğu, bu hastalıklarla ilgili bilgiyi günümüze taşıdığı söylenebilir. Edebiyat metinleri asırlardır salgınları konu edinir. Bu salgınların gerçek deneyimlere dayananlarının yanı sıra kurmaca olanları da var.

Geçtiğimiz günlerde koronavirüs salgınının edebiyatta önceden öngörüldüğüne air bir söylenti dolaşıyordu sosyal medyada. Dean Koontz’un 1981 yılında yazdığı bir bilimkurgu romanı olan Karanlığın Gözleri‘nde WUHAN-400 adlı bir biyolojik silahtan bahsettiği söyleniyordu. Koronavirüsle benzerlik taşıyan bazı tanımlamalar adeta bir kolaj gibi desteklemişti iddiayı ama aslında farklı kitaplardan birleştirilmişti sayfalar. Bu çokça yayılan söylenti kurmacanın gücüne olan inanç hakkında ilginç bir örnek olarak düşünülebilir. Zira bu sefer olmasa da bilimkurgu edebiyat geleceği öngören bazı kehanetlerde yanılmamıştır. (Örnekler için bu derlemeye bakılabilir.)

Salgını işleyen kurmaca eserlerin bir yönüyle de kaderle, Tanrı fikriyle, ölüm anıyla ilgili olduğu görülür ve yazarın inancından, dünya görüşünden de mesajlar taşırlar. Modern edebiyat öncesinde salgının tanrılara, kutsallara karşı gelindiği için verilen bir ceza olarak tasvir edildiği çoktur. Hatta bu topos’u İlyada’ya, Oedipus’a ve İncil’e kadar dayandırabiliriz.

VEBA’NIN EDEBİYATI

İtalyan yazar Boccaccio’nun Dekameron‘u salgını işleyen bir klasiktir. 1350 yılında kara vebadan kaçıp Floransa’yı terk ederek ölümden kaçmaya çalışan on genci anlatır. Gençler ölümden kurtulmak için birbirlerine hikaye anlatırlar. Geoffrey Chaucer’ın Canterbury Hikayeleri‘nde de salgının insan davranışlarına etkileri anlatılır, cimrilik, yolsuzluk çıkar ortaya.

Daniel Defoe’nun Veba Yılı Günlüğü 1665’te vebayla sarsılan Londra’yı anlatan kurmaca bir günlüktür. Kendisi de gazeteci olan Defoe bir gazeteci gibi kaydeder Londra’daki büyük salgını. Salgının ortaya çıkardığı sınıfsal eşitsizlikleri de yazar Defoe. Her salgında şehri ilk terk eden, terk edebilen zenginlerdir.

Fransız yazar Albert Camus’nün Veba adlı romanıysa modern edebiyatın salgına cevabıdır. Bu romanda da olayların seyrini kaydeden insanlar görürüz. Oran şehri karantina altındadır, şehirden çıkmak yasaktır. Edgar Allan Poe’nun 1842’de yazdığı ‘Kızıl Ölümün Maskesi’ öyküsünde ise veba bir karaktere dönüşür.

KIYAMETİN SONRASI

Jack London’ın 1912’de yazdığı The Scarlet Plague kıyamet sonrası (postakapoliptik) kurmaca romanın ilk modern örneği sayılır. 2073’de geçen roman, dünyayı neredeyse ortadan kaldıran Kızıl Ölüm’ün 2013 yılında yayılmaya başlamasından 60 yıl sonrasını hayal eder. London’dan önce 1826’da Mary Shelley Son Adam romanıyla başlatmıştır aslında bu apokaliptik temayı, bağışıklık uzun uzadıya detaylandırılır bu romanda.

Alessandro Manzoni, Türkçede de çeşitli çevirileri bulunan Nişanlılar adlı romanında 1648’de Milan’da yaşanan salgını işler. Romanda 10 bin erkek, kadın ve çocuk lazaretto’lara kapatılıp orada ölürler.

Salgını işleyen romanların bir başka özelliği de otoriter yönetimleri, faşizmi resmetmesidir.

Edebiyatın insanlığı tehdit eden son tehlike koronavirüs’e nasıl cevap vereceğini bekleyip göreceğiz.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com