Salah Birsel’in tek romanı beyazperdede

SEVİNÇ ÖZARSLAN 31 Mart 2018 KÜLTÜR

Mehmet Güreli’nin dayısı Salah Birsel’in aynı isimle sinemaya aktardığı tek romanı Dört Köşeli Üçgen, prömiyerini 37. İstanbul Film Festivali’nde yapacak. Filmin gösterimi 15 Nisan 13.30’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleştirilecek.

İflah olmaz bir gözlemcinin hikâyesinin anlatıldığı filmin başrolündeki Mustafa Dinç’e; Ülkü Duru, İştar Gökseven, Kaan Çakır, Emre Altuğ, Mehmet Esen, Sezgi Mengi, Alper Saldıran, Şencan Güleryüz, Gökçer Genç, Pınar Tuncegil eşlik ediyor. Filmde ayrıca Sâlâh Birsel’in eşi, tiyatrocu Jale Türkan Birsel de konuk oyuncu olarak yer alıyor.

Görkem Yeltan’ın senaryosunu kaleme aldığı, çekimleri İstanbul, Alaçatı, Bodrum ve Selçuk’ta gerçekleştirilen film Temmuz 2017’de tamamlandı. Güreli ile çekimlere başlamak üzereyken Eylül 2015’te bir söyleşi yapmıştık. “Dayım o kitabı yazdığı zaman aynı evde oturuyorduk, Cihangir’de. 1957 yılıydı. 8 yaşındaydım. Kitabın çıktığı günü bile hatırlıyorum.” diyen Güreli, dayısının kitabına layık bir film çekeceğini de belirtmişti. Bunu ne kadar gerçekleştirebildiğine Birsel okurları karar verecek.

Dört Köşeli Üçgen, hiciv sanatının başarılı örneklerinden biri olarak biliniyor. Film nasıl olacak?

Hulki Aktunç, Türkiye’deki ilk düşünce romanı budur demişti. Alegorik anlatımı olan bir romandır. Entelektüel anlamda beynin içindeki kıvrımlarla oynar. Filmin ilk beş dakikasını izleyici yadırgayabilir, sonra ısınabilir. Film, sabaha karşı bir sahneyle başlayacak. Tramvayda bir adam işine gidiyor. Hatta çekeceğim yeri de hesapladım, baktım oraya. Şişhane’de. Hafif bir müzikle başlayacak sahne. Corelli (İtalyan besteci) düşünüyorum. Corelli’ye yakın bir şey ben de besteleyebilirim.

Kitap uyarlamaları bazen çok farklı olabiliyor, siz nasıl bir şey tasarladınız?

Salah Birsel’in romanı ortada, aşağı yukarı ona çok yakın bir şey çekmek istiyorum. Dayım o kitabı yazdığı zaman aynı evde oturuyorduk, Cihangir’de. 1957 yılıydı. 8 yaşındaydım. Kitabın çıktığı günü bile hatırlıyorum, kitabın o baskısı da var bende.

Dayınız sizin hayatınızı nasıl etkiledi?

Salah Birsel benim için bir dayı olmaktan çok, bir hoca, evde izlediğim insandı. Üretmenin ne olduğunu ondan öğrendim. Onun bakışlarını, el hareketlerini, ses tonunu yükseltmeyişini, bir şey anlatırken samimiyetini… Tüm bunları ondan öğrendiğimi bugün daha iyi anlıyorum. Evet bunun şans olduğunu söylemek isterim. İnsanın hikâyesi evde başlar. Okulda da devam ediyorsa o zaman çok daha şanslısınızdır.

Ölene kadar hep birlikte mi yaşadınız?

Erenköy’de oturuyordu son yıllarında ama her sabah 11.00’de bana telefon ederdi ya da ben arardım, uzun uzun konuşurduk. Bir de Bülent Oran’la aynı konuşmaları yapardık. Her şeyle ilgilendiğim için, etrafta ne oluyor ne bitiyor anlat derlerdi. Şu kitap çıktı, bu kitap çıktı, şu film var. Salah Birsel, Bülent Oran, Emir Salih Sandalcı çok şey öğrendiğim insanlar.

Filmde kimler oynayacak, çekimler, senaryo, çekim mekanı, gösterime giriş tarihi belli mi?

Aslında onlar hakkında da konuşmak istemiyorum. Bazen bitmemiş şeyleri söylüyorum. Para bulamıyorum, üzülüyorum sonra. Resim, müzik ve sinema ile ilgili benim meselelerim bitmez. Herhalde ölümüme kadar böyle gidecek. Bir defterim var, sana birazdan gösteririm, 67 tane film yazmışım, çekeceğim diye. İkisini yapabildim.

Refik Halid Karay’ın bir hikayesini, Ahmet Altan’ın Tehlikeli Masalları’nı filme çekeceğinizi duymuştuk, olmadı sanırım.

Bir film projemi de 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na teklif ettim. Reşat Ekrem Koçu’nun hayatını çekmeyi planlamıştım. Bayıldılar projeye ama olmadı. Nedenini ben söylersem acıklı ve komik olur. Çekemediğim filmler üzerine konuşmak beni öldürür. Yapılmamış şeyler her zaman insanın peşinden gelir.

O kadar karamsar bir durum yok ortada.

Peyami Safa’nın Selma ve Gölgesi romanından uyarlanan Gölge’yi çektik. Venedik’te çektim filmi, ödüller aldı. Kanada’ya seçildi vs. Ama filmin borçları daha yeni bitti. 2007’de çektim Gölge’yi, 2015’teyiz. Artık önümüze bakacağız, önemli olan çekmeye devam etmek. Sinemada az ürettiğime inanıyorum. Aslında kendime ilk seçtiğim alan sinemaydı. Her sene bir film çekmek isterdim.

KİTAPTAN

“Meydanlarda dört yıldızlı söylevleri çeken insanları, sözlerinin en tangolu anlarında tutup bir kafes altına sokun, bunların zıngadak durakladıklarını, şabanlaştıklarını, ağa tutulmuş balık gibi renk değiştirdiklerini görürsünüz. Ama bir meydan söylevcisini tutup kafese koymak kimselerin aklına gelmez. Gelmediği için de kafes ruh bilimi üzerine kimsenin doğru dürüst bir düşüncesi yoktur. “

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com