Sadece duygudan değil düşünceden de beslenen şiirler: ‘Beni Nerden Vuralım’

Zeynep Tuğçe Karadağ, 2017’de yayımlanan Acile Tek Giden’in ardından 2020’de Beni Nerden Vuralım adlı şiir kitabını yayımladı. Metaforların bolca kullanıldığı, sadece duygudan değil, düşünceden de beslenen şiirler, son dönemde dikkat çekici bir okur kitlesi buldu.

YAVUZ GENÇ 24 Ocak 2021 KÜLTÜR

Zeynep Tuğçe Karadağ ismine ilk olarak, şiir dalında yakın zamanda Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen İbrahim Tenekeci yönetiminde çıkan ‘İtibar’ dergisinde rastladım. Ardından 2017 yılında Acile Tek Giden kitabıyla şiir çevrelerinin dikkatini de üzerine çekti. Acile Tek Giden kitabındaki şiirleri hayli kişiseldi. Şairin meselesi kendiyleydi. Bu şiir anlayışı, hem bulunduğu ‘muhit’ hem de o sıralar göründüğü çevrenin de etkisiyle daha içe dönük, duygusu ön planda şiirlerdi.

Zeynep Tuğçe Karadağ, bir süre sonra eski mahallesiyle didişmeye başladı. Mahallenin kendi içinde dönüp duran ve hiçbir şey söylemeyen sesinden belli ki rahatsız olmuştu. İtibar dergisiyle bağını koparıp bağımsız bir yol izlemeyi seçti. Düşüncelerindeki değişiklik de dikkat çekiyordu. Kadın meselesi, politik vasatlık eleştirdiği konular arasına girmeye başladı. Bu sırada şiirinin değiştiğini düşündüm. Dil, muhit, şehir, iş, arkadaş çevresi değişince şiirde belirgin bir değişiklik kaçınılmaz olacaktı. Oldu. Şiirlerin düşünmeye, araştırmaya, başka kaynaklara da yönlendiren huyu, yazılırken “düşünceden” beslendiğini, tasarlandığını, üzerinde çokça çalışıldığını gösteriyor.

İlk kitabını muhafazakâr camianın içinden bir yayınevinden, Profil Kitap’tan çıkardı Zeynep Tuğçe Karadağ. Acile Tek Giden, bu yanıyla muhafazakâr sağ cenahta coşkuyla karşılandı. Kitap eklerinde tanıtım yazıları, şiirini değerlendiren yorumlar ve bolca reklamı yayımlandı. Başka motivasyonlar da olmuştur muhakkak ama Karadağ’ın şiirine duyulan o dönemki ilginin, bir türlü elde edilemeyen, ah vahlarla anılan “kültürel iktidar”la ilintili olduğunu düşünüyorum. Öyle ya şiiri her kesimden insana hitap eden genç bir kadın şair (üstelik başörtülü de değil!), Cumhurbaşkanı Danışmanı İbrahim Kalın’ın da çiziktirdiği İtibar’dan çıkıp sesini yükseltiyordu. Şiirinin sesi bu ilk kitapta, ikincisi kadar yüksek ve kendine güvenen bir ses değildiyse bile, dikkate değerdi. Eh, Tenekeci ve nereye gitse yanında götürdüğü “ekibinin” bundan daha fazla isteyeceği şey ne olabilirdi ki…

Ağustos 2020’de Beni Nereden Vuralım, Profil Kitap’ın düşünsel anlamda hayli uzağında yer alan İthaki Yayınları’ndan çıktı. Şairin “mahalle” değiştirdikten sonra yolunun İthaki’ye çıkması, geçirdiği dönüşümü net şekilde açıklar sanırım. Bu tür değişimler bizde pek sevilmez. “Mahalleye ihanet” etmekle de suçlanır, “çıktığı kabı beğenmediği” söylenir, en olmadı değiştiği için “diğer mahalleye yaranmak”la itham edilir. Ancak Beni Nereden Vuralım’ı okuyunca “iyi ki değişmiş, iyi ki mahalle değiştirmiş” demekten kendini alamıyor insan. Hem artık sesi daha kendinden emin, daha gür, şiirindeki kendine özgüven oldukça belirgin hem de “şiirinin derdi” daha belirgin. Kendi içine kaçan sesten, “dışarıdaki her sesi düşüncesine katan ses”e yol almış Karadağ’ın şiiri. Devrim Horlu yönetimindeki İthaki Poetik’in en iyi ve kesinlikle en dikkat çekici işlerinden biri olmuş Beni Nereden Vuralım.

Kitapta belirgin bir “aidiyetsizlik” de göze çarpıyor. Hâlâ arayışta Zeynep Tuğçe Karadağ. “Yerleşik” olmayla sorunu olan Karadağ, yumruklarını da gizlemiyor. Vurdukça vuruyor. Uyumsuz, hırçın, kesen, biçen, ısıran bir şair, boyun eğmeyen, kolay rıza göstermeyen bir konuma yükseliyor.

Kitapta belirgin bir sinematografi var. Şairin dramaturg olmasının etkisi midir bilemem ama Zeynep Tuğçe Karadağ’ın şiirlerinden sinemaya uzanan ince bir çizgi fark ediliyor. Okurunu sinemaya çağıran bir ses. Resimle de bağı oldukça güçlü. Hopper’ın, Buland’ın, Van Gogh’un izlerini dizeler arasında dolaşırken görmek mümkün. Hopper oldukça belirgin: “Yürürüm alnımda Hopper’in insanları…”

Gündelik hayat da şairin dilinde kendine yer buluyor. “Betonlardan yükselen kasvet”i de duyarız şiirinde, “Resmi törenlerdeki gönülsüzlük” de oluruz, hatta “fazlalıkları saklayan” “gömülü dolap” bile oluruz. Sahi “Kaçımız yedik kuyruğumuzu kesintisiz?” Bir de hep tetikte, her an düşecekmiş gibi.

MASUMLAR APARTMANI’NDA OKUNAN ŞİİR

Uzun zamandır televizyonla bağımız kopmuş durumda. Birçok sebebi var elbette bunun ama en belirgin sebebi sanırım ekrandan evimize doluşan buram buram vasatlık. Ancak 2020’nin sonlarında sanırım bu durumu değiştirmeye karar verdik. TRT’de Salı akşamları yayınlanan ve gördüğüm kadarıyla çok büyük bir hayran kitlesi oluşturan Masumlar Apartmanı dizisinde şiir oldukça belirgin bir öğe. Şiir adına sevinilecek bir durum. Turgut Uyar’ı ilk kez duyan belki de binlerce kişi, Google’da aratıyordur, bilemiyorum. Dayak yerken “göğe bakan” kahramanın okuduğu şiir, kim bilir kaç kişiye ilk kez ulaştı.

İşte yine bu dizinin bir bölümünü izlerken edebiyat öğretmeni Naci’nin sınıfta okuduğu şiir yerimden zıplattı beni. Evet evet, Zeynep Tuğçe Karadağ’ın “Beni Nereden Vuralım” şiirini üstüne basa basa okudu Naci. İşte bu Turgut Uyar okunmasından çok daha şaşırtıcıydı. Çünkü dönem dizilerinde genellikle “ikinci yeni hegemonyası” vardır. Sağdan sola uzanan çizgide bu böyle. Sezai Karakoç’u, Turgut Uyar’ı, Atilla İlhan’ı, Edip Cansever’i sıklıkla duyarız da “şiir öldü ya” geyiklerinden bıkanlar, hâlâ iyi şiirin yazıldığını, dergilerde, fanzinlerde sesini arayan gençlerin var olduğunu, şiirin ölmediğini, bilakis oldukça güçlü damarlarla (pek çok mahalleden ve düşünceden diyelim) yaşadığını bir nevi ispat ettiler, o şiir çok tutulan dizide okununca. Demek ki “ikinci yeni”nin dışında, günümüzde yazılan çok güçlü şiirler de varmış ki milyonları ekrana bağlayan dizide hayranlık uyandırıcı bir tona ulaşmış! Genç şairlere, daha doğrusu günümüz şiirine yer verilmesi, son okudukları şiir üniversitede kalanları Google’a “Beni Nereden Vuralım” aramasına itmiştir. Google’a bunu yazınca çıkan başlıklardan, tık avcısı sitelerin “uygun dilli” haberlerinden yeterince anlaşılıyor zaten.
Gelelim Masumlar Apartmanı dizisinde okunan ve Haydar Ergülen’in “daha uzun olsaydı bir klasik olabilirdi belki” dediği o şiire:

Öpülmeyen alnı vuralım, bulunmayan damarı/
Görüşürüz derken görüşmeyeceğini bilmeyi,/
Atılmış yüzüğün izini, gırtlaktan taşan çizgiyi,/
Sevmediğimiz şeylere dönüşmeyi vuralım/

Düşelim ve mucizesizlik yaşasın,/
Hasarı azaltmak için sanatlar bulalım/
Oysa kaçmak ve teslim olmak çok yakın/
İstesem kendimi tutuklarım./
İyi bilirdik, beni nereden vuralım?

 

* Zeynep Tuğçe Karadağ, Beni Nereden Vuralım?, İthaki Yayınları 2020.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram