Prof. Bengi Başer: Salgın verileri ürkütücü, okulları açmak korkunç olur

Prof. Dr. Bengi Başer: 'İsrail ve Avustralya'da vakalar sönmüşken okulların açılışı ile birlikte vakalar korkunç derecede arttı. Güney Kore'de 10 ila 19 yaş arasında yüzde 18 oranında hastalık tespit edildi. Fransa'da lise çağındaki çocuklarda yüzde 38. Rakamlar ürkütücü. Okulları açmak korkunç olur.'

KRONOS 14 Ağustos 2020 KRONOS ÖZEL

Türkiye’de maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyulmaması, mevsimsel yer değişikliklerine ve sağlık alanındaki eksiklikler eklenince Covid 19 salgınında rakamlar yeniden tırmanışa geçti. Üzerine tartışmalı bir kararla okulların kademeli olarak açılmasına karar verilmesi, ‘corona salgını büyüyecek mi?’ korkusunu gündeme getirdi.

Covid salgını döneminde isabetli tespitleri ve tahminleriyle bilinen Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, Kronos’a konuştu. Özellikle okulların açılması konusuna değinen Başer, ‘Salgın rakamlarını sıfırlayan ülkelerde bile okullar açılınca sayılar zirve yaptı. Bizde salgın hala aktif ve ateşi sönmedi. Bu verilerle okulları açmak korkutucu’ diyor.

Prof. Dr. Bengi Başer şunları anlattı:

‘RAKAMLAR BİZİM İÇİN ÜRKÜTÜCÜ’

Okulların açılmasının bir risk olabileceğini ben mayıs ayından itibaren öngörmüştüm. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü ve epidemiyologlar sonbaharın daha aktif ve yoğun geçeceğini ifade ettiler. Çünkü işin içine mevsimsel gripler ‘başta infulenza olmak üzere’ dahil olacak denildi. Gerçekten de veriler bunu göstermekte. Mesela Rusya’da infulenza artmaya başladı. Ve bir çok ülkede bu örnekler görüldü. Bunun en güzel örneği İsrail ve Avustralya’da vakalar sönmüşken, rakamlar sıfıra inmişken, vakalar kontrol altına alınmışken bir anda okulların açılışı ile birlikte vakaların korkunç derecede artmasına sebep oldu. Güney Kore’de 15 ila 19 yaş daha fazla olmak üzere 10 ila 19 yaş arasında yüzde 18 oranında hastalığın görüldüğü tespit edildi. Bu yaş gruplarının başkalarına da bulaştırdığı biliniyor. 5 yaş altının da hastalığı yaydığı tespit edildi. Yine ABD’den gelen çalışmalarda okulların açılmasıyla birlikte 97 bin yeni vakanın saptandığı ortaya çıktı. Mesela Fransa’da yapılan çalışmalarda lise çağındaki çocuklarda hastalığın yüzde 38 oranında görüldüğü ortaya çıktı. Bütün bu rakamlar bizim için ürkütücü. Neden? Çünkü şu an hala salgın aktif olarak, ateşi sönmemiş olarak ülkemizde devam ediyor. Ve üstelik okulların açılması 26 milyon civarında öğrenciyi, okul çalışanlarını, servis çalışanlarını etkileyecek. Bizim için okulları şu sayılarla açmak korkutucu. Belki RT sayılarının birlerin altına inmesi vaka sayılarının 500’lerin altına inmesi gibi kriterler belirlenerek, ya da il bazında sayılar ele alınarak düşük vaka sayısı olan illerden başlamak daha doğru olurdu. Okullarda öğrencilerin seyreltilerek alınması ve havalandırmadan başlayarak dezenfektasyon işlemlerinin yapılması, çocukların izolasyonu ve okulda kalış saatlerinin azaltılması gibi bir takım önlemden ve bunların kamuoyu ile paylaşılmasından sonra okulların açılması daha doğru olurdu.

‘BİR ÇOK İLDE HASTANELERDE YER YOK’

Ülkenin her tarafından vaka haberleri geliyor. Biz bunu valiliklerden açıklanan, Türk Tabipler Birliği’nden açıklanan veya sahada çalışan arkadaşlarımızdan öğreniyoruz. Ayrıca hastalarımızdan da bu yönde şikayetler geliyor. Konya uzun süredir sıkıntıda olduğunu ifade etti. Gerçekten yatak sıkıntısı çok büyük. Özellikle Güneydoğu’dan bize gelen haberlere göre Batman, Gaziantep, Şanlıurfa gibi illerde yatak sıkıntısı olduğu haberleri geliyor. Hatta hasta zatürre bile olsa yatak sıkıntısı yüzünden evine gönderildiği ya da banklarda tedavi edildiğine dair pek çok şey duyuyoruz. En son zaten Sağlık Bakanımız da açıkladı. Ankara ve İstanbul’da sayıların arttığını ifade etti. Hastanelerde yer bulmak gittikçe zorlaşmaya başladı. Yeni getirilen kriterler bu hasta yığılmasının önüne geçmek için düşünülüyor. Trabzon ve Rize’den gelen haberlerde bazı yurtların da hastane gibi kullanılmaya başladığı ifade ediliyor. Bunlar resmi olarak doğrulandığında biz de emin olacağız. Ancak görünen o ki sayı gittikçe artıyor. Salgının yayılma hızı ve RT değerleri de hep binin üzerinde ve yaklaşık 10 gündür de güvenli olmayan bölgede olduğumuz ifade ediliyor. Ağır vakaların her gün düzenli olarak artışı düşündürücü.

‘NORMALLEŞMEYE ERKEN BAŞLADIK’

Normalleşmeye haziran ayında dönüş bizler tarafından, bilim kurulu tarafından ve pek çok akademisyen tarafından da erken olarak değerlendirilmişti. Normalleşme en azından bölgelere ayrılarak yapılabilirdi. Mesela İstanbul gibi o dönemde hasta yoğunluğunun yüzde 65’i bulduğu bir şehir normalleşmeye en son geçebilirdi. Normalleşmenin haziran sonunda yapılması ve il bazında yapılması bizlerin önerisiydi. Ancak ekonomik kaygılar işin içine girince sadece sağlıkçıların düşündüğü gibi olmuyor. İşin içine başka parametreler girince böyle yaygın bir açılma oldu. Bir çok Avrupa ülkesi ve ABD de böyle yapmak zorunda kaldı. Biz erken normalleşmenin bedeli olarak sönümlenmeye başlamış, kontrole alınmış, RT değerleri 0,7^lerde olan salgının bugün 1’lerin üzerinde seyrettiğini görüyoruz.

‘TEK ÇÖZÜM MASKE-MESAFE-HİJYEN’

Bugün için kesin bir aşı ya da evde alıp tedavi edebileceğiniz bir ilaç bulunamadığı için elimizdeki tek koz maske, mesafe ve hijyen. Her geçen gün maskenin, mesafenin ve hijyenin koruyuculuğuna dair yayınlar bu bulguyu destekliyor. Toplumun bunan vazgeçmemesi gerekiyor. Yaz tatiliyle birlikte gelen gevşeme yüzünden sayının artmış olduğunu düşünüyoruz. Topluma bu konuda yaptırım uygulanması denetlemelerin daha ciddi yapılması bizim önerimiz. Salgın ancak bu şekilde kontrol altına alınabilir gibi duruyor. Toplumun kendi oto kontrolüne ya da inisiyatifine bıraktığınızda bizim gibi sosyal, eğitim düzeyi nispeten düşük ve komün hayatı yaşayan toplumlarda özellikle maske kuralını uygulamamız zor görünüyor. Burada yaptırımların devreye girmesi uygun olacaktır. Daha da önemlisi tıpkı sigaranın zararlarını anlattığımız gibi, paketler üzerine yazdığımız gibi toplumu bilinçlendirecek çalışmalar yapmalıyız. Küçük broşürlerle, videolarla, kamu spotlarıyla bu hastalığı geçirmiş, sıkıntılarını yaşamış ya da yakını hasta olmuş insanların bilgilerini paylaşmak yararlı olabilir. Bunları paylaşırken toplumu yaralamamaya, deprese etmemeye, çocukları olumsuz etkilememeye özen göstermek gerekir.

‘COVİD TEDAVİSİNDE KULLANDIĞIMIZ İLAÇ ZARARLI’

Covid tedavisinde bir çok ilaç kullanıldı ancak daha sonra bazılarından vazgeçildi. Biz şu anda Hidroksiklorokin ve Favipavir kullanıyoruz. Ancak Hidroksiklorokin tüm dünyada faydalı olmadığı hatta zararları olduğuna dair tartışmalar var. Ancak biz kılavuzumuzda olduğu için bu ilacı kullanmak zorundayız.

‘DAHA BİRİNCİ DALGA BİTMEDİ’

Bir grup epidemiyolog birinci dalga bitti ikinci dalga başladı diyor. Aslında ‘Birinci dalga bitti’ dememiz içim vaka sayılarının tamamen sıfırlara inmesi ve daha sonraki periyotta sıfırdan tekrar yükselişin başlaması gerektiğini öngörenler var. Tam sıfıra inmese de salgın hafifliyor, rakamlar düşüyor sonra tekrar alevleniyor diyenler var. Ya da bu birinci dalganın devamı ve ikinci bir zirve gibi düşünülmesi gerektiğini söyleyenler var. Aslında doğrusu birinci dalga bitmedi yaşadığımız süreç ikinci bir zirve dönemi demek bana göre daha doğru.

‘SAĞLIK BAKANLIĞI VERİLERİ SAĞLIKLI DEĞİL’

Sağlık Bakanlığının verilerine inanmak durumundayız. Tüm dünyada biliyorsunuz açıklanan verilerin 3’le, 5’le hatta 10’la çarpılması gerektiği iddia edildi. Biliyoruz ki PCR değerlerinin doğruluk oranlarının açıklanandan daha düşük olduğunu biliyoruz. İkincisi test sayıları ne yaparsak yapalım düşük. O yüzden semptomsuz vakaları bulamıyoruz. Bizim test stratejimizi değiştirmemiz lazım. Gelişigüzel vakalarla test yapmamız lazım. Çalışanları özellikle başka insanlarla aynı ortamda çalışan bankacı, market çalışanı, toplu taşıma kullananları, okullar açılınca öğrencileri sık sık teste tabii tutmamız lazım. Hastalık başlamadan önceki dönemde hastayı yakalayabilecek bir strateji ile gidersek vakaların daha da arttığını göreceğiz. Ayrıca biz PCR pozitifleri koyuyoruz Dünya Sağlık Örgütü PCR negatiflerin de sayıya konulabileceğini önerdi. ABD bunları da koymaya başladı. Biz de PCR negatiflere eğer tedavi başlamışsak, klinik bulgularıyla ve tomografik bulgularla Covid 19 tanısı koymuşsak, testin negatif olup olmamasına bakmaksızın hasta hanesine yazmalıyız.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com