Bir troliçenin portresi: Kimse kızmasın Hilal Kaplan’ı yazdım

13-14 yıldır hayatımızda olan Hilal Kaplan’ın notunu eski ABD Başkanı Trump vermişti: ''Gazeteci olduğunuza emin misiniz, hükümet adına çalışıyor olmayasınız?''

FİKRİ DOĞAN 28 Şubat 2021 PORTRE

Yazıya başlarken çok gel-git yaşadığımı itiraf edeyim. Soldan soldan geldi hain şeytan, ‘Hilal Kaplan ya da Özlem Zengin’i yaz’ diye dürtükledi beni. Sonra sağdan babacan bir ses, sağduyum mudur nedir, ‘Bırak ikisini de! Bastığın tuşa değmezler’ diye vazgeçirmeye çalıştı. Sanırım azıcık şeytana uydum “Hilal Hanım kardeşimizi” yazmaya karar verdim. Tutamadım kendimi ne yapayım. ”Allah affetsin.”

Hilal Kaplan’ı, hani şu Trump’un ‘Siz gazeteci olduğunuza emin misiniz’’ diye yerin dibine soktuğu, Bülent Arınç’ın müthiş bir buluşla ‘Troliçe’ diye isimlendirdiği… Efendim, Pelikan Yalısı’nın baroniçesi, Turkuvaz medyanın prensesi ‘Hilal Kaplan kardeşimizi’ çok eskiden tanırım. Bu arkadaşımız 4. kuşak İslamcı ablalar serisinden. Ne demek mi istiyorum?

Emine Şenlikoğlu filanla başlayıp Ayşe Böhürler’le devam eden ‘medyacı ablalar’ serinin 4. nesil mamülü olur kendileri. Diğerleri az-çok sıkıntı gördükleri için görece de olsa bir değerleri vardır camiada. Fadime Özkan, Elif Çakır bile daha oturaklı, daha okumuş ve daha doludur Hilal Kaplan’dan. Düşünün yani… E onların yetiştiği çevrelerde biraz daha düzgün ve samimi insanlar da vardı zamanında. Gerçekten okuyan yazan, mala mülke tamah etmeyen abilerin, ablaların dizinin dibini gördü ötekiler. Hilal Hanım’ın böyle bir şansı da olmadı. Bu yüzden… Neyse… Anlatayım Hilal Kaplan’ı da siz karar verin o zaman.

Hilal Kaplan

1982 doğumlu Hilal Kaplan. Ortayı, liseyi bitirince Bilgi Üniversitesi Felsefe bölümünü kazanıyor. 2000’li yıllar yani. Müstakbel kocası olacak Süheyb Öğüt’le de burada tanışıyorlar söylenene göre. Öğüt de aynı dönemde aynı üniversitede siyaset okuyor. Üniversite öyle aman aman parlak geçmiyor aslında. Orta karar bir öğrenci. Asıl şov Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde master yaptığı döneme denk geliyor. Aykırı bir kişilik. Genç Siviller diye bir inisiyatif kuruyorlar. AKP’nin hükümet olmasına rağmen etinden-sütünden faydalanmak için ısrarla kaldırmadığı ‘başörtüsü’ yasaklarına karşı manifestolar yayınlıyorlar. “Söz konusu özgürlükse hiçbir şey teferruat değildir: Biz henüz özgür olmadık” başlıklı manifestoları çok ses getiriyor.

Kariye Müzesi’nin (şimdi camiye çevrildi) tam karşısındaki kafe ana karargâhları. Kimler yok ki o kafede. Fadime Özkan, Elif Çakır, şimdinin muhalifi Taha Ün… onlarca ismin mekanı orası. Bilen bilir 3 katlıdır o kafe. Odalar vardır gruplar için. Yazın güzel havalarda geniş bahçede, kışın soğukta herkes kendi grubuyla odalarda nargile tüttürüp fikir beyan ediyor. Derin mevzular dönüyor ortada bir süre. Felsefe, tarih, siyaset herkes dili döndüğünce bir şeyler anlatıyor. ‘İslamcı nargilesiz olmaz’ kaidesince tütsülü kafalarla memleket kurtarılıyor. Bir dönemin İLESAM’ının başka versiyonu işte anlayacağınız. AKP’li genç, hafif süvari yakışıklı vekiller de var Hilal Kaplan’ın da müdavimi olduğu kafenin kadrolu elemanları arasında.

NUR CEMAATİNE YAKIN GÜNLER

‘Hilal Hanım kardeşimiz’ bu sıralarda Nur cemaatine yakın duruyor. Yıl 2008 filan. Şimdinin ‘terörist’i bazı isimlere yakın durmak o günlerde pek bir revaçta. Masalarda ‘yükseliş’in cemaate yakın durmaktan geçtiği falan konuşuluyordu. 2008’de Risale Haber’e bir röportaj veriyor Hilal Kaplan. Aman Allah! Said Nursi’den pasajlar, onun bakış açısının Kürt sorunu için tek çözüm olduğu şeklinde yorumlar. Okusanız gözleriniz yaşarır. Ya da ben aktarayım okuyun gözleriniz yaşarsın bence. “Hayatını iktidarın baskılarına aldırmadan hak bildiği yolda istikamet üzere bir muhalif olarak geçiren, teori ve pratiği varlığında meczeden Said-i Nursi örneğinden çıkarılacak muhtelif hikmetler olduğu kanaatindeyim.”

Devam edeyim, “Üstadın sıklıkla vurguladığı İttihad-ı İslam meselesi aslında Kürt meselesi dahil pek çok sorunumuza şifa olabilecek bir kuvveyi kendinde ihtiva ediyor.”

Devir açılım süreci devri. Açılımın yılmaz savunucusu kim? Hilal Kaplan.  “Bu açılımın içine mazlumun yanında olmak mânâsında ‘Hepimiz Hrant’ız’ demek de girer, zalimin diline karşı çıkmak mânâsında ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demeyi reddetmek de girer, ‘laik’ devletin cemevlerine ibadethane statüsünü iade etmesine destek olmak da girer’ diye döktürüyor. Hızını alamıyor ‘Türkçülük bitti yaşasın Türkiyelilik’ gibi cümleler sarf ediyor.  ‘Ergenekon davasının salim bir şekilde sürmesini tesis etmelidir hükümet’ bile diyor. Anlayacağınız güçlünün yanında durmayı şiar edinen Hilal Kaplan, aynı bugün olduğu gibi güçlünün borusunu çalarak basamakları üçer beşer tırmanmanın derdine düşüyor.

Tırmanıyor da, Allah var. Hükümetin daha sonra KHK ile kapattığı Taraf gazetesinde köşe yazmaya başlıyor. Bakıyor ki Ahmet Altan’lı Neşe Düzel’li Taraf nasıl ‘asker’e ve ‘hükümete’ karşı demokrasiyi ve hukuku savunuyor. E diyor “Onlar bir savunursa ben beş savunayım ki şanım yürüsün.”

KRALDAN ÇOK KRALCILIK GÜNLERİ

Jean Darc gibi statükoya karşı savaşta buluyor kendini. Hükümetin yanlışlarını acımasızca vuruyor yüzlerine. ‘İnsan hakları’ diyor, ‘Kürt meselesi’ diyor, diyor da diyor! ‘Devlet Jitem’e terör örgütü desin de Kürtler’den PKK’ya terör örgütü demesini istesin’ diye twit atıyor. Erdoğan’ın Ermenilerle ilgili açıklamalarının ardından, “Facebook’ta ‘100.000 Ermeni’yi gerekirse kovarız’ diyebilen başbakan, atası saydığı paşaların 100 yıl önce ‘gerekeni’ yapmadığına kimi inandıracak acaba?” diye yazıyor.

TAM YAĞLI ŞİİRLER ZAMANI

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın organizasyonlarının demirbaşı oluyor resmen. Abant Toplantıları’ndan Türkçe Olimpiyatları’na her mecrada ‘içlerinden biri’ gibi duruyor Hilal Hanım. İşi o kadar abartıyor ki, 5 Kasım 2010’da Taraf Gazetesi’nde şu şiiri yayınlıyor köşesinde:

Bak güneş nasıl da gülümsüyor şimdi dört yana,
“dağlarına bahar gelmiş memleketimin”
Gülen de görse bu güneşi, ahmet abi de nâzım da
Hrant abi de salınsa dağlarında özgürce,
Rakel ve gülten abla artık huzur bulsa
kuşlar bütün gün şakısa penceremizde
barış bir seher vakti çıkagelse
“kardeşiz biz” demeye gerek kalmadan
gerçekten sarılıp kardeş olsak be türkiye
barış ha askerin olmuş ha ‘gerilla’nın
hem ikisi de yaşıyor olmayacak mı barış gelince?
sanki bir kerecik de yaşarken eşit olsa gençlerimiz
hep ölümde mi eşitleneceğiz böyle?

6 B Sınıfı’ndan Hilal Kaplan kızımızın ‘Tam Yağlı Beyaz Dizeler’ isimli şiirimizi okuyup, konumuza dönelim tekrar. 2010’lu yıllarda ekranlardan ekranlara koşan Hilal Kaplan, Taraf gazetesinde ‘İslam ve Eşcinsellik’ konulu yazılar yazıyor. Haliyle bu iki kelimeyi, bir araya getiren yazılar çok ses getiriyor. Ablamızın ününe de ün katıyor tartışmalar.

AKİL İNSAN HİLAL KAPLAN

Memlekette eskilerin söylediğine göre 2 güç odağı var o dönemde. Biri Gülen cemaati diğeri Erdoğan ve AKP. Cemaatle yağlı ballı olan Hilal Kaplan, tabii ki hükümeti de ihmal etmiyor. Açılım Süreci, Çözüm Süreci’ne doğru evrilirken, Hilal Kaplan bir anda ‘Akil İnsanlar arasında buluyor kendini. Ege Bölgesi Komitesi’ne seçiliyor. Ama o daha çok İç Anadolu heyetiyle dolaşıyor. Köy köy kasaba kasaba geziyor Anadolu’yu. İnsanlara çözüm sürecinin ne kadar faydalı ne kadar muhteşem bir şey olduğunu anlatıyor.

“ÖCALAN YAŞATMAYI SEÇTİ”

Hükümet ‘çözüm’ diyor Hilal Kaplan, ‘Öcalan yaşatmayı seçti’ diye twit atıyor. Hükümet ‘kan dökülmesin’ diyor, Hilal bacınız ‘Sarı-Kırmızı-Yeşil’ diye twit sallıyor. Aynı dönemlerde hızını alamıyor, ‘TC ibaresi kaldırılsın’, ‘Türk bayrağı demeyelim, Türkiye bayrağı diyelim’ diye yazıyor. Hükümettekiler bile Hilal Kaplan’ın hızına hayret ediyor. ‘Hilal Hanım kardeşimiz’ ise yükselen reytingine bakıp bakıp, ajandasının bir kenarına ‘Tek Rakibim THY’ yazıyor. Devlet Bahçeli’ye demediğini bırakmıyor mesela o dönemde. MHP’li isimlerle çatır çatır çözüm sürecini tartışıyor. ‘Milliyetçilik bitti, Türklük öldü’ diyor.

17-25’TEN SONRA GÜÇLÜ GÖRDÜĞÜNÜ SEÇTİ

Zaman geçiyor takvimler 2013 sonunu gösterirken, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları yapılıyor. İlk günlerde ‘Paralar paralar bozulmasın aralar’ minvalinde yazılar yazan Hilal Kaplan, kavga sertleşince çevresinin tavsiyelerini dinleyip ‘Hükümet’i seçiyor. Aslında biraz rahatlıyor da kendince. Aynı anda iki tarafa yaranmak zor olduğundan bütün enerjisini Erdoğan taraftarlığına harcıyor. Yolsuzluk yapan bakanları savunan güruhla, yolsuzluğa karşı çıkanlar arasındaki savaşta da kendi taraftarlarının en önünde gidiyor Hilal Kaplan. Hedefe de normal olarak Gülen cemaatini koyuyor. AKP’nin onlarca silahşoru arasından sıyrılıp ön plana çıkmak için mücadele ediyor. Daha dün ‘maklubeye birlikte kaşık salladığı’, toplantılarından, olimpiyatlarından çıkmadığı insanların ne teröristliğini bırakıyor ne de vatan hainliğini. Habertürk’te 17-25 Aralık operasyonlarının konuşulduğu programı terk ederken, katılımcılara parmak sallamaktan imtina etmiyor mesela.

“CEMAATE ÇOK MERHAMETLİ DAVRANILIYOR”

Derken 15 Temmuz yaşanıyor. Memlekette muhalif olan herkes hedefe konuyor. Hilal Kaplan yine en ön safta yerini kapıyor her zamanki gibi. Köprüde katledilen masumlar, işkenceler, adam kaçırmalar, mala çökmeler kesmiyor Hilal Kaplan’ı. Binlerce başörtülü kadının hapislerde tutulması yetmiyor ona, 800’den fazla çocuğun mahpushanede büyümesi az geliyor. 15 Temmuz öncesi ‘Paralelle mücadelede merhametli gidiliyor‘ demişliği var. 15 Temmuz’dan sonra kana doymuyor ‘ablamız’. Geçmişini kanla, işkenceyle örtmeye çalışıyor. Ama o da biliyor ki arşiv diye bir şey var ve o insanın peşini bırakmıyor.

Pelikancılar olarak bilinen Bosphorus Global’i Erdoğan da ziyaret etmişti

PELİKAN ÇETESİ UNUTULUR MU?

Pelikan Çetesi’ni unuttum mu sandınız? Tabii ki unutmadım. Buyrun okuyalım. Serhat Albayrak’ın Turkuvaz Medya’ya yönetim kurulu başkan vekili olmasından sonra ‘yandaş medya’nın yönetimini almak isteyen ağabey ‘damat Albayrak’, 2010’lu yıllarda döşemişti Pelikan’ın taşlarını. Akıl hocaları kimdi peki? Biri Haşmet Babaoğlu, diğeri de Barlas’ların Cemil’i. Duygusal romantik Haşmet Babaoğlu, Hilal Kaplan’ın kocası Süheyb Öğüt’le iyi tanışıyordu. Bir ayağı Kanal 7’de diğer ayağı Turkuvaz’da bir yapı kuruyordu Berat ve Serhat Albayrak kardeşlerin direktifiyle Haşmet. Sonra kardeşler büyüme kararı alınca ‘Yalı Kuşu’ olmayı seçen ekip, memleketi dizayn etmeye kadar götürdü işi.

HER TÜRLÜ İŞ BAĞLANIR: MÜRAACAT PELİKAN

Kuzguncuk’taki yalının yönetiminde de kocası Süheyb Öğüt’ü yalnız bırakmadı Hilal Kaplan. Artık yandaş medyada ‘yalı çetesi’ dışında kimsenin borusu ötmüyordu. Medya dizaynı kesmeyince önce ‘iş bağlamaya’ oradan ‘ihale ayarlamaya’ kadar ilerlediler. Bunlar da yetmeyince kendilerine tehdit olarak gördükleri ‘başbakanı’ değiştirmeyi becerdiler. 2015’te yayınladıkları bir manifesto sonrası Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifasıyla sonuçlanan süreci hepiniz hatırlarsınız. Davutoğlu’yla dertleri bitmemiş olacak ki, geçtiğimiz günlerde eski başbakanın, ‘1 Haziran-7 Kasım 2015 arasında olanları tarih yazacaktır’ sözüne ‘Açıklamazsan adam değilsin’ diye rest çekiyordu Kaplan. ‘’Peki bu kadar gücü nereden alıyordu Pelikan Çetesi? Tabii ki Berat ve Serhat Albayrak vasıtasıyla bir numaradan.


 

BERAT GİTTİ İŞLER BİTTİ

2018 Haziran’ında Erdoğan cumhurbaşkanı seçilince Hilal Kaplan ve yalı çetesinin önü de iyice açıldı. Astığı astık kestiği kestik Pelikan Çetesi kimlere itibar suikasti yapmadı ki? Bir tek kendileri olsun istiyorlardı Erdoğan’ın etrafında. Güçten bir tek kendileri faydalansın istiyorlardı. Erdoğan’ın etrafında yıllarını geçirmiş isimler, Yalı Çetesi’nin şerrinden korkup geri çekilmek zorunda kalıyordu.

Berat Albayrak

ARINÇ BİLE KAÇAMADI ŞERLERİNDEN

Bülent Arınç’ın ‘özgül ağırlığı’ bile vız geliyor tırıs gidiyordu Hilal Kaplan ve çetesine. CNN’de masumların da hapse atıldığını söyleyen Bülent Arınç’a, demediğini bırakmıyordu Hilal Kaplan. Arınç da yılların verdiği tecrübeyle, Hilal Kaplan’a bugüne kadar yapılan en güzel yakıştırmayı yapıyordu: ”Bizim cenahta başörtülü troller var bunlara ‘troliçe’ deniyor.” Kaplan ise Arınç’a “Manisalı Lawrence’ın son çırpınışları ama faydasız; siyasî cenazeleri dikkate almıyoruz” diye cevap veriyordu. Berat Albayrak’ın istifasına kadar  hüküm süren Pelikanoğulları, velinimetleri ortadan kaybolunca dağılma sürecine girdi. Zamanında devre dışı bıraktıkları ‘düşmanları’ da Reis’e fısıldayınca iyice gözden düşen Pelikancıların, şimdi yalının kirasını bile ödeyemedikleri konuşuluyor.

NOTUNU TRUMP VERDİ

Konumuza dönelim. 13-14 yıldır hayatımızda olan Hilal Kaplan’ın notunu eski ABD Başkanı Trump verdi 5 dakikada. Kasım 2019’daki basın toplantısında Hilal Kaplan’ın propaganda içeren yorumlu sorusu üzerine Trump ”Gazeteci olduğunuza emin misiniz, hükümet adına çalışıyor olmayasınız?” karşılığını verdi. O ve onun gibilerle ilgili son sözü, Uğur Mumcu’ya bırakalım: Haklıdan değil de güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe de döner sonunda fırıldak olurlar.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram