‘AKP’nin Öcalan’a tecritten vazgeçmesi Türkiye’nin yararınadır’

KRONOS 27 Mayıs 2019 GÜNDEM

Gazete Duvar’dan İrfan Aktan öncülüğünde 1 ay önce fikri Demirtaş’a ulaşan 34 gazeteci ve yazardan 34 soru yayımlandı. ‘Devran’ kitabının çıkmasıyla geliştirilen fikir tam da açlık grevlerinin bitiminde hayat bulmuş oldu. Böylee Demirtaş güncel siyasetten edebiyata, Kürt dilinden sanata, İstanbul seçimlerinden hapishane koşullarına kadar çeşitli meselelere dair sorulara yanıtlar verdi.

Aşağıda alfabetik sırayla Ahmet Tulgar, Ayşegül Doğan, Bêritan Canözer, Ece Temelkuran, Doğan Tılıç, Fatih Polat, Fehim Taştekin, Gaye Boralıoğlu, Gökçer Tahincioğlu, Hasan Cemal, Hatice Kamer, İmran Ayata, Kemal Varol, Latife Tekin, Mehveş Evin, Melis Alphan, Murat Özyaşar, Nadire Mater, Nevşin Mengü, Orhan Koçak, Özgür Amed, Pınar Öğünç, Şalom gazetesi, Yetvart Danzikyan, Selim Temo, Selin Girit, Sedat Ergin, Sema Kaygusuz, Semih Gümüş, Şener Özmen, Timour Muhidine, Yıldırım Türker ve Zehra Doğan’ın birer sorusuna Selahattin Demirtaş’ın yanıtlarından bir kısmı şöyle:

Selahattin Demirtaş: Her şeyden önce, bu orijinal röportaj fikri nedeniyle İrfan Aktan’a ve soru gönderme nezaketinde bulunan tüm değerli dostlara içtenlikle teşekkür ediyorum. Bunu aynı zamanda hapishanelerle bir dayanışma olarak görüyor ve çok anlamlı buluyorum.

‘BARIŞ VE DEMOKRASİ ISRARINDAN VAZGEÇMEMEK ÖNEMLİ’

İrfan Aktan : Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve kendisinin çağrısı sonucu bugün açlık grevine son verilmesini, bu tarihi gelişmeyi nasıl okuyorsunuz?

Tecrit politikaları, Türkiye’ye kaybettiren politikaların en büyüğüydü. Bundan vazgeçilmesi, eminim tüm Türkiye toplumunun yararına olacaktır. Açlık grevlerinin amacına ulaşarak bitmesini sevinçle karşılıyorum. Başta açlık grevi eylemini yapanlar, direnişin öncüsü anneler, destek olan kamuoyu, avukatlar ve tüm halkımıza bu duruşlarından dolayı şükranlarımı sunuyorum. Bundan sonraki sürecin nereye evrileceğini şu anda bilemiyorum, fakat aslolan, barış ve demokrasi ısrarından vazgeçmeden mücadeleyi sürdürmektir. Açlık grevi sürecinde kendini feda edenler dâhil, bedel ödeyen herkese, tüm halka barış ve demokrasi sözümüz var. Sayın Öcalan’a fırsat tanınırsa hep beraber bunu başaracağımıza inanıyorum.

‘UCUZ PAZARLIK MALZEMESİ GİBİ SUNMAK AYIP’

Hatice Kamer (Gazeteci): Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesini hükümetin İstanbul seçimlerinde Kürtlerin oylarını almak için yaptığı bir hamle olarak yorumlayanlar oldu. Siz bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaşanan bunca acı deneyime rağmen, meselelerin bu kadar basit yaklaşımlarla ele alınmasına üzülüyorum. 200 gündür açlık grevleriyle, ölüm oruçlarıyla, içerde ve dışarıda direnen annelerin kararlı duruşlarıyla yürüyen direniş ruhunu, saygısızca hiçleştirmekten kaçınmak gerekir. İnsanlar, ölüm sınırında ve bu direnişin talebine hiç değilse saygı duymak yerine, bu talebi ve gelişmeleri ucuz pazarlıkların malzemesiymiş gibi sunmak, tek kelimeyle ayıptır. Bu şekilde yazıp çizenlerden, biraz empati yapmalarını rica ediyorum. Cezaevinde (veya dışarıda) 200 gündür açsınız, her an ölebilirsiniz. Ve tam o esnada, talebinize dair olumlu bir gelişme yaşanıyor, siz devamının gelmesini beklerken, birileri çıkıp “Hayır hayır bu sayılmaz, bu seçim için atılmış bir adımdır.” deyip gelişmeyi anlamsız kılmaya çalışıyor. Size de resmen öl demiş oluyor. Evet ayıptır, biraz vicdan lütfen. Bu soru vesilesiyle, biraz içimi dökmüş oldum sevgili Hatice, sağol.

‘UMUDU KİŞİLERE BAĞLAMAK DOĞRU OLMAZ’

Mehveş Evin (Gazeteci): Ekrem İmamoğlu ve CHP’nin İstanbul siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz? İmamoğlu, Türkiye’nin demokratikleşmesi adına bir umut mu? 31 Mart’taki gibi 23 Haziran için de seçmenlere bir çağrı yapacak mısınız?

Kutuplaştırma, öfke dili ve gerilimden usanmış topluma daha birleştirici, kucaklayan bir dille seslenmek ve bunu inanarak yapmak önemlidir. Toplum da buna değer veriyor haklı olarak. Ben dışarıdayken de çok defa söylediğim gibi, umudu kişilere bağlamak doğru olmaz. İlkelere ve bu ilkeler etrafında birleşmiş daha geniş mücadele birliklerine ihtiyaç var. Herkesin demokrasi cephesi gibi kolektif yapıların oluşmasına destek vermesi ve böylesi yapıların parçası olarak mücadele etmesi daha elzemdir. Kişiler üzerinden yürüyen mücadeleler, demokrasi kültürünün oluşmasına yeterli ve kalıcı katkı sağlamaz. Sayın İmamoğlu’nun da mevcut pozisyonunu ve haklı halk desteğini kalıcı hale getirebilmesinin yolu budur. 23 Haziran seçimine ilişkin partim HDP tavrını ortaya koyuyor zaten. Benim de bundan farklı bir tutumum olmaz. Gelişmeleri izleyip, neler yapabileceğimizi partimle istişare edeceğim elbette. A’dan Z’ye Buraya Nasıl Geldik kitabını okudum, çok başarılıydı. Eline, emeğine sağlık.

‘ŞÖYLE YÜRÜYELİM Mİ BİRAZ?’

Yıldırım Türker (Gazeteci): Bu memleketin halklarına, hepimize ortak bir soru yöneltecek olsan, ne sorarsın?

Sevgili Yıldırım, hakikaten zor bir soru olmuş seninkisi. Bugüne kadar benden hep cevap istendi. İlk defa soru sormama fırsat veriliyor. Bunun için özel olarak teşekkür etmeliyim. Şunu sorsam olur mu acaba: “Oturmaktan bacaklarınız yorulmuştur. Şöyle yürüyelim mi biraz? Ha, ne dersiniz?”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram