Kürtler Suriye’nin bütünlüğünü için hareket edecek

SERHAT EMEK 25 Aralık 2018 GÖRÜŞ

Amerikan Başkanı Donald J. Trump, “IŞİD yenildi, Türkiye gibi ülkeler geri kalanını çaresine bakmalı.” diyerek Suriye’deki askeri güçlerini 60 ila 100 gün içinde çekileceğini duyurdu.. Trump’ın sürpriz çıkışını sadece Amerikalılar değil herkes anlamaya çalışıyor.

Sahada ise Trump’ın bu açıklamasından önce ilginç bazı alametler belirdi, dikkatli gözlerden kaçmayacak gelişmeler yaşandı. Türkiye ısrarla Fırat’ın doğusuna operasyon yapacağını söyledi, Suriye sınırına askeri sevkiyat ve yığınak yaptı. İran, özel muhafızlarının da dahil olduğu 7 bin askeri daha Suriye’ye gönderdi, Hizbullah buradaki varlığını iki katına çıkardı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Şam’ a heyet yolladı. Bahreyn Şam yönetimine dair sıcak açıklamalarda bulundu. Ürdün, Ürdün-Suriye sınır kapısını açtı, tüm dünyada Darfur meselesinden dolayı ” terörist” ilan edilen Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir Rusya tarafından özel uçakla alınıp Şam’a getirildi ve bir dizi görüşmeler yaptı. Bütün bu gelişmelerle adı konulmamış Arap Birliği, Rusya ve İran ‘ın kontrolünde görece sağlanmış oldu. Oysa öteden beri kurulmak istenilen Arap Nato’su için adım atıp para çıkarmayan Araplar bir Arap devletinin geleceğine Araplar karar vermeli diyerek Şam’ın arkasında durdu. Verilen söz ise çok açık: Şam seçime gidecek ve Suriye’de yeni bir dönem başlayacak.

Aslına bakılırsa Trump’ın bu açıklaması gelişen bu olaylar ışığında zaten Amerika’nın Suriye üzerindeki rolünü bitirmiş oluyordu. Trump erken davranıp hem içerden siyaseten puan kazanmak istiyor hem de Amerika’nın artık burada zaman harcamasının anlamsız olduğunu düşünüyor. Tabi, herkes Trump gibi düşünmüyor. Çünkü Amerika’nın hala Suriye’de rol alması için çok neden var. Her şeyden önce bu Arap ittifakında Mısır yok. İsrail zaten olmaz, Türkiye ise iki arada bir derede…  Konunun bu kısmı karışık. O yüzden Amerikan’ın 100 günü üst sınır olarak belirlediği çekilme takvimi uzayabilir hatta Trump’a rağmen kalıcı hale dönüşebilir. 2014’ten beri Suriye’de bulunan Amerika daha 40 bin olarak açıkladığı güvenlik Ordusu’nun 20 binini tamamlayabilmiş, IŞİD’in varlığı hâlâ mevcut aynı şekilde bu örgütten ayrılan diğer radikal gruplarlar da var. Kesin olmamakla birlikte 150 bin cihatçı Suriye içlerinde varlığını koruyor. Bu nedenle Amerika’nın Trump’a rağmen Suriye’de kalmasının nedenleri çok fazla.

Burada şu konuyu da tartışmak lazım, kendileri dışında diğer Müslümanları dışlayan neredeyse Müslüman olarak görmeyen Suudi Arabistan sözde gerçekleşmiş olan Arap ittifakını ne zamana kadar kabul edecek belirsiz. Yine IŞİD ve türevlerini besleyen Suudiler bu örgütlere karşı nasıl savaşacak? Her şeyden önce Şii İran ile Suudi veya diğer Araplarla aynı çatının altında nasıl toplanacak?

Olayın birde karşı cephesi var: İsrail, Mısır ve Suriye’de üsleri bulunan Almanya Fransa gibi ülkeler… Putin’in Suriye’deki bu Arap birliğine ne kadar izin vereceği de meçhul. Ne Almanya ne de Fransa Kürtlere bir zarar gelmesini istemiyor ve Suriye’nin güneyinde adı konulmamış bir Şiistan’nın varlığını kabul etmez. Esadsız veya yenilenmiş bir Suriye istiyor.

Dış politika uzmanlarının bildiği bir gerçektir: Kahire’nin başı ağrısı geçmeden Şam’ın migren sancıları bitmez, Şam şifa bulmadan Ortadoğu iyileşmez… Çok garip görülen bu denklem aslından iç içe geçmiş durumda. Tam da bu nedenle Putin’in tabansız Arap birliğinin Suriye’de iş görmesi çok zor. Mısır’ı dahil etmeden ise imkansız gibi.

Olayın Türkiye’ye bakan yönü ise hem karışık hem de Trump’ın açıklamasından sonra biraz daha net. Her şeyden önce Türkiye “Emevi Camiinde cuma namazı kılarız” politikasından tamamen vazgeçmiş durumda ama hâlâ kafası karışık. Amerika Suriye’de Türkiye için her şeye rağmen bir sigorta görevi görüyordu, birlikte hareket ediyordu. Eğer Amerika çekilirse bu sigorta ortadan kalmış olacak. ABD Türkiye arsındaki S400 füzeleri ve silah satışı da ayrı bir konu. Nitekim Türkiye bütün iyi diyaloglara rağmen ne Rusya ne de İran’a tam güvenmiyor zaten. İki ülkede Türkiye’nin Suriye içlerinde istemiyor. Örneğin Türkiye’nin bir an önce Afrin’den çekilmesini en çok Rusya ve İran İstiyor. Türkiye’nin Astana ve Soçi’deki görüşmelerde üstlendiği rolü yerine getirebilmiş değil. Zira İdlib’de henüz elle tutulur manada cihatçı çekimedi,” Türkiye’ye sen verdiğin sözü yerine getiremedin, başarısız oldun.” baskısı var. Amerika’nın çekileceğiz demesinden sonra Erdoğan’ın operasyon bir müddet kalabilir demesinin altında bu güvensizlik var. Diğer bir nedense Arapların Şam’ a yönelik sevdası. Sahaya tam adım atmamış ülkelerin tavrı Türkiye’ye geri adım attırmak zorunda bıraktı. Şu an Suriye üzerinde çok büyük bir savaş başlayacağı gibi ileriye dönük yeni ittifakların çıkacağı bir durum oluşmuş. Ama Suriye konusunda derin bir çatışma olmadan artık çözülmeyecek gibi. Ağızlara pelesenk edilen büyük savaşa doğru evrillmesi kimsenin isteyeceği bir durum değil. Lakin böyle devam ederse kaçışta gözükmüyor. Türkiye bir müddet sonra eğer Suriye’ye girmek isterse Amerika olmazsa yanına Suudi Arabistan’ı almak istiyor ama doğru ya da yanlış Erdoğan nedense bunu istiyor. Bu sebeple çeşitli blöflerle Arabistan’ın Kürtlere karşı yanında isteyen Türkiye bunun için ise sık sık Cemal Kaşıkçı cinayetini gündemde tutuyor. Türkiye elinde cinayete Suudi kralının talimatı olduğuna dair somut delilleri olduğunu dillendiriyor.

Suriye bataklığı iyice derinleşirken Türkiye bir yandan da Şam’ı es geçmek istemiyor. Tabir yerindeyse herkes Şam’a yönelmişken Rusya Türkiye’nin de Şam’a artık merhaba demesini istiyor. İddiaya göre ilk aşamada diplomatik düzeyde yapılacak görüşmelerden daha sonra liderlerin bir araya gelmesi planlanıyor. Geçtiğimiz haftadan itibaren Ankara ile Şam arasında gizli görüşmelerin başladığı bilgisi var. Erdoğan liderler düzeyindeki görüşme planını yerel seçimlerden sonraya bırakmış. Tabi o zamana kadar Suriye nasıl bir hal alır orası da ayrı bir muamma.

Trump’ın çekilme açıklamasından sonra en çok konuşulan konu “Kürtlere ne olacak?” oldu. Kürtler kırgınlar, ansızın terekeden vefasız sevgili misali, “neden” diye soruyor. Bunu uzun süre daha iç dünyalarında sorup duracaklar. Diğer yandan da kendileri için yeni bir garantör aramaya koyulmuş durumdalar. PYD Eş başkanı Salih Müslim, “Biz çağırmadık, biz göndermedik, gerekirse kendimizi savunacağız” diyerek sitemde bulundu. Kürtler Fransa’yı bölgeye davet ediyor. Fransa nasıl ve ne kadarlık bir güçle geleceği henüz net değil. Ama görünün o ki hem Fransa hem de Almanya Kürtleri yalnız bırakmayacak. Tabi İsrail faktörünü de unutmamak lazım. Şu anda kayıtlı 60 bin civarında Demokratik Süreye Güçlerine bağlı. Artık kısmen düzenli orduya geçmiş asker bulunuyor. Kürtler kendi alanlarını Fırat’ın doğusunu kısmen batısını kontrol ediyor.Türkiye ise burada bir Kürt yapılanması istemiyor. Rusya Kürtlerden rahatsız değil. Kürtler Şam ile sık sık yaptıkları görüşmede özerk yapılarının tanınmasını tarım ve yeraltı kaynaklarının paylaşımı gibi birçok konuda görüş birliğine varmış durumda ama Kürtler varlıklarının tanınmasının ve haklarının verilmesinin öngören bir yeni anayasanın yapılması karşısında Suriye’nin bütünlüğünü kabul edip düşmanlara karşı birlikte hareket etmeyi de kabul ediyor.

Rakka başta olmak üzere İŞID’e karşı yürütülen operasyonlarda ciddi manda rol alan YPG’li Kürtler artık Suriye’nin Esad’tan sonraki en belirgin gerçeği. Bu nedenle batılı ülkelerin sahipsiz bırakacağı düşünülemez. Ayrıca Kürtlere yapılacak bir saldırı diğer coğrafyalardaki Kürtlerin de buraya müdahalesini gündeme getirebilir. Hele de Arapların saldırması enik çatışma düzeyini arttıracaktır. Türkiye’nin yanına aldığı ÖSO gücünü ne Araplar ne İran ne de Şam kabul etmiyor. ÖSO, Kürt çatışması da farklı bir gruplaşmayı doğurabilir. ÖSO önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Suriye’de rol almasının önünde en büyük handikap olacak.

Sonuç itibariyle Suriye üzerinde devam eden güç savaşı bu coğrafyayı uzun süre daha kaos ve çatışmaya sürükleyecek. Bütün bunlara rağmen İran ve Rusya’yı arakasına alan Esad şu anda Suriye’de en rahat konumdaki kişi.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram