‘İsrail, Türkiye için tercih edilen bir ‘düşman’; çünkü ağır hasar veremez’

Analist Sagnic: İsrail, Türkiye’nin hiçbir zaman savaşmak zorunda olmayacağı, ekonomik olarak Türkiye’ye ağır hasar veremeyecek ve dış politikada Türkiye’yi çok zorlayamayacak bir ülke. Bu yüzden tercih edilen bir “düşman” imgesi.

ALİN OZİNİAN 09 Ağustos 2020 SÖYLEŞİ

Bölgeyi yakından takip eden analist Ceng Sagnic ile Beyrut Limanı’ndaki patlamanın detaylarını, İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’ın güçlenmesinden duyduğu kaygıyı ve Lübnan’ın bölgedeki güç savaşlarındaki pozisyonundan bahsettik. Sagnic ayrıca aylar önce başlayan kitlesel protesto eylemlerinin nasıl ortaya çıktığı, Lübnan’daki yolsuzluk ve yönetim başarısızlığı konuları ve hükümet bürokrasisi, hükümet ve silahlı örgütler arasındaki denge konusunda görüşlerini paylaştı.

Uzun yıllar İsrail’in önde gelen stratejik araştırmalar merkezi Moshe Dayan Center’da çalışan, Jeopolitik analist Ceng Sagnic, şu an çok uluslu bir jeopolitik danışmanlık şirketinin başanalisti olarak görev yapıyor. Ortadoğu konusunda uzmanlaşan Sagnic, bölgede ve Doğu Afrika’da projele ve ABD merkezli basın ve medya ajanslarının danışmanlığını yaptı.

Türkiye’de patlamanın İsrail tarafından bir saldırı olduğuna inanaların sayısı hala çok fazla? Lübnan ve İsrail’deki yetkililer, iddiaları reddetse de Türkiye İsrail olasılığı üzerinde çok durdu. Neden?

Türkiye’de AKP rejimi son on yılda iktidarını pratik olarak karşılaşmak zorunda kalmayacağı suni düşmanlar üzerinden kendi toplumunu kutuplaştırmayla koruyor. İsrail, Türkiye’nin hiçbir zaman savaşmak zorunda olmayacağı, ekonomik olarak Türkiye’ye ağır hasar veremeyecek ve dış politikada Türkiye’yi çok zorlayamayacak bir ülke. Bu yüzden tercih edilen bir “düşman” imgesi.

 AKP iktidarı, İsrail ve “faiz lobisi” gibi gölge düşmanlar yaratarak kendi tabanındaki sosyo-politik dinamiği canlı tutarken, hakikaten karşılaşmak zorunda kalabileceği ve zarar göreceği Çin ve Rusya gibi devletler karşısında sessizliği tercih ediyor. Tayyip Erdoğan ve AKP gibi aktörlerin böyle bir strateji izlemeleri anlaşılabilir bir durum. Bunun için Türkiye’nin siyasi dinamiklerine, AKP’nin mecbur olduğu ortaklıklara ve neden kutuplaştırarak yönetmek zorunda olduğuna bakmak gerekli.  Bu yüzden “gölge düşman” İsrail’in Müslüman bir ülkede atom bombasının patlamasına benzer bir saldırıyı yapmış olması ihtimali bir iddia olarak dahi Türkiye’deki iktidarın afaki düşmanlar üzerinden toplumu kutuplaştırma ve İslami duyarlılığı sömürme siyasetine uygun düşen bir komplo teorisi. AKP’nin bugünkü koşulları ve sıkışmışlığında kim olsa aynı şeyi yapardı.

Lübnan’ın bölgede kırılgan bir ülke olduğu düşünülür, buna katılır mısınız? Sebepleri nedir? Siyasi istikrarsızlığını temel sebebi farklı etnisite, din, mezhepli olmanın getirdiği sorunlar mıdır?

Lübnan 2011’e kadar Ortadoğu’nun en kırılgan ülkesiydi. Literatürdeki “başarısız devlet” (failed state) kavramı çoğunlukla Lübnan örneklenerek anlatılırdı. Arap Baharı’nın Libya, Suriye, Yemen gibi Lübnan’dan daha başarısız ve kırılgan devletler ortaya çıkarmasıyla bu algı bir nebze değişse de, Lübnan kırılgan bir devlet olmasından pek bir şey kaybetmedi. Lübnan halen istikrarsız, halen paramiliter ve milis örgütlerin devletten daha çok söz sahibi oldukları ve halen ekonominin halkın günlük elektrik ihtiyacını dahi karşılayamayacak kadar hasarlı olduğu bir ülke.

 Lübnan’ın istikrarsızlığı ile ilgili Ortadoğu’da ulus devletlerin inşasından uluslaşmasını tamamlayamamış suni devletlerin başarısızlığına kadar birçok teorik tartışmayı yapmak mümkün. Lübnan ile ilgili bu tartışmalar da zaten yapılıyor. Bu tartışmalar Lübnan’ın ivedi çözümler bekleyen sorunları yerine yapısal aksaklıklarına yoğunlaşıyorlar ve haliyle bölgesel ya da küresel düzeyde çözüm odaklı politikaların uygulanmasında kullanılamıyorlar.

d ‘İsrail, Türkiye için tercih edilen bir ‘düşman’; çünkü ağır hasar veremez’


LÜBNAN TÜM BÖLGE İÇİN RİSKLİ BİR İSTİKRARSIZLIK ALANI

 Lübnan bölge için ne ifade eder? Ekonomi Bakanı Nehme, patlamayla birlikte oluşan zarar Lübnan’ın kriz yönetim kapasitesini fazlasıyla aştığını belirtti. Kim el uzatır sizce Lübnan’a?

Maalesef Lübnan tüm bölge için riskli bir istikrarsızlık alanını ifade ediyor. Özellikle Şii ve Sünni fundamentalist örgütlerin muhtemel güç boşluklarını rahatlıkla kullanabilecekleri ve Suriye’de olduğu gibi tüm bölge için birer istikrarsızlık kaynağına dönüşebilmeleri ihtimali Lübnan için oldukça geçerli bir ihtimal. Bu nedenle Lübnan’da asgari de olsa istikrarın korunması İsrail dahil tüm bölge devletleri için önem taşıyor.

 Küresel ekonomik koşulların oldukça zorlayıcı olduğu böyle bir dönemde Lübnan’ın ekonomik destek alması, özellikle de yaşanan siyasi krizin devam etmesi durumunda zor bir ihtimal olarak görünüyor. Fakat Beyrut patlamasının yarattığı insani krizden ötürü Lübnan’a insani yardımların olacağını düşünüyorum.

Macron bu hafta gerçekleştirdiği Lübnan ziyareti Fransa’nın etki alanını genişletmeye çalıştığının önemli bir işareti, Lübnan – Fransa ilişkileri için tahminleriniz nedir?

Fransa ve Lübnan arasında tarihsel yönleri güçlü bir ilişki var ve bölgedeki geleneksel anti-kolonyalist yönelimlerin aksine Lübnan’daki şehirli nüfus Fransa’ya sempatiyle bakıyor. Fransa’nın ise kolonyalist geçmişinden kalan tarihsel ve kültürel ilişkileri olan ülkelere yönelik etki alanını korumak ve geliştirmek temelli bir siyaseti olduğu kuşku götürmez bir gerçek. Lübnan’ın siyasi, diplomatik ve ekonomik desteğe en çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde ülkede Hizbullah dahil hiçbir siyasi kanadın kolay kolay Fransa’nın uzatacağı yardım elini reddedebileceklerini sanmıyorum. Fransa’nın ise ekonomik destekle beraber siyasi istikrarın yeniden tesis edilebilmesi için şartlar sunması kuvvetle muhtemel.

 ABD bu anlamda bir adım atar mı?

 Trump yönetiminin ABD iç politikasında Ortadoğu’da izolasyonist bir siyaset izlendiği imajını başat seçim stratejisi olarak belirlemiş olmasından ötürü Fransa’nın Lübnan’daki insani krizin yükünü kaldırmak yönünde vereceği bir kararı olumlu karşılayacağını düşünüyorum. Yani eğer Fransa mevcut krizi fırsata çevirerek Lübnan üzerindeki etkisini arttırmaya ve dolayısıyla da krizin yükünü paylaşmaya yönelirse ABD muhalefetiyle karşılaşmayacaktır.

Birçok dünya liderleri Lübnan’a destek, insani ve tıbbi yardım sözü verdiler. Dünyanın da zor bir ekonomik dönemden geçtiğini düşünecek olursak, bu “yardımların” ölçüsü ne olur ve karşılığının nasıl ödenmesi istenebilir Lübnan’dan?

Lübnan’a yapılacak insani ve tıbbi yardımların geri ödenmesi gibi bir ön-koşul sunulmayacaktır. Bununla birlikte ekonomik herhangi bir yardım paketinin Lübnan’a sağlanması da beklenmemeli. Bu sadece küresel ekonomik darboğaz ile değil, aynı zamanda da Lübnan’ın siyasi krizinin uluslararası ekonomik yardımlara engel oluşturacak bir boyuta ulaşmış olmasıyla da ilgili.

Söyleşinin ilk bölümünü okumak için tıklayınız.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com