İslami popülizm için Ayasofya tamam, sırada İstanbul Anlaşması mı var?

Erdoğan’ın aklındaki “İslami Türkiye” için önümüzdeki dönemde hangi adımları atacağı konusunda tahminler yapılıyor. Türkiye’nin İstanbul Anlaşması’ından çekilmesi pek sürpriz olmayacak.

ALİN OZİNİAN 28 Temmuz 2020 HABER ANALİZ

Ayasofya’nın ibadete açılma kararı kuşkusuz Türkiye sağı için tarihi ve sembolik bir anlam ifade etti. Ayasofya’yı camiden müzeye çeviren Mustafa Kemal Atatürk’ün “hatası” seneler sonra da olsa “düzeltildi”. Erdoğan, muhafazakar sağın Kemalistler karşısındaki geciken “rövanşını”, temsil ettiği kitle için geç de olsa aldı. Hatta temsil ettmediği kitlenin temsilcisi olmuş CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce başta olmak üzere bir çok siyasiyi bu rövanşın sevincini paylaşmak zorunda bıraktı.

Muhalefetin, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasına verdiği açık destek ile Türkiye toplumun derinine işlemiş bir “cami olsun arzusunun” varlığı ispat edilmiş oldu. Muhalefet, halkı karşısına almaya cesaret edemedi. Erdoğan bir kez daha kendi tabanını konsolide etmenin dışında, muhalefetle kedinin ciğer ile oynadığı gibi oynamayı başardı.

TÜRKİYE’NİN ÇEHRESİ DEĞİŞTİ

Erdoğan, Mustafa Kemal’in yıllar önce aldığı siyasi bir kararı yine siyasi bir karar ile değiştirdi. Tükettiği siyasi mücadelesinin ve içi boşalan ideolojisinin deposundaki cephanelerden önemli birini harcayarak Türkiye’deki İslami popülizmi tüm dünyaya duyurdu. Duymayan kalmadı. Bu adımla giderek çehresi değişen ve repütasyonu irtifa kaybeden Türkiye’nin algılanış biçimini hem Batı’da hem de Doğu’da köklü bir değişikliğe uğradı.

Erdoğan ve devletin önde gelen isimlerinin katılımıyla kılınan ilk Cuma namazına ait; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın minbere kılıçla çıkması, bir kısım dindarın “Allahu Ekber Kebira” nidalarıyla Ayasofya yürümesi, laiklerin cami dışında namaz kılma görüntüleri uluslararası toplumun başlıca gündem maddelerinden biri oldu. Yunanistan duygusal tepkiler verirken, Rusya ölçülü olmaya çalıştı. Yunanistan’da başpiskoposluk yas ilan ederken ABD’deki Ortodoks kiliselerinde bayraklar yarıya indirildi.

BATI: TÜRKİYE LAİKLİĞİ TERKETTİ

Cuma günü Reuters’ın “Mustafa Kemal Atatürk yönetiminde modern laik Türk devletinin ilk günlerinde müzeye dönüştürülen Ayasofya yeniden cami, ABD ve Yunanistan tepkili” derken, Associated Press ise “Karar, Türkiye’yi müze statüsünü korumaya çağıran komşu Yunanistan ile gerginliği derinleştirebilir” ifadelerine de yer verdi. La Figaro “Türkiye laikliği terk etti” başlığını kullanırken, BBC “UNESCO’nun dünya mirası saydığı Ayasofya’nın camiye dönüştürülme kararının herkesi mutlu etmediği” aktardı.

Katar’daki gazeteler ilk cuma namazını “Tarihi gün” olarak nitelerken, Katar’ın Al-sharq gazetesi “Erdoğan’ın Ayasofya’yı tüm insanlığın bir kültür mirası olarak her dinden insanların gelip gezebileceği bir yer haline getirdiğini” yazdı. Kısaca, Katar basını dışında, dünya dış basında pek olumlu haberlere rastlanmadı.

İlk gün çıkan sıcak haberlerin dışında son günlerde daha soğukkanlılıkla yapılan yorumları takip etmek yararlı. Yorumların çoğunun birleştiği iki nokta var; ilki Türkiye’nin laiklikten uzaklaşması ikincisi ise bu adamın dini değil siyasi olduğu ve bölge için tehlike arz ettiği.

İÇERİDE DİNİ, DIŞARIDA İSE SALDIRGAN OTORİTE

Almanya’daki muhalefet patilerinden Yeşiller’e ait “Erdoğan’ın pan-islamist mevcudiyetini koruma güdüsü, Türkiye ve dünya barışı için giderek daha da tehlikeli bir hal alıyor. Türkiye geleceğini Orta Çağ’da görüyor” ifadeleri, Türkiye okuruna radikal gelse de, Avrupa’nın görüşü aşağı yukarı böyle. Erdoğan’ın Ayasofya’yı camiye dönüştürme eylemi aynı zamanda “Türkiye’nin komşularına karşı da resmi bir savaş beyanı” olarak da nitelendiriliyor.

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin dış politikası ile paralellikler taşındığına dair oldukça çok görüş dillendiriliyor. “Erdoğan’ın devletin kurucusu Atatürk’ün seküler ve Batı yanlısı çizgisini değil, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in çizgisini takip ettiği” yorumlarını Türkiye’nin dış politikadaki “yayılmacı” askeri gücü takip ediyor. Erdoğan, Irak’ta, Suriye’de ve Libya’da üç cephede savaştığı hatırlatılılırken dördüncünün Yunanistan olabileceği iddia ediliyor, “Avrupa çok dikkatli olmalı” mesajı veriliyor.

BATI İÇİN TÜRKİYE ARTIK BİR ORTAK DEĞİL

Batı’nın üzerine düşeni, “Erdoğan sonrası dönem için, Türkiye’de hoşgörüden yana olan güçleri daha fazla desteklemek” olarak görenler olsa da, Türkiye’ye sert tepki gösterilmesinin doğru olacağını düşünenler de az değil.

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, Ayasofya’nın Türkiye’nin uyguladığı “provokasyon zincirindeki en son halka” olduğunu iddia etti. Schallenberg, Libya ve Kuzey Irak’taki son siyasi gelişmeleri vurgulayarak, “Türkiye Avrupa için güvenilir bir ortak olmadığını açıklıkla belirtti” dedi. Schallenberg daha önce de dile getirdiği, Türkiye’nin AB katılım müzakerelerine son verilmesi çağrısını bu hafta yineleyerek, AB’nin net olması ve bu gidişata bir dur demesi gerektiğini, bu tür şeylerin artık izin verilemez olduğunun da altını çizdi.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın, Türkiye’ye deniz kuvvetlerinde kullanılan araç ve teçhizat dışında, hiçbir silah satışına onay vermeyeceklerini açıklamasının da Ayasofya’nın açılışının ardından geldiğini görmek gerekli.

İSLAM ADINA KURULAN EMPERYAL HAKİMİYET

Sadece Batı değil, Doğu da Ayasofya konusunda Türkiye’de yaşanan mutluluğu paylaşamadı. Yunanistan basınındaki Eleftheros Tipos gazetesi gibi “Barbar Erdoğan!” başlıkları atılmasa da Müslümanlar’ın da eleştirel yorumları göze çarptı.

Örneğin, Arabs News yazarı Hussain Abdul-Hussain, Ayasofya’nın İslam’da hiçbir önemi olmadığını ve Erdoğan’ın bundan bihaber olduğunu iddia etti. Erdoğan iktidara yükselmesinden bu yana Batı ile sorunlu olan ilişkisinin artık tamamen Birleşmiş Milletler düşmanlığına evrildiğini belirtti. Erdoğan’ın bir İslam imparatorluğu kurmaya çalıştığını, Ayasofya’yı camiye dönüştürerek İslam adına emperyal hakimiyet hayalinin bir parçasını gerçekleştirdiğini belirtti.

AB İLE İPLER TAMAMEN KOPTU MU?

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas’ın sözleri de dikkatle okunmalı. Schinas bu karar ile Ankara’nın Brüksel ile bağını zayıflattığını, belirli bir noktada jeopolitik olarak nerede duracağına ve ileride kiminle birlik olmak isteyeceğine karar vermesi gerektiğini söyledi. Schinas, “Türkiye AB değerlerini temel almak isteseydi, Ayasofya konusunda böyle bir adım atmazdı.” sözleri ile iplerin artık koptuğunu kabul etmiş oldu.

Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülme kutlamaları içeride büyük bir sevinç yaratsa da Türkiye’nin dış politikadaki durumu ve geleceği konusunda umutvar olmaya maalesef engel. Yunanistan ve Rusya gibi Ortodoks ülkeler, Erdoğan’ın “kültürel günahını” bir yere not ettiler. Avrupa ise Türkiye’yi artık tamamen bir İslam ülkesi olarak görmeye başladı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilime ilişkin Avrupa Birliği’ne çağrıda bulunması ve “yaptırım uygulanmalı” sözleri de dünyanın gündeminde. ABD seçimlerinde Demokrat aday Biden’ın galip gelmesi ile ibre daha da Türkiye’nin zararına dönecek gibi.

MetroPoll Araştırma anketine göre, Türkiye’de halkın yüzde 44’ü Ayasofya’nın ibadete açılmasını ekonomik krizin gündemini değiştirme amacıyla yapıldığını düşünse de, içerideki çoşku ve muhalefet edememe durumu bu yüzdeliğin potansiyeli hakkında akılları karıştırıyor.

Erdoğan’ın aklındaki “İslami Türkiye” için önümüzdeki dönemde hangi adımları atacağı konusunda tahminler yapılıyor, fakat bu gidişata göre Türkiye’nin ilk olarak İstanbul Anlaşması’ından çekilmesi pek sürpriz olmayacak.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com