‘Korona salgınıyla insanlar özgür medyanın önemini yeniden kavradı’

EYLEM YILMAZ 12 Nisan 2020 Genel

SARS-Cov-2 adı verilen yeni tip koronavirüsün neden olduğu COVİD-19 salgını nedeniyle dünyada 100 bini aşkın insan hayatını kaybetti. Vaka sayıları ise 1 milyon 600 bini aşmış durumda. Ülkeler ise kendi içlerine kapanarak çözüm üretmeye çalışmayı sürdürüyor. Karantina tüm ülkelerde sürüyor. Ancak vaka artış hızında bir yavaşlama gözlemlenmiyor. Ülkelerin sağlık sistemleri ise tartışma konusu olmaya devam ediyor. Tabi salgından sonra nasıl bir dünya olacağı üzerine tartışmalar da sürüyor. 

Küresel salgının ülke ülke etkilerini incelediğimiz yazı dizisine İngiltere’yle devam ediyoruz. Amerika’da Prof. Dr. Aslı Tunç’un ifadesiyle “dev bütçeli kötü bir felaket filmi” olarak yaşanılan salgın İngiltere’de de neredeyse benzer ilerliyor. Hatta yönetimlerin salgını yeterince ciddiye almamaları da büyük benzerlikler içeriyor diyebiliriz. Bunun en önemli simgesi ise İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın virüse yakalanan ilk lider olması oldu. 

İngiltere’de bu haberin yazıldığı 11 Nisan 2020 tarihi itibariyle Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, son 24 saatte 917 hasta daha hayatını kaybederek toplam can kaybının 9 bin 875’e ulaştı. Ülkede vaka sayısı ise 5 bin 234 artarak 78 bin 991’e ulaşmış durumda.  

Ülke önce salgının merkezinin Avrupa’nın olmaya başladığı ve ülkede de yayılmaya başladığı bir dönemde Başbakan Boris Johnson’ın “sürü bağışıklığı stratejisi” ile gündeme geldi. Dünyanın salgınla mücadele ettiği, İtalya’da ölü sayısının 10 bini, Fransa’da 5 bini geçtiği süreçte Başbakan’ın bu ifadesi, virüse yakalan birkaç hastanın tedavi gördüğü bir hastane insanlara tokalaşarak şakalaşması eleştirilere neden oldu. Bu eleştirilerin ardından ise 23 Mart tarihinde halkın evlerinden çıkmasına sınırlama getirildi; marketler ve eczaneler hariç tüm ticari işletmeler kapatıldı. Son olarak ise 27 Mart’ta Başbakan Johnson sosyal medyada kendi çektiği bir video ile virüse yakalandığını duyurdu. Yoğun bakımda üç gün geçiren Başbakan Johnson’ın sağlık durumunun ise bugün iyiye gittiği açıklandı. 

“Sürü bağışıklığı statejisi” ifadesinden sonra ise ülkede insanların marketlere koşarak hızla stoklama yapmaya başladığı görüntüler de çok konuşuldu. Peki bugün insanlar günlük hayatlarına nasıl devam ediyor, neler değişti? Yaklaşık 1 yıldır İngiltere’de yaşayan Kısa Dalga Genel Yayın Yönetmeni Kemal  Göktaş’la konuştuk. Göktaş, tıpkı ABD’de Trump’a olan desteğin artmasına benzer şekilde halkın Boris Johnson’a desteğinin arttığını söylüyor, sağduyulu bir yönetim arayışının da olduğunda ekliyor. Bu iki benzerliğin, halkın desteğinin nasıl ortaya çıkabildiğinin yanıtını da aradık.  

Önce İngiltere’de insanların panikle marketlere koştuğu görüntülerle başlıyoruz sohbete. Bunun ülkede çok yaygın yaşanmadığını söylüyor ve salgının ülkede ortaya çıktığı andan bugüne kadar yaşanılanları şöyle anlatıyor: 

Görüntüler ülkenin genelini pek yansıtmıyordu. En azından benim yaşadığım Oxford’da marketler çok daha sonra akına uğradı. Burada hükümete, sisteme olan bir güven var. Dolayısıyla bir panik havası çok yaşanmadı. Günlük hayata çok yansımadı. Örneğin, önemli bir parametre olarak öğrenci velilerinin okulların kapanmasını talep etmemeleri. Okullar kapandığında çocuklara nasıl bakacakları endişesiyle de okulların açık kalmasından biraz memnundular. Zaman içerisinde koronavirüsün tehlikesine ilişkin bilgiler arttıkça endişeleri başladı. İngiliz hükümeti, daha baştan sürü bağışıklığını kafaya koymuştu ki önlemleri çok geç aldı. Bu yüzden de topluma ihtiyatlı mesajlar verilmedi. Boris Jonhson, koronavirüs hastasının tespit edildiği hastanede insanlarla gülerek tokalaştı, “ellerinizi yıkayın yeter” ifadelerini kullandı. Hükümetin bu ihtiyatsızlığı toplumu etkiledi. Kurallara uymayanların sayısı fazlaydı. Örneğin, spor yapmak için sokağa bir kere çıkılıyordu, bu istismar ediliyordu. Daha sonra anlaşıldı ki İngiltere’de durum kötüleşiyor. Önce okullar kapatıldı, sonra bazı istisnalar olmakla birlikte sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu aşamadan sonra toplum ne olduğunu daha iyi anlamaya başladı ve kurallara uyuluyor. Toplumun geneli kurallara uyduğu için arada uymayanlar olunca göze batıyor. Öte yandan insanlar artık bu durumun bitmesini istiyor. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ilk zamanlar biraz rahatlardı. Çünkü bunun geçici olduğunu, iki hafta dayanabileceklerini, biraz evde kalıp çocuklarla ilgilenme düşüncesindeydiler. Evde kapalı kalmanın ruh halinin de ne kadar evrensel olduğunu görüyoruz. Türkiye’de de, İngiltere’de de, dünyanın her yerinde insanların ruh hali aynı. Şimdi havalar ısınmaya başladı, çok güzel bir bahar geldi artık doğa çağırıyor. İnsanlar da dışarı çıkmak, piknik yapmak istiyor. Genelde orta sınıf daha çok kültürlü, eğitimli kesim diyelim kurallara daha çok uyuyor ama gençler bu kuralların dışına çıkma eğilimindeler. Mesela Manchester’da 500’e yakın ev ve sokak partisine müdahale edildi. Bu tür şeyler olabiliyor, polis müdahale ediyor. Genel olarak online sistemlere yüklenilmemesi için yardıma ihtiyacı olmayan kişilerin markete gidip alışveriş yapması bekleniyor. Ama yine de bazen gençler ihtiyaçlarını online isteyebiliyorlar.” 

Başka bir ülkenin vatandaşı olarak kendisinin bu süreçten nasıl etkilendiğini soruyorum: “Burs kazandığım için altı aylığına Oxford’a gelmiştim. Çocuğumun okulu nedeniyle iki yıla çıkardık. İşim İstanbul’daydı, sürekli gidip geliyordum. Virüs ortaya çıkınca burada kapanma kararı kaldık. İhtiyatlı davranarak okullar açıkken kızımızı okula göndermeme kararı aldık. Yine sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden önce biz kendimizi izole etmiştik. Bu nedenle hastalığa yakalanma endişemiz çok olmadı. Genellikle evden çalışıyordum ama buna rağmen sıkıntısını yaşıyorum. Sokaktan ayrılmak her gazeteci için çok büyük bir sıkıntı. Biz Kısa Dalga’da kendimizi insan hikâyelerinden kopmadan çalışmaya çalışıyoruz ve bu nedenle de yoğun bir süreç yaşıyoruz. 

Manevi anlamda nasıl etkilendiğini konuşarak devam ediyoruz; “En büyük sıkıntı şu; ailelerimiz Türkiye’de. Türkiye’deki önlemlerin zamanında ve yeterli alınmaması onlar için endişelenmemize neden oluyor. Mekânsal farklılığın yarattığı psikolojik bir etki var. Memleketten uzak olmak kaygıyı biraz daha arttırıyor. Bir de insanları, devleti, sistemi, işleyişi bildiğin bir yerde felaketle karşılaşmak, bildiğin bir sistem içinde bunları yaşamak daha avantajlı görünüyor. Sonuçta burada göçmen statüsündesin. Kendi ülkende olmayı istiyorsun. Bir yandan da ortak insanlık ailesinin bir üyesi olduğumuzu hissediyorum. Çin’deki bir insanın sağlığına Çin hükümeti yeterince önem göstermediği için 1,5 milyondan fazla insan hastalandı ve ölü sayısı 100 bini geçti. Çin hükümetinin tavrı yaşamımızı darmadağın etti. Bununla birlikte bütün dünya sisteminde devletlerin, kurumların yetersizlikleri kısa vadede içe kapanmayı, ulus-devletin öne çıkacağı duygusu yaratıyor, ben de kuşku duyuyorum ama alttan alta bir büyük insanlık ailesi olduğumuz gerçeğiyle de yüzleştik. Bir insan sağlıksız koşullarda yaşıyorsa oradan çıkacak bir hastalık bütün dünyayı etkileyebilir. Dolayısıyla dünyada insanların sağlıklı koşullarda yaşamadığı durumda biz güvende olmayacağız. Sanırım birçok insan da böyle hissediyor.” 

ULUSAL BİRLİK HÜKÜMETİ TALEBİ TOPLUMUN 3’TE 2’SİNDEN DESTEK ALIYOR 

İngiliz halkının hükümete olan güveninde bir azalma, istifa beklentisinin olup olmadığını soruyorum. Hiç duraksamadan istifa beklentisinin olmadığını, aksine desteğin arttığını anlatıyor. “Muhafazakâr partinin anketlerdeki oy oranı Aralık seçimlerinin üzerine çıkarak yüzde 54’e ulaştı. İnsanlar kriz ve savaş gibi anlarda felaketi yönetebilecek güçlü bir hükümet isterler. O yüzden desteklerler. Fakat kamusal alana bakınca çok fazla eleştiri de var. Bu bir felaket durumudur ve bütün partiler bir araya gelerek hükümet kurulmalı görüşü ortaya çıktı. Bu görüş büyük destek gördü. Bir yandan oyları artıyor ama Ulusal Birlik Hükümeti kurulmalı talebi toplumun neredeyse 3’te 2’sinden destek alıyor. İnsanlar bir yandan da toplumsal birlik de istiyor. 

“ÖNLEMLERİ SIKILAŞTIRDILAR AMA İŞ İŞTEN GEÇTİ GİBİ 

Hemen her ülkede sağlık sistemi tartışma konusu ve örneğin Amerika’da bu nedenle ölüm ve vaka sayısı hızla yükseldi. Bugün itibariyle dünyada en fazla virüs nedeniyle en fazla ölümün yaşandığı ülke konumunda. İngiltere’de durum nedir? Tıbbı malzeme yetersizliği orada da söz konusu mudur? Sağlık çalışanlarının şikayetleri ya da talepleri neler oluyor? Sağlık hakkına erişim konusunda ne gibi sorunlar yaşanıyor? 

“En çok sağlık sistemi nedeniyle eleştiriliyorlar. Özellikle test sayısı, yoğun bakım yatağı, solunum cihazı, sağlık sistemi konusunda eleştiriler sıklıkla oluyor. Bazı sağlık çalışanlarının koruyucu önlük, maske, gözlük gibi ekipmanlarını bulmakta zorluk çektikleri haberleri oldu. Özellikle test sayısında Almanya’nın çok gerisine düştüler. Bu bir tür kompleks yarattı. Öyle ki Boris Johnson’ın seçimi kazanmasında çok etkili olan medyada dahi hükümetin hazırlıksız yakalandığı ve test sayılarında çok yetersiz kalındığına ilişkin eleştiriler oluyor. Rakamlar İtalya’dan daha kötü olunabileceğini gösteriyor. Burada sağlık sistemi gerçekten çok kötü… Geçen yılki seçimlerin konusu da zaten sağlık sistemiydi. İngiltere için sağlık sistemi çok büyük bir handikapŞu anda önlemleri sıkılaştırdılar ama iş işten geçti gibi… 

“İNSANLAR ÇOK AĞIRLAŞMADAN HASTANEYE KALDIRILMIYORLAR 

Başbakan Johnson’ın sağlık durumu, tedavisini ekleyerek devam ediyoruz: “Sadece Başbakan değil kabinedeki birçok bakan hastalığa yakalandı. Yöneticilerin lakaytlığının bir görünümüdür bu. Ülke tam bir kapanmaya geçtiğinde dahi hükümet üyeleri sosyal mesafe kuralına uymamışlar. Başbakan’ın hastalanması çok simgesel bir şey. Tedavi aşamasında da sorgulanması gereken şeyler var. Bir hafta evde kaldı. Semptomlar gelişince hastaneye kaldırıldı ve yoğun bakımda kaldı. Çok büyük bir risk atlattı. Bu tedaviye ne kadar erken başlanırsa iyileşmenin o kadar artacağını da gösteriyor. İngiltere’de sağlık sistemi yeterli olmadığı için insanlar çok ağırlaşmadan hastaneye kaldırılmıyorlar. Dolayısıyla sağlık sistemindeki bu yetersizlik Başbakanı da vurmuş oldu. Başbakan’a uygulanan tedavi ile sıradan bir vatandaşa uygulanan tedavide bir farklılık olmadı. En azından bize yansımadı. Yine Prens Charles’ın testinin pozitif çıktığı açıklandığında neden test yapıldığı bir belirti mi vardı diye sorgulanmıştı. Bu sürü bağışıklığı meselesinin altında Jonhson’ın ekonomi işlesin, çarklar dönsün anlayışı var. Dolayısıyla bugüne kadar yaşananlar çok da bilgisizlikten kaynaklı değil. Ekonomiyi en az zarara uğratacak sürü bağışıklığını tercih ettiler. Yoksa riskleri bilmiyor değillerdi. 

HASTANELERDE ÇOK CİDDİ BİR YOĞUNLUK VAR 

Ya cenazeler; toplu mezarlar orada da hazırlanıyor mu diye soruyorum:  “Henüz toplu mezar aşamasına geçilmedi ama hızla yoğun bakım yatakları doluyor. Tam doluluğa az kaldı Hastanelerde çok ciddi bir yoğunluk var. 

 6 MİLYON KİŞİ ÜCRETSİZ İZNE AYRILDI VEYA İŞTEN ATILDI 

Çalışmak zorunda olanlar, işsiz kalanlar, azınlıklar, göçmenler, sağlık çalışanları, evsizler için alınan önlemlere geçiyoruz. İngiltere’de her iş ve işçi grubu için destek paketleri açıklansa da durumun iyi olmadığını anlatıyor, Londra’da 10 otobüs şoförünün öldüğünü söylüyor. Diğer yandan hayati risk taşıyan 2 bin kişi arasında yapılan bir araştırmanın sonucunu paylaşıyor ve “Alt sınıfta olanların bu hastalıktan daha fazla etkilendiği aşikâr” diyor: 

Market çalışanları, dağıtım işçileri, bazı yerlerde inşaat işçileri, sağlık ve ulaşım çalışanları işlerine devam ediyor. Londra’da koronadan 10 otobüs şoförü hayatını kaybetti. Onlar için hayat burada da zor. Fakat Türkiye ile kıyaslanmaz. Çünkü burada işini kaybedenlere yönelik destek paketleri açıklandı. Hem küçük işletmeler, hem serbest çalışanlar, hem de işçiler ve büyük sermaye için çeşitli destek paketleri var. Dolayısıyla ekonomik açıdan biraz daha iyi durumdalar. Tabi bu şu gerçeği değiştirmiyor; çalışmak zorunda olanlar yine sokağa çıkmak, çalışmak zorundalar. Onlar açısından risk devam ediyor. Hayatını kaybedenlerin durumuna baktığımızda Amerika’da olduğu gibi İngiltere’de de azınlıkların ve yoksulların sayısının daha fazla olduğunu görüyoruz. Dün bir araştırma yayımlandı; hayati risk taşıyan 2 bin kişi arasında yapılan araştırmanın sonucuna göre toplumun yüzde 7,5 oluşturan Asyalılar; yüzde 3’ünü oluşturan siyahlar virüsten daha fazla etkilenmişler. Alt sınıfta olanların bu hastalıktan daha fazla etkilendiği aşikâr. Bugün 6 milyon kişinin ücretsiz izne ayrıldığı veya işten atıldığı ortaya çıktı. Hanelerin yüzde 38’inin geliri azalmış ve yüzde 8’inin hiç geliri kalmamış. Bu ekonomik kriz daha da derinleşecektir.” 

“BUGÜNE KADAR SELAMLAŞILMAYAN KOMŞULARA ARTIK İHTİYAÇLARI SORULUYOR 

Toplumda dayanışma da güçlenmeye başlamış. Göktaş hiç selam verilmeyen komşularla artık selamın ötesine geçerek ihtiyacının sorulmadan geçilmediğini anlatıyor: 

Her yerde olduğu gibi burada da insanlar dayanışıyor. Özellikle Türkiye’den gelmiş olanlar birbirimizle dayanışma içindeyiz. Herkes birbirini kolluyor, birbirinin ihtiyaçlarını soruyor. Sadece Türkiyelilerle değil buralı komşular arasında da bir dayanışma yaşanıyor. Yaşlılara ihtimam gösteriliyor, ihtiyaçları soruluyor. Bugüne kadar selamlaşmadığınız bir komşunuz varsa artık selamlaşmaya başlıyor, ihtiyacının olup olmadığını soruyorsunuz. 

“ÖNCELİKLE HAMİLE MAHKUMLARIN TAHLİYESİ GÜNDEMDE; 4 BİN KİŞİNİN TAHLİYESİ KONUŞULUYOR” 

Türkiye’de Meclis’te görüşmeleri devam eden 90 bin kişinin tahliye edilmesini sağlaması planlanan yeni infaz düzenlemesinden hareketle oradaki cezaevlerinin durumunu soruyorum. Aynı zamanda hukuk fakültesi mezunu olan Kemal Göktaş Türkiye’deki durumla da kıyaslayarak yanıtlıyor: 

Bugüne kadar en az üç mahkûm hayatını kaybetti. Koronanın cezaevlerinde de yaygın olduğu görüldü. Şu an öncelikle hamile mahkûmların tahliyesi gündemde. Fakat mahkûmların tahliyesi konusunda olumlu bir pratik sergilemiyorlar. Çekinceler var. Şöyle bir hazırlık da var; ilk etapta 4 bin kişinin tahliyesi konuşuluyorBu yönde bir tartışma ve hazırlık olduğunu söyleyebilirim.” 

Siyasi suç kavramı Türkiye’ye özgü bir suç olduğu için burada düşünceleri nedeniyle cezaevinde olan kişi hemen hemen yok. Bir istisna çıkabilir belki o yüzden çok iddialı olmayayım ama burada böyle bir sorun yok. Terör suçu dediğinizde bunu gerçekten yapmış ya da planlamış bir kişiden bahsediyorsunuz. Tehlikeli suçlu dediğinizde cinayet ya da tecavüz suçu işlemiş birinden bahsediyorsunuz. Türkiye’de ise gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler düşüncelerinden dolayı cezaevinde ve bu insanların tahliye edilmemesi için hukuka aykırı istisnalar getiriliyor. Bu tam da muhaliflerin dediği gibi bir tür idam kararı anlamına geliyor. 

“ÖNLEMLERİN GEÇ ALINMASINDA MEDYANIN ROLÜ TARTIŞILIYOR 

Son olarak İngiliz medyasının nasıl bir sınav verdiğini soruyorum. Gelecek için umut verici bir yanıt veriyor Göktaş: 

Burada da medya tabloit, iktidar yanlısı ve ana akım gibi çeşitli kategorilerde. Zaman zaman komplo teorileri çıkabiliyor ama bu çok yaygın değil. Wuhan’da bir labaratuvarda üretildiğe dair haberler çıktı, çıkıyor. Medyanın zamanında uyarıcı rolünü üstlendiğini söyleyemeyiz. Johnson çok büyük bir medya desteğiyle seçimleri kazanmıştı. Dolayısıyla medyanın çok eleştirel baktığını söylemeyiz. Hatta önlemlerin bu kadar geç alınmasında medyanın rolü de tartışılıyor. Medya toplumu uyarıp hükümetin üzerinde basınç oluşturabilirdi deniliyor. İşini daha iyi yapanlar da yeterli olmadı. Fakat hükümeti destekleyen medyada bugün hızla hükümeti eleştiren bir noktaya geldi. Burada artık bazı kurumların değeri anlaşıldı; BBC, sağlık sistemi, emekçiler, sendikalar gibi. Bir bilinç aydınlanması oldu. İnsanlar sağlıklı haber alma hakkının önemini, özgür medyanın önemini yeniden kavradılar. Salgından önce Johnson BBC’nin yapısını değiştirmeyi planlıyordu artık buna teşebbüs dahi edemez. Bu aşamadan sonra en sağdaki parti bile sağlık sisteminde özelleştirmeyi asla savunamaz. Bence bundan sonra bugün virüsle savaşan sağlık çalışanları, zorunlu çalışan işçi sınıfının elleri güçlenecek. Örneğin, burada akademisyenler çok düşük ücretlerle çalışıyor. Salgından önce grevdeydiler. Bundan sonra onların da elleri güçlenecektir. Bu salgının bundan sonra zaten olması gerekenleri hızlandıracağını düşünüyorum. 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com