İktidar şiddet atmosferinin mağduru mu, mimarı mı?

Tuhaf ama tanıdık işaretlerden dünyayı yakacak gariplere, HDP'siz kurulamayan aritmetikten aritmetik hesapların ötesinde bir siyasete...

KRONOS 01 Haziran 2020 PODCAST

Alin Ozinian, Kronos Haber: Ne yazık ki bu yaşananlar “iktidarın yarattığı nefret ikliminin ürünü” değil! Bunlar bizzat “ iktidarın eylemleri”. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Hrant Dink Vakfı’na yönelik tehditlere ilişkin “Bu provokasyonlara müsaade etmeyiz. Kursaklarında kalır. Camileri, kiliseleri, havraları hedef alan; vakıfları, dernekleri, vatandaşlarımızı tehdit etmeye kalkan provokasyonlar Türkiye düşmanlığıdır.” demiş. Başbakan Erdoğan, Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili bir soru üzerine, “Sıkılan kurşun aslında Türk milletine, Türkiye’ye sıkılmıştır, Türk demokrasisine, özgürlüklere sıkılmıştır” demişti, 23 Ocak 2007’de. Hrant Dink cinayeti bir mutabakat cinayetiydi. Öncesindeki ve sonrasındaki bir çok cinayet gibi… O yüzden suçlular “bulunamadı”…

Azmi Karaveli, Gazete Duvar: Savaş Erki Polis Erki kitabının yazarı Mark Neocleous’e göre medeniyetin sınırlarını da devlet güçleri belirler: “Uygarlığın, uygar olmadığı düşünülenlere karşı şiddet ve saldırganlık gerektirdiği gerçeğine işaret eden, bir fikir olan uygarlaştırma taarruzundan söz edebiliriz.” Yani siyahların 2020 yılında dahi, kategorik olarak “uygarlaştırılmaya”, boyunlarının dizlerle bastırılarak ezilmesine ihtiyacı vardır, tıpkı yerliler gibi, Iraklılar gibi, Suriyeliler gibi, Araplar gibi, Kürtler gibi, Aleviler gibi… Dilek Doğan’ın evini basan polislere son sözü “Ya n’apıyorsun” olmuştu. Kemal Korkut, Diyarbakır’da herkesin önünde öldürülmeden önce , “Ne var ne, üzerimde ne var?” diye haykırmıştı. George Floyd’un son sözleri ise “Nefes alamıyorum” oldu. Sistem tıkandı, bitti, sömürüye dayalı bu düzen; üretim ilişkileri, sosyal devlet, adaletsizlik, gelir dağılımı, demokrasi, ırkçılık, ekoloji, açlık ve onlarca meselede alarm veriyor. Bu nedenle “Ya napıyorsunuz siz, üzerimizde ne var bizim, nefes alamıyoruz artık, bi düşün yakamızdan…” diyerek kurtulacak insanlık bu süreçten.

Aydın Engin, T24: Aritmetik can da sıksa, milliyetçi yargı ve önyargıları da zedelese o soğuk gerçeği ortaya koyuyor: HDP’nin içinde yer almadığı ya da dışında bile kalsa desteklemeyeceği bir ittifak seçim kazanamaz… Başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm muhalefet partileri bu gerçekten, bu aritmetik zorunluktan ölümüne uzak duruyor, üstünde tartışılmasına bile yanaşmıyorlar. Paşa keyifleri bilir. Ama kurnaz (zeki değil kurnaz) AKP Reisi ve partisi ise bu gerçeğin farkındalar. Bir yandan CHP’yi kriminalize etmek için her fırsatı ahlaksızca kullanıp bugünkü oy potansiyelinin de gerisine düşürmeye çabalıyor bir yandan da HDP’yi desteğine muhtaç olunmayacak kadar yaralanmış, etkisizleştirilmiş bir parti konumuna düşürmek için dört koldan saldırıyor. Bu konuda AKP gerçekten de çok kararlı ve çok daha gözü kara hesaplar ve saldırılar arifesinde gibi.

Güven Gürkan Öztan, Birgün: Haziran direnişleri, aritmetik hesapların yapılmadığı, kolektif eyleme dahil olanların en geniş koalisyon adına siyasi duruşlarından feragat etmedikleri, kendileri gibi olup kendilerince eyledikleri bir süreçti. Tam da bu nedenle aslında muhalif kamunun en dinamik ve en etkin birliğini sergiledi. Sıradan insanların kendilerini içinde hissetmeleri, halkın parkları, meydanları büyük birer meclise dönüştürmeleri kurucu siyasete dair ortak bir yönelimi gösteriyordu. Aradan geçen zaman diliminde bu kolektif eylem iradesi yok olmadı hatta kendini 16 Nisan referandumu ya da Adalet Yürüyüşü gibi kritik dönemeçlerde yeniden gösterdi. Gezi’deki haliyle muhalif kamu, tabandan gelen bir ivmeyle gündemi belirleme sürekliliğine kavuşamasa da mayalanmaya devam ediyor, başka bir siyasetin imkânını düşlüyor.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com