HDP’den kanun teklifi: Linç, insanlığa karşı suç olarak tanımlanmalı

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Sivas katliamının yıldönümünde linç eylemlerinin Türk Ceza Kanunu’nda" insanlığa karşı suç" olarak tanımlanarak failleri hakkında 10 yıldan az olmamak üzere ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılması için kanun teklifi verdi.

KRONOS 02 Temmuz 2020 GÜNDEM

ANKARA – HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, 1993 yılında 33 aydın, yazar ve sanatçının öldürülmesiyle sonuçlanan Sivas katliamının yıldönümünde, benzer linç eylemlerinin ‘insanlık suçu’ olarak tanımlanarak, faillerinin 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına çarptırılması için TBMM’ye kanun teklifi verdi.

Gergerlioğlu’nun verdiği kanun teklifinin gerekçesinde, cezasızlık politikalarının sürekli yeni katliamlarının fitilini ateşlediği belirtilerek, “Eğer Maraş olayları olduğunda bir daha asla denseydi ve cezalar verilseydi Çorum olayları olmazdı. Eğer Çorum olaylarından sonra bir daha asla denseydi ve gereken cezalar verilseydi Sivas Katliamı olmazdı. Türkiye’de cezasızlık politikaları bir sonraki eylemin fitilini ateşlemektedir. Kamplaştırıcı ve kutuplaştırıcı siyaset dili insanların linç edilerek ölmelerine sebep olmaktadır” denildi.

“LİNÇ SUÇU TCK’DA MÜSTAKİL BİR SUÇ OLARAK TANIMLANMALI”

Linç suçunun Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) müstakil bir ‘suç’ olarak tanımlı olmadığını belirtilen kanun teklifi gerekçesinde, şu ifadelere yer verildi:

“Linç suçunun TCK’da müstakil bir suç olarak tanımlanması gerekmektedir. Bu nedenle doktrin ve karşılaştırmalı hukuk incelenerek ülkemizin ve hukuk sistemimizin değerlerine uygun olacak bir düzenlemenin yapılması elzemdir. Bu bağlamda yapılacak düzenlemede doktrin ve karşılaştırmalı hukuk bağlamında linç suçunun özellikleri ve unsurları olan ‘bir kitlenin bir kişi veya gruba karşı’, ‘herhangi bir şiddet eylemini planlı veya plansız olarak gerçekleştirmesi’, ‘kamu adına hukuksuz şiddet kullanılması’ ve ‘yargısız ceza verilmenin amaçlanması’ hususlarına yer verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca doktrinde tartışmalı bir husus olan ve karşılaştırmalı hukukta farklılıklar arz eden diğer bir husus ise linç suçunun unsurlarından olan kitlenin tanımı ve kaç kişiden oluşacağı ile ilgilidir. Kitlenin karşılaştırmalı hukukta en az iki kişiden oluşması gerektiği kanaati var olmakla birlikte örgütlü suç kapsamında en az üç kişiden ve son olarak en az on iki kişiden oluşması gerektiğiyle ilgili düzenlemeler de mevcuttur.”

“CEZA ADALETİYLE İLGİLİ UYGULAMADA SORUN VAR”

“Uygulamada yaşanan bir diğer sorun ise ceza adaleti ile ilgilidir. Bilindiği üzere ceza adaleti, işlenen suçla orantılı uygun bir cezanın verilmesi ve böylece suçla orantılı bir yaptırımın uygulanması olarak tanımlanabilir. Bir kişiyi bir kişinin döverek yaralaması veya öldürmesi ile on kişinin beraberce aynı fiilleri yapması durumunda yargılama dışında bir farklılık olmamaktadır. Ancak bu durum ‘ceza doktrini’ ve ‘suç teorisi’ bakış açısıyla değerlendirildiğinde doğru bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla bahse konu iki linç olayı ile ilgili olarak eylemi gerçekleştiren şahısların yaptığı eylem ile yaptırım olarak verilen cezanın yetersiz olduğunu değerlendirmek mümkündür. Bu nedenle linç eyleminin ceza kanununda suç olarak tanınması ve yaptırımının ise bu suçun işlenmemesi sağlayacak oranda caydırıcı olması gerekmektedir.”

“LİNÇ VARSA KAMU DÜZENİ OLMAZ”

“Linç suçunun müstakil olarak düzenlenmesinde ve verilecek cezanın caydırıcı olmasında aslında korunan iki yarar olduğundan bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilki kişinin vücut dokunulmazlığı ve yaşama hakkıdır ikincisi ise kamu düzenidir. Kişinin vücut dokunulmazlığı ve yaşam hakkı evrensel haklar ve değerler arasındadır ve linç suçu ve yaptırımı da temel olarak bu hakların korunması ile ilgilidir. Bununla birlikte linç suçunun koruduğu diğer yarar olan kamu düzeni üzerinde durmakta yarar vardır. Çünkü linç, toplumun kamu düzenini hiçe sayarak cezayı kendisinin vermek istemesi ve lincin toplum içerisinde bir denetim mekanizması olarak görülmesi durumudur. Bu ise kamu düzeninin ve hukukun ayaklar altına alınması durumudur. Kamu düzenini sağlamaktan sorumlu devletin bu duruma kesinlikle izin vermemesi gerekmektedir. Bu durumun oluşturacağı en büyük sorunlardan biri ise devletin hukuku ile toplumun hukukunun tartışılmasıdır ki bunun sonucunda toplumda linç eylemleri gibi hukuk dışı eylemlerin yaygınlaşması söz konusu olabilir. Bu nedenle linç eylemi ceza kanunda müstakil bir suç olarak düzenlenmesinin yanında cezanın yaptırımı orantılı bir şekilde caydırıcı olmalıdır.”

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram