Hasta mahpuslar 10 yılda 6 kat arttı: Bir ayda 7 cenaze çıktı

2021 yılında cezaevlerinde hasta mahpuslara yönelik işkence politikaları ve Adli Tıp Kurumları'nın hazırladığı "keyfi" raporlar, yargı sisteminin hukuka bağlı olarak hareket etmediğini bir kere daha gözler önüne serdi. Cezaevlerinden sadece son bir ayda 7 mahpusun cenazesi çıktı.

MELİKE ÇAĞAN 02 Ocak 2022 HABER ANALİZ

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sayısı 2021 yılında da arttı. 220 bin kapasiteli cezaevlerinde tutulan 294 bin tutuklu ve hükümlü arasında hasta tutsakların oranında belirgin bir artış yaşandı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, cezaevlerinde bulunan hasta mahpus sayısı son 10 yılda 6 kat arttı. Cezaevlerinde hayatını kaybeden hasta mahpus sayısı da artış gösterdi.

Veriler, 2011 yılında 256, 2013’te 554, 2014’te 678, 2015’te 731 hasta mahpusun cezaevinde tutulduğunu gösteriyor.

20 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olağanüstü hal (OHAL) ilan etmesiyle birlikte hasta mahpus sayısındaki artış da rekor seviyeye ulaştı. İHD’nin 2017 yılına ait raporunda 1025 kişinin, 2020’den bu zamana kadar 1605 hasta mahpusun cezaevinde bulunduğu kaydedildi.

Hasta mahpusların göz göre ölüme terk edildiğine dikkat çeken İHD, 2020 yılında 50, bu yıl ise 14 hasta mahkumun cezaevinde yaşamını yitirdiğini kaydetti. Bu kişilerden 7’sinin tahliye edildikten kısa bir süre sonra, 57’sinin hapishanede öldüğü bildirildi.

GERGERLİOĞLU: BU ÖLÜMLERİN GELECEĞİ BELLİYDİ

Hasta mahpuslar konusunu sık sık TMM’de gündeme getiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, söz konusu mahpus ölümlerinde Adalet Bakanlığı’nın birinci derece sorumlu olduğunu söylüyor. Gergerlioğlu, 7 mahpusun bir ayda vefat etmesi üzerine TBMM’de düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı: “Son 1 ayda 7 mahpus hayatını kaybetmiş. Tüm bu ihlaller, apaçık ortadaydı, geleceği belliydi bu ölümlerin. Biz biliyorduk, binlerce kişinin yaşadığı ihlalden sonra yüzlerce ölümden sonra son 1 haftadaki 5 ölümün geleceğini biliyorduk, bizim için sürpriz değil, olağanüstü bir hal değil. Çok olağan ve beklenen bir hadiseydi, keşke olmasaydı, keşkesi nasıl olurdu? Bakanlık bu konuda duyarlı olsaydı, bunlar olmazdı. Bu kadar net. Bu konuları çok iyi bilen bir insan olarak bir hekim ve insan hakları savunucusu olarak o hastaların, raporlarını, dosyalarını, psikolojik ve organik rahatsızlıklarını iyi bilen bir insan olarak çok net bir şekilde söylüyorum.”

‘DOSYALAR SÜMENALTI EDİLİYOR’

“Ben bakanlığı bu konuda duyarlılığa davet ediyorum, Türkiye’de bu işi örtbas etmekle, dilekçelerimize, soru önergelerimize cevap vermemekle bu işler yürümez Sn. Zulümat Bakanı Abdulhamit Gül. Sana Adalet Bakanı diyemiyorum artık. Bu kadar insanın ölümünden sorumlusunuz ve zerre vicdanınız sızlamıyor, tek bir açıklama yapmıyorsunuz. Önceki ölümler hakkındaki tüm dosyaları sümenaltı ediyorsunuz, ne adaleti? Sizin adaletle ne alakanız var? Hem partinizin adaletle bir alakası yok hem de bakanlığınızın adaletli bir alakası yok. Kalkmışsınız ağzınıza almışsınız bir adalet kelimesini zerre alakanız olmayan bir adalet kelimesini kullanıyorsunuz, siz zulümat bakanlığından zulümat bakanı olmaktan başka bir şey değilsiniz.”

BANGİN MUHAMMED: MİDE VE BAĞIRSAKLARININ YARISI YOKTU

İHD raporuna göre, 2021 yılının son 1 ayı içinde ise 7 farklı cezaevinden 7 hükümlünün cansız bedeni çıkarıldı. Bunlardan ilki 33 yaşındaki tarım işçisi Bangin Muhammed oldu.

12 Kasım’da yaşamını yitiren Bangin Muhammed, herhangi bir eyleme karıştığında dair somut bir delil olmamasına rağmen “örgüt üyeliğinden” 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. Tutuklandığında midesi ve bağırsaklarının yarısı olmayan Muhammed, İskenderun T Tipi cezaevindeki “izolasyon hücresinde” ölü bulundu.

GARİBE GEZER: CİNSEL TACİZE UĞRADI, HÜCREYE ATILDI

Muhammed’in ölümünün ardından Aralık ayının ikinci haftasında cezaevlerinden ardı ardına ölüm haberleri gelmeye devam etti.

Kocaeli Kandıra 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan Garibe Gezer, kadın gardiyanlar tarafından cinsel saldırı ile fiziki şiddete uğradığını açıklamış ve ardından tecrid odasına alınmıştı. Gezer, 9 Aralık’ta tecride alındığı “süngerli odada” ölü bulundu. 

Garibe Gezer’in cenazesini kadınlar taşıdı.

ACİL YARDIM BUTONU DEVRE DIŞI BIRAKILDI

Ölümünün ardından Gezer’in kaldığı hücrede “acil yardım butonunun” devre dışı bırakıldığı ortaya çıktı.

Cezaevi yetkilileri, Gezer’in ölümünü intihar olarak nitelendirdi ancak avukat eşliğinde yapılması gereken otopsi işlemleri, Gezer’in avukatları olmadan yapıldı ve ardından Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma dosyasına gizlilik kararı getirdi.

Böylece Gezer’in ölüm nedeni adeta bir belirsizliğe mahkum edildi.


 

BİR GÜNDE İKİ HASTA TUTSAK HAYATINI KAYBETTİ

15 Aralık’ta ise hasta tutuklular Abdülerezak Suyur ve Halil Güneş yaşamını yitirdi.

Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen ve İzmir Aliağa Şakran T Tipi Hapishanesinde tutuklu bulunan ağır hasta tutuklu 65 yaşındaki Abdülrezzak Suyur’a ölümünden 3 ay önce akciğer kanseri teşhisi konuldu. Ayrıca astım hastası da olan Suyur’un, kanser teşhisinden sonra tedavisi yapılmadı.

Cezasının infaz süresini tamamlamasına 14 gün kalan Suyur’un şartlı tahliye talebi kabul edilmedi.

HALİL GÜNEŞ: AĞIR İŞKENCELER GÖRDÜĞÜ ORTAYA ÇIKTI

2 Ocak 1993 yılında 23 yaşında iken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezaevine giren ve kanser tedavisi gören Halil Güneş, hayatının 29 yılını hapishanede geçirdi. Güneş, Diyarbakır 2 No’lu Yüksek Güvenlikli hapishanenin karantina hücresinde ölü bulundu.

Kanser tedavisi gören Güneş’in hastane raporlarında ağır işkencelere maruz kaldığı ve kaburgalarında kırıklar meydana geldiği ortaya çıktı.

‘CEZAEVİNDE KALAMAZ’ RAPORUNDAN SONRA TEDAVİ OLMASI ENGELLENDİ

İşkencelere bağlı olarak nefes alma zorluğu da yaşamaya başlayan Güneş’in sağlık sorunları, hapishanedeki kötü sağlık koşulları nedeniyle zamanla daha fazla ilerledi.

2014 yılında Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinden “hapishanede kalamaz” raporu alan Güneş, Adli Tıp Kurumu’nun, “cezaevinde kalabilir” raporunun ardından tahliye edilmedi ve tedavi görmesi de engellendi.

SALİH TUĞRUL: ÖLÜM NOKTASINA GELİNCE TAHLİYE EDİLDİ

Siirt E Tipi Kapalı Cezaevinde tutukluyken düşerek felç geçiren ve hafızasını kaybeden Salih Tuğrul 13 Aralık 2014 tarihinde tahliye edildi.

Ancak hastalığı ilerledikten sonra serbest bırakılan Tuğrul,  16 Aralık 2021’de tedavi gördüğü Mersin Şehir Hastanesinde yaşamını yitirdi.

İLYAS DEMİR : CEZAEVİ YÖNETİMİ TEDAVİYİ ENGELLEDİ

Bolu T Tipi Kapalı Hapishanesinde kalan 32 yaşındaki İlyas Demir (32) de 17 Aralık’ta yaşamını yitirdi.

Demir’in ölümüne ilişkin cezaevi yönetimi bilgi paylaşmazken ablası Mahide Demir, kardeşinin 2013 yılından bu yana farklı hapishanelerde tutulduğunu, psikolojik hastalıkları olduğunu ancak cezaevi yönetiminin tedaviye izin vermediğini söyledi.


 

VEDAT ERKMEN: OTOPSİ İŞLEMLERİ GİZLİ YAPILDI

Tekirdağ F Tipi Cezaevinde tutulan Vedat Erkmen ise hücresinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Hapishane yönetimi, ölümün intihardan kaynaklandığını iddia etti.

‘POLİSLER, CENAZEYİ KAÇIRDI’

Ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Vedat Erkmen’in ağabeyi Saim Erkmen, kardeşinin cenazesinin polis tarafından kendilerinden kaçırıldığını söyledi. Erkmen, “Kardeşim ölmedi, öldürüldü ve olayın kapatılması için de otopsi işlemlerine avukatlar alınmadı” diye de ekledi.

ATK RAPORLARI ÖLDÜRÜYOR

Hasta mahkumların tedavisinin engellediğini, hapishanedeki revir koşullarının tedavi için yetersiz olduğunu belirten İHD, sağlık durumu iyi olmayan bazı mahkumların hastaneden “cezaevinde kalamaz” raporu almasına rağmen tahliye edilmediğine dikkat çekti.

Hukuka aykırı olarak hareket eden Adli Tıp Kurumlarının (ATK), ölümün kıyısında olan hasta tutuklulara “cezaevinde kalabilir” raporu verdiği, ATK raporunu dikkate alan hakimlerin ise hasta tutukluları tahliye etmediği ve bu nedenle hapishanede ölen kişilerin sayısında sürekli artış olduğu bildirildi.

Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren ATK’ların bazen de rapor değişikliğine giderek “öleceği garantilemiş hastalara” cezaevinde kalamaz raporu verdiği ve bu kişilerin tahliye edildikten kısa bir süre sonra yaşamını yitirdiği öğrenildi. Osmaniye 2 No’lu T tipi cezaevinde bağırsak kanaması geçiren Sabri Kaya ve Sincan cezaevinde kan kanseri teşhisi konulan Mehmet Ali Çelebi bu durumun en yakın tarihli örneği oldu.

CEZAEVLERİNDE İŞKENCE POLİTİKASI UYGULANIYOR

Cezaevlerinde yaşanan hak ihalelerine de dikkat çeken İHD, dikkat edilmediği sürece ölüme yol açan gluten alerjisine bağlı çölyak hastası, diyabet veya özel beslenme gerektiren hastalara “normal menü” verildiğini, hastaların revire geç çıkarıldıklarını, hastane sevklerinin geç yada hiç yapılmadığını, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan bazı mahkumların tek kişilik hücrede tutulduğunu ifade etti.

BAĞIRSAKLARINDA ÇÜRÜME BAŞLADI, SOL GÖZÜNÜ KAYBETTİ

Cezaevlerinde özellikle siyasi hükümlülere uygulanan bu işkence politikasına maruz kalan hastalardan biri 12 Ocak 2017 tarihinden bu yanan tutuklu bulunan gazeteci Devrim Ayık oldu.

Eskişehir H Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Ayık, kaldığı cezaevinde sol gözünü kaybetti ve sağ gözünün ise 30 derece miyop olduğu öğrenildi. Ayrıca Crohn hastalığı (bağırsak yüzeyinin iltihaplanması) ile de mücadele eden ve tedavi hakkı engellenen Ayık, yüzde 76 engelli raporu olmasına rağmen tahliye edilmedi.

Cezaevinde yaşam hakkı ihlal edilen bir diğer isim de Erzurum H tipi yüksek güvenlikli cezaevinde kalan Gıda mühendisi Yusuf Özmen oldu.

4.evre Over (yumurtalık) kanseri olan Özmen, 3 ay karantina hücresinde tek başına kaldı.

Yüzde 80 engelli raporu olmasına rağmen ATK’nın “cezaevinde kalabilir” dediği ağır hasta Özmen’in hayati tehlikesi devam ediyor.


 

5 KEZ ‘CEZAEVİNDE KALAMAZ’ RAPORU ALDI AMA… 

Metris Rehabilitasyon Tipi (R) Cezaevinde kalan ve iki eli olmayan Ergin Aktaş ise cezaevindeki kötü yaşam koşulları nedeniyle tüberküloz hastalığına yakalandı. Ağır hasta Aktaş, 5 kez “cezaevinde kalamaz” raporu almasına rağmen tahliye edilmedi.

Ayık, Özmen, Aktaş gibi daha binlerce hasta tutuklu baskı, şiddet ve işkence yoluyla veya tecrit odalarına kapatılarak ölüme terk ediliyor.

Türk Tabipleri Birliği, İnsan Hakları alanında faaliyet gösteren dernekler, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği gibi çok sayıda sivil toplum örgütü, hükümete “Hasta tutukluların serbest bırakılmasına” yönelik çağrıda bulunsa da Erdoğan rejimi, hasta veya sağlıklı olduğuna bakmaksızın muhalif kişileri özgürlükten alıkoymaya ve tutuklu sayısını artırmaya devam ediyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram