Kuşkusuz Kurtulmuşlar da büyük düşünmüş. Yöneticileri ve akademisyenleri hapiste olan, KHK ile kapattıkları, bir bölümünü TOKİ’ye verdikleri, bir kısmını açtıkları okulda öğretim görevlisi ve rektör yardımcısı oluvermiş Sevgi Hanım vefakar eş Numan Bey’in yeni yıl hediyesi olarak.
Üç kardeşin en küçüğü olarak Burdur Gölhisar’da doğdu Sevgi Kurtulmuş. Önce 13 yıl arayla iki ağabeyini, ardından babasını trafik kazasında kaybetti. Hayatındaki en büyük iki travmadan ilki ‘bir dediğini iki etmeyen’ babanın vefatıysa, diğeri bir doçent olarak üniversite kapısından kovulmasıydı.
28 Şubat postmodern darbesi onu profesörlüğüne çok az bir zaman kala buldu. İstanbul Üniversitesi’nin zinde ikilisi Kemal Alemdaroğlu ve Nur Sertel, Kurtulmuş’u hem işinden, hem de 16 yıllık akademik kariyerinden etti.
Üzülmüştü. Elinden hiç birşey gelmiyordu. O da bütün hayatını evine, çocuklarına ve çiçeği burnunda politikacı Numan Kurtulmuş’a adadı. 1986 yılında tanışmışlar ve iki yıl sonra da evlenerek Amerika’ya gitmişlerdi. Kızlarının doğumu için Türkiye’ye gelseler de büyük oğlu ABD’de dünyaya geldi. Arada bir sosyal faaliyetlerden de geri durmuyordu Sevgi Hanım. AKDER’e kurucu oldu.
‘İFTAR KAVGASI KERBELA SAHNESİ GİBİ’
Refah Partisi kapatılınca Sevgi Hanım’ın eşi Numan Kurtulmuş siyaset şansını Saadet Partisi’nde denedi. Fakat biraz sivrilince ‘büyük ağabeyler’in şimşeklerini üzerine çekti. O sancılı dönemle ilgili günlerden Sevgi Hanım’ın aklında kalan en unutulumaz sahne İftar kavgası: Orada bakıyorsunuz şekil olarak dindar görünüşlü insanlar ama gözünü kırpmadan iftar masalarını dağıtacak kadar yoldan çıkabiliyorlar ve acımasızlaşabiliyorlar. Ne acı ki, sanki bir Kerbela sahnesi gibi…
Sonrasında Kurtulmuş ailesi eski arkadalarından yakalarını zor kurtardı. Daha önce Refah Partisi geleneğinden kopan ve ‘yenilikçiler’ olarak siyaset basamaklarını hızla çıkan Ak Parti’ye de ‘Biz geldik’ diyemediler. Geçiş döneminde gayri memnunlarla Has Parti’de buluştular. O günlerde Numan Kurtulmuş’un, Tayyip Erdoğan, Abdululah Gül, Bülent Arınç gibi isimler için söylediği ‘Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular’ sözü Selahattin Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözü kadar etki ve yankı uyandırdı bütün kesimlerde. Özellikle dindar birçok kişi, ‘acaba’, diyordu. Konuşurken mahcubiyetten yüzü kızarıyordu. Evi, işi, ailesi ortadaydı. Memnuniyetsizlik biraz daha artsa neden güçlü bir alternatif olmasındı. Olabilirdi…
‘KALİTELİ MALI EL VE GÖZ HER YERDE SEÇER’
Numan Kurtulmuş o günleri Yeni Şafak’a verdiği bir söyleşide anlatıyor. Eşinin kıyafet alışverişini bile pazardan yaptığını söylüyor: Evin bütçesi Sevgi Hanım’da. Sevgi Hanım hiç marka ürün almıyor, diyor. Sevgi Hanım tamamlıyor eşinin iltifatlarını: Kaliteli malı el ve göz her yerde seçer. İster pazarda, ister mağazada olsun.
Numan Bey’in de gündemi daha mütevazı. Hürseda Haber’e verdikleri bir mülakatta anlatıyor: Evde dağınık olan kütüphaneleri birleştirmek, sosyoloji kitapları okumak vs… Bazen kayınvalidesine de hak vermiyor değil hani. Güngörmüş kadının ‘Oğlum yalan bilmezsin, ayak oyunu bilmezsin. Senin siyasette ne işin var’ sözlerine kendisi de inanıyor. Siyasetteki eski büyük ağabey Bülent Arınç’ın ‘Biz sahip olmadıklarımızın kahramanıyız’ dediği günler henüz.
Fakat nereden bilecekti siyasette aks değiştirerek bir hırka bir lokma günlerin hemen bitivereceğini. Öyle de oldu. Numan Kurtulmuş AKP’ye geçince geride kalanlar da kısa bir hayal kırıklığından sonra kendilerine yakın buldukları bir yere kendilerini attılar.
‘HARUN-KARUN ESKİ BİR MISIR KISSASI ARTIK’
Artık Harun-Karun hikayesi Mısır’da geçen eski bir kıssa olarak bile hatırlanmıyor. Başbakan Yardımcısı olarak Numan Kurtulmuş hükümetin yüzü… En inanılmaz hükümet kararlarını hiç yüzü kızarmadan mikrofonların ve kameraların önünde açıklayabiliyor. Ağır ekonomik kararları, Kürt bölgelerindeki yüksek yoğunluklu şiddet politikalarını, komşularla ve ‘üst akılla’ girişilen bilek güreşlerini bir ‘El Sahaf’ sakinliği ile tane tane izah edebiliyor. Basın açıklamalarında karşısında ‘sınırlı, sorumlu’ küçücük bir gazeteci gurubu da olunca herkes memnun.
At Pazarı eşrafının Kestanepazarı’nın Hisar Camii hocasına açtığı savaşta eski mahallesini tutuyordu şüphesiz Kurtulmuş. Tutmakla kalmıyor, her türlü lojistik desteği de veriyordu. Polisse polis, savcıysa savcı, kayyımsa kayyım üzerlerine salıyordu.
İş yerleri basılan, okulları kapatılan, malına mülküne el konulan insanlar neye uğradığına şaşarken, mahalle de boş durmuyordu. Ev gezmelerine gider gibi, müsadere edilen bina, okul, hastane ziyaretine gidiyorlar, gözüne kestirdiklerini talep ediyorlardı. Hatta bu üleşimde Saadet’in iftar sofrasındakine benzer kavgalar gürültüler olduğu kulaktan kulağa yayılıyordu.
SEVGİ HANIM REKTÖR YARDIMCISI OLMUŞ MEĞER
Pek ortalarda gözükmeyen, ne yaptığı ile ilgili kimsenin birşey bilmediği Sevgi Kurtulmuş ise Twitter’a yansıyan bir fotoğrafla gündeme geldi. Hükümetin el koyup adını Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi olarak değiştirdiği İpek Üniversitesi’nde mesaiye başlamış meğer! Üstelik profesör de olmuş. ‘Yarım kalan herşey tabii olarak insanı üzüyor. Akademisyenlikten ayrılmam benim için zor olmuştu’ demişti bir söyleşisinde. Üniversiteye dönme imkanım olsa seve seve dönerim, demişti. Kuşkusuz Kurtulmuşlar da büyük düşünmüş. Yöneticileri ve akademisyenleri hapiste olan, KHK ile kapattıkları, bir bölümünü TOKİ’ye verdikleri, bir kısmını açtıkları okulda öğretim görevlisi ve rektör yardımcısı oluvermiş Sevgi Hanım vefakar eş Numan Bey’in yeni yıl hediyesi olarak.
Başı bağlı Kocaeli Milletvekili Sezer Katırcıoğlu ile yukarıdan düştükleri rahat deri koltukta ‘ev sahibi’ pozu veriyorlar. Akın İpek’in parasıyla, Nevin İpek’in ince zevkiyle dekore edilen modern kampus gitmiş, altın günü için toplanmış havasında iki hanım gelmiş. Belki pazar filesini de yanında getirmiştir Sevgi Hanım, kim bilir. Dönerken pazardan olmasa da okul kantininden doldurur fileyi. Akşam birlikte hoşça vakit geçirirken artık sosyoloji kitapları değil, Tevfik Fikret okurlar, ‘Han-ı Yağma’dan başlayarak.
Ne de olsa, ‘Sevgi’siz olmuyor…
