Sokağa çıkma yasağı: Fransız evde oturur da Türk nasıl otursun?

EYLEM YILMAZ 23 Mart 2020 GÜNDEM

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan Koronavirüs (COVİD-19) salgınına karşı ülkeler önlemlerini sıkılaştırırken bu önlemlerin yeterliliği ise tartışılmaya devam ediyor.  

Vaka ve ölüm oranları hızla artıyor. Dünya genelinde yeni tip koronavirüs salgınında can kaybı 13 bini geçti. Ülke ve bölgelerdeki yeni vakalara ilişkin güncel verilerin derlendiği “Worldometer” internet sitesi, dünya genelinde COVİD-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısını 13 bin 69 olarak güncelledi. 

Verilere göre, yeni tip koronavirüs nedeniyle “en fazla can kaybı olan ülke” 4 bin 825 kişinin hayatını kaybettiği İtalya oldu. İran’da ise 1556 kişi hayatını kaybetti. 

Türkiye’de de durum gittikçe ağırlaşıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hasta sayısının 947’ye ulaştığını ve 21 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bakanlıkların açıkladıkları genelgelerde belirtilen kurallara ise toplum ağırlıkla uyum sağlamıyor. En son olarak 65 yaş ve üstü ile kronik hastalığı olanlara sokağa çıkma yasağı getirildi. Ancak bu haberi hazırladığımız (22 Mart 2020) tarih itibarıyla bu yasağa da uyulmadı. Önlemlerin sertleştirilmesi genel talep olarak öne çıkıyor. 

Salgının merkezi konumuna gelen Avrupa’da ise başta İtalya olmak üzere tüm ülkelerde sokağa çıkma yasakları uygulanıyor. Tıbbi malzeme sorunu da yaşanıyor. Bunlardan biri de Fransa. Önlemlerin geç alındığı eleştirilerinin en sık ifade edildiği ülkede bugün ilk kez 68 yaşındaki bir doktorun hayatını kaybettiği açıklandı. 14 bin 459 vakanın bulunduğu ve 562 kişinin hayatını kaybettiği Fransa’da son verilere göre 345 sağlık çalışanına korona virüs teşhisi konulduğu belirtiliyor. 

Koronavirüsün ülkelerdeki yayılımı ve alınan önlemleri incelediğimiz röportaj dizimizin şimdiki durağı Fransa. 15 yıldır Fransa’da yaşayan Euronews’ten gazeteci Fatih Yetim ile konuştuk. Yetim, Fransa’daki pratikleri aktardıktan sonra Türkiye’nin durumu ile ilgili; “Bir hafta öncesinin İtalya’sı” benzetmesini yapıyor. Okudukça siz de göreceksiniz ki alınan önlemler ve toplumun kurallara uymasıyla kıyaslanınca haksız değil. 

Söz Fatih Yetim’de 

Önce şu an Fransa’da durum nedir onunla başlayalım. Önlemler ne boyutta? Halk bu önlemlere riayet ediyor mu? 

Fransa’da vaka sayısı 5 bine dayandığında komple karantina uygulamasına geçildi. Önce iki hafta dendi ama şu anda 4-6 haftaya uzatılması gündemde. Evden çıkmak hükümetin belirlediği birkaç gerekçe dışında yasak. Çıkacak her kişi İçişleri bakanlığının hazırladığı bir belgeyi doldurup imzalamak zorunda. Markete ya da köpeğinizi gezdirmek için bile çıksanız bu belge yanınızda olmak zorunda. Aksi taktirde 38 ila 135 Euro arasında para cezası var. Evinden çalışamayacak durumda olanlar ise gitmek için iş vereninden ekstra bir belge daha almak zorunda.  

Hâlihazırda market, fırın ve eczaneler dışındaki tüm mağazalar kapalı. Marketlerin, fırınların önünde zaman zaman uzun kuyruklar oluşuyor ancak bu kıtlıktan değil elbette. Mekânın kalabalık olmasına izin vermemek ve kasada araya birer metre mesafe koymak için insanlar gruplar halinde içeri alınıyor.  

Toplu karantinadan önce Türkiye’dekine benzer ‘evden çıkmayın’ tavsiyeleri vardı ama çok riayet edilmeyince yasak geldi.   

Yasağa büyüoranda riayet ediliyor. Bununla birlikte vaka sayısında düşüş gözlenmedi henüz. Karantinada 6. güne girilirken vaka sayısı 15 bine dayandı, ölü sayısı ise 500’ü geçti. 

Peki, market önlerindeki bu kuyruklarda mesafe sağlanabiliyor mu? Herhangi bir sorun oluşmuyor mu ya da sorun oluşmaması nasıl sağlanıyor? 

Carrefour gibi büyük mağazalarda bant çekmişler zemine birer metre ayayla, gördüğüm kadarıyla herkes riayet ediyor. Fırın ve eczane önlerinde sokağa taşan uzun kuyruklar oluyorSırf mesafeyi korumak için. Herkes çok sakinSessizOlağanüstü bir zamandan geçtiklerinin farkındaZaten mesafeye riayet etmeyen uyarılıyorBaşlarsa bunun istisnası göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı semtlerdiZamanla onlar da uyum sağladı 

Salgın, Çin’de ortaya çıktıkdan sonra Fransa’da bu durum nasıl ele alındı?  

Salgın Fransa’da iki faz halinde görüldü. İlki doğrudan Çin’den geldi. Çinli turistler ve Çin’den Fransa’ya seyahat eden Fransızlarda tespit edildi. İlk aşamada 12 vaka tespit edildi. Yaşlı bir Çinli turist kurtarılamadı. Geri kalan 11 hasta iyileşti ve taburcu edildi. Vaka sayısı kısa bir süre için sıfırlandı.  

İkinci aşama salgının İtalya’da parlak vermesi üzerine başladı. İtalya bağlantılı vakalar hızla artınca salgın kısa sürede ülke çapına yayıldı.  

Bu arada hükümet, salgın henüz İtalya’da büyümeden önce alkol bazı dezenfektan ve maskelere el koydu. Herhalde onlar da bu noktaya geleceğini öngörmüşlerdi.  

Bununla birlikte, eski Sağlık Bakanı Agnès Buzyn (Paris belediye başkanlığı için istifa etti) Çin’den Fransa’ya salgının sıçrama riskini düşük görüyordu. Hatta bu yüzden şu anda 600 kadar doktor tarafından yalan söylediği gerekçesiyle dava edildi.  

Medya salgını nasıl işledi? Örneğin Türkiye’de “Türk genine bir şey olmaz” diyen bir doçentin ekranlara çıkarıldığını gördük. Benzer bir durum orada da yaşandı mı? 

Medya daha çok karantinanın günlük hayat üzerindeki etkisiyle, salgınla ilgili son gelişmeleri haberleştiriyor. Bu arada hükümetin yetersiz kaldığına dair haberler de sık sık gündeme geliyor.  

Fransızların genleriyle ilgili bir iddiaları yok. Bilakis virüsün her halükarda yayılacağını, sadece bunu yavaşlatabileceklerini düşünüyorlar. Tabi bu arada bazı aşırı sağcı figürler, göçmenlerin karantina kurallarına uymadığını da iddia ediyor. 

Duyduğum en uçuk şey, aşırı sağcı bir yazarın Müslüman göçmenleri suçlayarak; “Virüsü yayıyorlar demesiydi. 

Burada TV’den dut pekmezi kelle paça falan tavsiye edemezsin. Şu Marsilya’daki meşhur doktor, Sanofi’nin sıtma ilacını test edenO bile, klinik test sayısı yeterli değilken neden çıkıp konuşuyorsun diye eleştirildi. 

Burada bütün binaların girişinde dikkat edilmesi gerekenler konulu bir afiş varHükümet SMS atıyor herkese bilgilendirme içinİnternete girince hükümetin uyarısı çıkıyor önce. YouTube’da video izlesen hükümetin uyarısı veriliyor aradaUçuk kaçık şeyler yok 

Bu evde kal meselesi için popüler isimler kullanılıyor. Mesela Lyon Valiliği Olimpik Lyon’lu futbolculara evinizde kalın temalı video çektirmiş, onu paylaşıyor resmi hesabından. 

Salgının ciddiyeti en çok hangi aşamada fark edildi? Bu andan sonra ne gibi gelişmeler yaşandı? 

Salgının ciddiyeti İtalya’nın komple kapatılmasıyla anlaşıldı. Önce mecbur olmadıkça evden çıkmayın tavsiyeleri geldi, okullar kapatıldı, bin kişinin üzerindeki etkinlikler yasaklandı. Daha sonra bu rakam 100’e düşürüldü ardından da karantinaya geçildi.  

İlk etapta olayı tatil gibi algılayanlar çoktu. Özellikle Paris’te parklar ve bahçeler doluydu. İnsanlar ailece geziyor ve piknik yapıyordu. Hatta Cumhurbaşkanı Macron, karantina uygulamasını ilan ederken halka biraz da sitem etti.   

Açıklanan karantina paketine göre, kapatılan tüm işletmelerin çalışanları maaşlarını almaya devam edecek. Ücretsiz işten çıkarma diye bir şey söz konusu değil. Kısmı işsizlik maaşı uygulaması kapsamında çalışanlar bu süreçte maaşlarını almaya devam edecek.  

Statların önlerinde toplanan ya da Şirinler kostümleri giyerek “Biz koronayı şirinleyeceğiz” diyenleri gördük. Toplum salgının ciddiyetinin ne kadar farkında ve varsa eleştrileri neler?  

Bu Şirinler etkinliği 1000 kişi ve üzeri toplantıların yasaklanmasından hemen önceydi. Yine risk vardı ama yasak olamadığı için etkinlik düzenlendi.  Açıkçası halk resmi açıklamalara baktığı için olayın ciddiyetini biraz geç kavradı.  

Çin’den çıkan bir salgının günlük hayatlarını bu kadar alt üst edeceğine pek ihtimal vermiyorlardı. 

Toplumdaki genel eğilim nedir? Önlemler konusunda gecikildiği düşünülüyor mu? 

Hükümet sürekli kıtlık yok, sadece lojistik sorunu var dediği için stok olmadı. Riski azaltmak için birkaç günde bir markete gitmeye çalışıyor insanlarBir günde 5 kişiden fazla insanla temasınız olmasın deniyor. Genel olarak insanlar sakin. 

Bugün vaka sayısındaki artışa bakıldığında geç kalındığı kanaati hakim kamuoyunda. Ama İtalya gibi olacaklarını da düşünmüyorlar. 

Muhalefet ne yapıyor? Yapıcı mı yoksa sert eleştiriler mi dile getiriliyor?  

Muhalefet iki noktada çok etkili söylemlerle çıkıyor kamuoyunun karşısına: 

Sol muhalefet karantinayla birlikte kapatılan iş yerlerinin doğuracağı mağduriyetleri asgariye indirmek için önerilerde bulunuyor daha çok. Faturaların ve kira ödemelerinin askıya alınması isteniyor. Malum bu uygulama sadece küçük ve orta ölçekli işletmeler için açıklanmıştı hükümet tarafından.  

Sağ muhalefet ise, ağırlıklı olarak sağlık sektöründeki eksikliklere vurgu yapıyor. Daha önce onların iktidarında yapılan maske stoklarının bugün ortadan kaybolmuş olmasını eleştiriyorlar mesela.  

Bu arada Fransa’da tıbbi maske kıtlığı söz konusu.  

Avrupa Birliği, tüm birlik üyeleriyle bundan sonra ortak bir sağlık politikası üretir mi? Birlik olarak bugüne kadar yapılanlar nasıl tartışılıyor? 

Avrupa’da herkes kendi derdine düşmüş durumda. Öyle bir manzara var ama bu krizle birlikte AB’nin stratejik bazı ürünlerde Çin’e bağımlı olmayı bırakacağı öngörülüyor. Yani parasetamol gibi, tıbbi maske gibi ürünlerin üretimleri artık Avrupa’ya kayabilir.  

Fransa ve Almanya, bu krizde de AB’yi kenara itmedi, ortak hareket ettiklerine dair bir imaj verdiler en azından. Sınırları kapatma kararı öncesi mesela, komisyondan onay aldıklarını açıkladılar 

Bundan sonra olası sağlık krizlerine karşı daha kapsamlı bir program üzerinde çalışacaklardır muhakkak. 

Örneğin, birlik üyelerinin İtalya’yı çok yalnız bıraktığı görülüyor. Bu durum nasıl ele alınıyor? 

AB dayanışması çöktü demek kolaycı bir yaklaşım olur. Haddi zatında İtalya’ya da gerekli maddi destek sağlandı.  

Fransa son ana kadar İtalya sınırını kapatmadı. Belki bugün biraz da bunun bedelini ödüyor.  

Almanya, son olarak sınır bölgelerindeki Covid-19 vakaları için Fransa’dan hasta kabul edebileceğini duyurdu.  

AB’ye yönelik en sert eleştiriler daha önce de birlik karşıtı olan, sınır kontrollerini savunan aşırı sağ kanattan geliyor. 

Çin’de ortaya çıktı ama bugün Avrupa salgının merkezi haline geldi. Sence bu nasıl oldu? Bu duruma gelinmesindeki en temel sorun nedir? 

Resmi açıklamaları bir kenara bırakırsak kamuoyunda birkaç kanaat ön plana çıkıyor:  

-Çin gerekli uyarıları zamanında yapmadı (bilerek ya da bilmeyerek), vatandaşları salgına rağmen gezmeye devam etti. Nitekim Fransa’ya ilk kez turistler getirmişti.  

-İtalya geç kaldı tepki vermekte. Çünkü orada bir anda fırladı vaka sayısı.  

-Fransız hükümeti olayın vahametini geç kavradı.  

-AB genelde ağır davrandı ekonomik sonuçlarını düşünerek. Çin ile uçuşlar daha önce durdurulmalıydı. 

Ben de Çin’in salgınla ilgili veri paylaşımında şeffaf olamadığı kanaatindeyim baştan beri. Salgını ilk kez duyuran doktorun başına neler geldiğini biliyoruz. Aynı şekilde Wuhan’da gazeteciler de ortadan kayboldu. Bununla birlikte AB genelde önlem almakta geç kaldı. 

Okulların tatili, kreşler konusunda nasıl adımlar atılıyor? Uzaktan eğitim Türkiye’de çok verimli olmaz diye değerlendiriliyor. Orada ne gibi çözümler üretiliyor? 

Online uzaktan eğitim sistemi devam ediyor. Çocuğuna bakmak zorunda olan çalışan anne babalar için ücretli izinler getirildi.  

Kreşler sadece sağlık çalışanlarının çocukları için sınırlı sayıda hizmet veriyor.  

Hastaneler yeterli mi? Yeterli yatak kapasitesi bulunuyor mu? Tedavi konusunda ne gibi şikayetler öne çıkıyor, hangi sorunlar yaşanıyor? 

Fransa, krizin henüz başında hastaneleri üç kategoride organize etti. İlk safra Covid-19 vakalarına bakacak birinci kategori hastaneler büyük oranda boşaltıldı, hastalar ikinci üçüncü kategoriye nakledildi. Mesela salgınla mücadele üçüncü kategori kabul edilen çocuk hastanelerine başka hastalar nakledildi. 

Zorunlu olmayan tüm ameliyatlar ertelendi. Emekli sağlık çalışanları ile tıp ve hemşirelik öğrencilerine göreve  çağrılabilirsiniz dendi. Elbette gönüllü olarak.  

Fransa’da covid semptomlari gösterdiğinizi düşünüyorsanız kendi başınıza kalkıp doktora ya da acil servise gitmiyorsunuz.  

Acil servise gideni de geri çevirmiyorlar ama tavsiye edilen: Hafif semptomlarınız varsa önce kendi aile hekiminizi arıyorsunuz. Hatta görüntülü arayıp muayene de olabiliyorsunuz. Doktorun size uzaktan reçete ya da rapor yazma hakkı var. 

Semptomlarınız ağırsa, yani nefes darlığı çekiyorsanız direk 15’i arıyorsunuz (112’nin Fransa muadili). Sağlık ekibi gelip ilk muayeneyi evinizde yapıyor. Duruma göre hastaneye götürüyor ya da evinizde tedavi ediliyorsunuz. Bu arada test için numune alınıyor tabi. 

Fransa’da test sistemi de çok tatminkar değil. Bugüne kadar 60 bin test yapıldı. Yani sadece ağır semptomu olan hastalar test ediliyor. Dün Sağlık Bakanı test yapan laboratuvar sayısını 120’ye çıktığını ve daha fazla test yapılacağını açıkladı. 

Fransa’da sağlık sistemi henüz tıkanmadı. Ama salgının merkezi konumundaki Mulhouse’da (Strasburg yakınlarında) ordu devreye girdi, sahra hastanesi kuruldu. Henüz bölgeler arası hasta transferleri de pek gündemde değil. 

Salgının ortaya çıktığı ilk günden bugüne sen bundan nasıl etkilendin? Değiştirdiğin alışkanlıkların oldu mu? 

Öncelikle işe gitmiyorum. Evden çalışıyorum. Sadece hava almak için kısaca evin önüne ya da yakınlardaki bir market için dışarı çıkıyorum. Cebimde sürekli imzalı belge bulunduruyorum. 

Maske ya da eldiven takmıyorum ama cebimde sürekli el dezenfektanı bulunduruyorum. 

Arkadaşlarla görüşmüyoruz. Gerçek bir izolasyon söz konusu. 

İnsanlar sosyalleşebilmek için ne gibi yöntemlere başvuruyor? 

Burada henüz karantinanın başı, henüz öyle meşhur bir sosyalleşme etkinlikleri yok FransızlarınKarantina challenge gibi şeyler dönüyor sosyal medyada sadece. 

Bir de spor kulüpleri, evde kalan çocuklar için boyama sayfaları paylaşıyor sık sık. 

Elbette apartmanlardaki yaşlılar için yardım teklifleri, her akşam 20’de sağlık çalışanları için balkona çıkıp alkışlama etkinlikleri devam ediyor. 

Son soru: Oradaki pratikler üzerinden Türkiye’ye nasıl görünüyor? 

Bir hafta önceki İtalya gibi görünüyor. Ayrıca, izinsiz işten çıkarmalar falan… Buradakine benzer bir ekonomik destek paketi olmadan evde kal demenin anlamı yokFransız evde oturur, maaşı yatacak her halükarda. Ama Türk nasıl otursun? Türkiye olayın vahametinin farkında değil gibi. 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram