Erdoğan’ın camisi, İmamoğlu’nun oltası

O 'biz', cami cemaatiydi. Erdoğan geldiği geleneğin cami cemaatini kışkırtma konusundaki başarısını tekrarlamaktan bu sefer aciz. Sezen Aksu, karşısına dik durunca Erdoğan sustu. İmamoğlu'nun bu suskunluğu geçiştirirken Erdoğan'a attığı 'Balıkçı' oltası ise unutulmaz.

CEM MORA 26 Ocak 2022 GÖRÜŞ

Erdoğan ve İmamoğlu

Erdoğan, “Minareler süngü, kubbeler miğfer/Camiler kışlamız, müminler asker” dizeleriyle başlayan şiiri okuduğunda cezaevine gireceğini kestiremese de toplumda büyük bir etki yaratacağını biliyordu.

17 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te seslendirdiği ‘milliyetçi’ Ziya Gökalp’in Asker Duası muhafazakâr sağın müstakbel liderine hiç bırakmak istemeyeceği iktidarın kapısını araladı. Öte yandan aynı gelenekten geldiği Milli Görüş çizgisinin cami cemaatini konsolide etme konusundaki görece başarısını daha da ileri taşıdı. Erdoğan camileri henüz tam anlamıyla kışlaya dönüştüremese de partisinin ‘ileri karakolu’ yapmayı başardı.

Milliyetçi ve mukaddesatçı sağın tabanını ötekilere karşı kışkırtma ve saldırtma konusunda eskiden beri camilerin özel bir yeri vardır. Hatırlayınız: Bir Cuma namazı Sivas’ta cemaatin etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne doğru yürüyüş başladığı günü, 2 Temmuz 1993 tarihini. Azgın kalabalık önce Halk Ozanları heykelini yıktı, boynuna ip asıp yerde sürükledi. Daha sonra ise Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak üzere kente gelen Madımak Oteli’ne yöneldi. Sonuç, akşam üstü otel ateşe verildi. Aralarında Metin Altıok, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin’in de olduğu 33 insan Madımak’ta yaşamını yitirdi. Can verenlerin en küçüğü 12 yaşındaki Koray Kaya adlı biri çocuktu.

Biraz daha eskiye gidelim…

Yine bir Cuma hutbesi sırasında camilerin minarelerinden, “Komünistler, Milönü Mahallesi’ndeki Alaaddin Camii’ni yaktı” anonsları yapıldı. ‘Devletin’ TRT radyosu Alaaddin Cami’nin bombalandığını anons etti. 4 Temmuz 1980 günü son iki aydır süren  tahrikler sonucu azgın kalabalıklar yine harekete geçirilmiş, “Kızılbaşlara ölüm” sloganları atmaya başlayan gruplar Milönü’ye doğru yürümeye başlamıştı. Ulukavak Mahallesi’nde yaşayan Alevi dedesi Veli Solmaz ve yanındaki arkadaşı mahalle fırınında yakılarak öldürüldü. Resmi rakamlara göre 57 kişinin hayatını kaybettiği olaylarda yüzlerce insan yaralandı, yüzlerce ev ve iş yeri ise yağmalandı.

Cami yerinde duruyordu ama cemevleri ve canlar yakılmıştı.

Daha da eskilere gidelim…

19 Aralık 1978’de Maraş’ta kentteki Çiçek Sineması’na, Sovyetler Birliği’ndeki Türk kökenli halklara yapılan baskıları anlatan Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan’ın başrolünü oynadığı Güneş Ne Zaman Doğacak filminin gösteriminde sinemaya patlayıcı madde atıldı. Gece yarısı patla­yan bombanın ardından seyirciler sokağa dö­küldü. “Kanımız aksa da zafer İslam’ın!” sloganı­ atarak önce CHP il binasına saldırdılar.

Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kahvehane bombalandı. 21 Aralık günü TÖB-DER üyesi iki öğretmen, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu katledildi. 22 Aralık’ta öldürülen iki öğretme­nin cenaze törenine yaklaşık on bin kişi katıldı.

Cenaze korteji Ulucami önüne geldiğinde cami için­de ve çevresinde iki bin kişi silahlanmış bir şekilde ce­naze kortejini bekliyordu. O gün, Bağlarbaşı Cami imamı Mustafa Yıldız, Cu­ma vaazında halkı saldırıya şu sözlerle hazırlamıştı: “Oruç tutmak, namaz kıl­makla hacı olunmaz, bir Alevi öldürürsen beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanırsın. Bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır.”

Maraş Katliamı olarak tarihe geçen olaylarda bir haftada 120 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın iş yeri tahrip edildi.

Erdoğan, 2000’lerin başında Milli Görüş gömleğini çıkardığını iddia ederek yeniden başladığı siyasi maratonunun sonunda her sıkıştığında ‘cami’ye koştu. Namaz sonrası kapıda verdiği mesajlarını mihraba kadar taşıdı.

Artık sadece beyaz takkesini takıp aşır tilavet etmiyor.

“Dönemin başbakanı’ Erdoğan, 2013’te, Gezi Parkı direnişi günlerinde söylediği ve hâlâ ispat edemediği “camide içki içtiler” yalanının tutmamış olması içine dert olmuş olacak ki, yeni tahrik denemelerine tevessül ediyor. O günlerde “Af edersiniz Dolmabahçe’de Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nin içine bira şişeleriyle girdiler. Bunlar böyle ahlaksız.” ifadeleri ile kalabalıkları harekete geçirememiş, ellerinde olduğunu iddia ettiği ve gelecek cuma yayınlayacağını söylediği o görüntüler bir türlü gün yüzüne çıkmadı.

Aradan geçen sürede Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nin o dönemdeki müezzini Fuat Yıldırım sürgün üstüne sürgüne gönderilse de yalanlara inanmaya hazır kitleleri her zaman bulmak mümkün.

Ve 21 Ocak 2022. Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, sanatçı Sezen Aksu’nun 5 yıl önceki bestesini bahane ederek sanatçıyı hedef aldı, “Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” dedi:

“Hakaretlerin bini bir para. Bütün bunların karşısında dimdik duracak olanlar sizlersiniz. Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir.”

O ‘biz’, cami cemaatiydi. Fakat geldiği geleneğin cami cemaatini kışkırtma konusundaki başarısını tekrarlamakta bu sefer de acizdi.

Gezi’de olduğu gibi yine -kendi deyimiyle- netice alamadı. Sezen Aksu, müellifi kendisinin olduğu şiiriyle birlikte karşısına dikilince Erdoğan sustu. Karadenizli hemşehrisi ve şehremanetinin yeni sahibi  Ekrem İmamoğlu’nun bu suskunluğu geçiştirirken Erdoğan’a attığı ‘Balıkçı’ oltası ise unutulmaz…

Medyanın ‘basın’ olduğu zamanlardaki muharrirlerin deyimiyle söylersek ‘bu satırların yazıldığı saatlerde’ internet siteleri ve sosyal medya İmamoğlu’nun yediği balıkların kılçıklarını ayıklamakla meşguldü.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram