‘Cezaevleri patlama noktasında, önlem alınmazsa katliama dönüşebilir’

EYLEM YILMAZ 23 Mart 2020 Genel

Bir yıldır Meclis’te bekleyen ve kamuoyunda “af yasası” olarak bilenen infaz düzenlenme yasası koronavirüs (COVİD-19) nedeniyle yeniden gündeme alındı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yeniden üzerinde çalışılan düzenleme önümüzdeki hafta Meclis’te muhalefet partilerine sunulacak. 

Koronavirüs salgınının ardından cezaevlerinin kapasitesinin üzerinde doluluk oranında olması nedeniyle tutukluların serbest bırakılması yönünde çağrılar yapıldı. Uzun süredir infaz düzenleme yasası üzerine çalışan AKP’li yetkililer ise Cumhurbaşkanı’nın terör suçları, cinsel istismar ve uyuşturucu gibi suçlarda indirim yapılmaması uyarısı nedeniyle düzenlemeyi bekletmişler. Ancak düzenleme salgın nedeniyle yeniden gündeme alındı.  

Terör suçları konusunda henüz nasıl bir yöntem izleneceği belirlenemezken şiddete bulaşmamış, yalnızca fikir beyanından “terör örgütü üyeliği” ya da “üye olamamakla birlikte yardım” gibi suçlarından tutuklu bulunan gazeteciler, avukatlar cezaevinde bulunuyor. Aralarından yaş nedeniyle koronavirüs salgınında yüksek risk grubunda bulunanlar var. Bunun yanı sıra fikir beyanı nedeniyle birçok siyasi hükümlü bulunuyor ve hasta tutuklu oranı da yüksek. Sivil toplum kuruluşları ve muhalefet cezaevinde koronavirüs tespit edilen bir vakanın dahi “kitlesel ölümlere” neden olacağı uyarısında bulunuyor. Yasanın bu şekliyle hiçbir olumlu sonucu olmayacağını belirtiyorlar. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın-İŞ Genel Başkanı Faruk Eren haftaya Meclis gündemine alınacak yasal düzenlemeyi Kronos’a değerlendirdi. 

Gazeteci Faruk Eren, tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması için bir haftanın bile geç olduğu görüşünde: “Cezaevleri için büyük bir tehlike var. Cezaevlerinde kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlü var. Hijyen şartları çok kötü… Sağlık hizmeti neredeyse yok… Kapasitesinin çok üzerinde doluluk olduğu için insanlar tıkış tıkış, çok zor koşullarda tutuluyorlar. Dolayısıyla tutuklular derhal serbest bırakılmalı. Tutukluluk zaten istisnai bir uygulama olması gerekirken ne yazık ki Türkiye’de rutin bir uygulamaya, cezalandırma yöntemine dönüştürüldü. Bizce siyasi tutukluların tümü serbest bırakılmalıdır. Şu anda her muhalifi ya ‘terör örgütü üyesi olmak’ ya da ‘üye olmamakla birlikte yardım etmek’ gibi abuk maddelerle yargılıyorlar. Bu nedenle sadece gazeteciler değil tüm siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır. Aksi halde bu bir katliama dönüşebilir. Bu virüs çok ciddi bir uyarıdır. Çok çabuk yayılan ve insan hayatını tehdit eden bir hastalık söz konusudur. Buna karşı derhal önlem alınmalı.”  

İran ve Bangladeş’de cezaevlerinin boşaltıldığını hatırlatan Eren; “Gerçekten bu virüs cezaevine girerse çok vahim sonuçları olur. Önü alınamaz bir biçimde yayılır. O koşullarda yayılması çok kolay. Önlem alındığını söylüyorlar ama dışarıda da almışlardı ve şimdi görüyoruz ki her gün yeni vakalar ortaya çıkıyor. Önlemler yeterli olmuyor veya gecikilmiş oluyor. Dışarıda bile insanlar tehdit altında; evlerine kapanmış, sokağa çıkamıyor. Cezaevindeki insanların hayatı tehdit altında derhal serbest bırakılmalı” diye konuştu. 

“KİTLESEL ÖLÜMLER YAŞANABİLİR” 

HDP’li Gergerlioğlu, düzenlemeyi yetersizlik bulduklarını belirtiyor: “Şu anda cezaevlerinde 50 bine yakın siyasi mahpus var. Koronavirüsle birlikte getirilen yasayı yetersiz buluyoruz. Daha çok adli suçlara yönelik bir çalışma. Orada da tahliyeler olmalı elbette ama ayrımcılık yapılmamalı. Çünkü insanların en çok canlarının yandığı yandığı husus düşüncelerini ifade etmeleri sonrasında cezaevlerine girmeleridir. Düşünün gazeteciler, gazetecilik yaptığı için anında tutuklanıyorBu konuda bir gelişme görmüyoruz. Sosyal medyada fikirlerini beyan ettikten sonra tutuklananlara ilişkin de bir gelişme görmedik. Bir insan şiddete bulaşmadığı halde düşüncesinden dolayı terörist diye nasıl tanımlanabilir? Bu olacak şey değil. Yapılması gereken en temel düzenleme budur. Ama iktidar bir takım siyasi saiklerle bu konuda adım atmak istemiyor. Bu nokta kamuoyu baskısının önemli olacağını düşünüyorum.” 

Ev hapsi seçeneğini gündeme alarak hamileler, anne-babalar, hastalar, yaşlılar bir an önce serbest bırakılmalı diyen Ömer Faruk Gergerlioğlu “aksi halde kitlesel ölümler yaşanabilir” görüşünde: “Yurt dışı yasağı, imza şartı koyarsınız ve serbest bırakabilir, tutuksuz. Bakanlığın genel yaklaşımı terör suçlarına girmemek. Onlar da biliyor ki bu çok doğru bir tavır değil. Hele ki böyle bir salgın ortamında Bakanlık yetkilileriyle konuştuğumuzda hastaları, yaşlıları ve tanısı geç konduğu için ölen kanser hastalarını söylediğimizde başlarını öne eğiyorlar; “Bir şey yapılması gerektiğini biliyoruz” diyorlar. Cezaevleri gerçekten bunu kaldırabilecek durumda değil. Patlama noktasında. 250 bin kapasitesi var ki bu arttırılmış kapasitedir. Fakat buna rağmen 300 bin kişi konulmuş durumda. Vahamet bu boyutta… 8-10 kişilik koğuşlarda 25-30 kişi kalıyor. Duvarları akan koğuşlar var. Sular düzgün akmıyor vesaire. Bu ortamda insanların yaşaması işkencedir.” 

Peki, şu ana kadar tespit edilen bir vaka var mı? Adalet Bakanlığı, olmadığını duyururken Ömer Faruk Gergerlioğlu koronavirüs teşhisi konulmayan ancak yüksek ateşle hastaneye kaldırılan yedi mahkûmun olduğunu söylüyor. Bakanlığın, şeffaf olmadığı görüşünü dile getiren Gergerlioğlu şu an cezaevlerinde alınan önlemleri ve tutuklu yakınlarının kendisine aktardıklarını şöyle anlatıyor: 

Türkiye’de şan en tedirgin olan grup mahpus yakınlarıdır. Kapana sıkışmış ve çaresiz kaldıklarını düşünüyorlar. Birçok kişi cezaevlerinin zaten karantina olduğunu söylüyor ama bu insanlar her gün infaz koruma memurlarıyla temas halinde. 150 bin infaz koruma memuru var. Bu az bir sayı değil. Buradan bir şekilde bulaşması kaçınılmazdır. Bulaştığı zaman da zaten bir kişi nezle olduğunda tüm koğuş oluyor, tüm cezaevine yayılabilir. Akşam 5’ten sonra havalandırma bile açık değil. İktidar vekilleri bile dayanamıyor; Allah düşürmesin, böyle yaşanır mı” diyorlar. Dolayısıyla kitlesel ölümler olabilir. Şu an tek tük haberler gelmeye de başladı. Anladığım kadarıyla Adalet Bakanı talimat vermiş, dışarıya sızdırmamaya çalışıyorlar.  

İki gün önce Balıkesir Kepsut Cezaevi’nde kalan yedi kişinin yüksek ateşle hastaneye kaldırıldığı haberini aldık. Yakınları arayıp söyledi. Ateşli oldukları doğrulandı ama COVİD19 olup olmadığı doğrulanmadı. Anladığım kadarıyla her cezaevinde böyle vakalar var ve söylemek istemiyorlar.  

Silivri Cezaevi’nden de hastaneye kaldırılan birkaç vaka olduğunu duydum ancak koronavirüs (COVİD-19) olduğu söylenmedi, böyle bir haber almadım. Şu an da Silivri’de, birçok bölümde karantina koğuşları oluşturuldu. Bunu mevcut koğuşlarda kalanları diğer koğuşları aktararak yaptılar. Böylece 7 kişilik koğuşlarda 45 kişi olmuşlardır sanırım. Bu karantina koğuşları tüm cezaevlerinde var ve insanları bu da zor durumda bırakıyor. Bakanlığın şeffaf olması lazım Eksik bir şey varsa yardımcı olalım, yıkıcı değil yapıcı bir muhalefet olmaya çalışıyoruz, hep birlikte yapalım diyoruz. Yaşlı, hasta ve çocuklu olanların en kısa sürede serbest bırakılması gerekiyor. 

Gazeteci Dayanışma Ağı tarafından yeni infaz düzenlemesiyle ilgili Kronos’a yapılan açıklamada ise şöyle denildi: 

“İktidar tarafından daha önce hazırlanan yargı paketi, özellikle hukuk alanındaki örgütler ve pek çok baro tarafından görüşleri alınmadığı gerekçesiyle eleştirilmişti. AKP iktidarının şu ana kadar izlediği yargı politikalarına bakıldığında da özgürlükler ve demokrasi adına büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz açık. İddianame dahi hazırlanmadan geçirilen uzun tutukluluk süreleri, keyfi “terör” suçlamaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve yüksek yargının kararlarının göz ardı edilmesi gibi uygulamalar yargının siyasi bir araç olarak kullanıldığını da gösteriyor. Halihazırda 91 gazeteci arkadaşımız tutuklu. Gazetecilik faaliyetleri, haberleri ve görüşleri nedeniyle cezaevinde tutulan arkadaşlarımızın birçoğu da terör bağlantılı suçlarla yargılanıyor. 

Bütün bunlar ortadayken, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de cezaevlerinde bulunan yurttaşlarımızın koronavirüs salgını karşısında en korunmasız ve tehdit altında olan gruplardan biri olduğu biliniyor. Gazeteci Dayanışma Ağı olarak, iktidar partisi tarafından sunulan 2. Yargı Paketi’nin de herhangi bir yaraya merhem olmadığını üzülerek görüyoruz. Önce şu temel ilkenin açıkça ortaya konması ve kabul edilmesi gerekiyor: Gazetecilik faaliyetinin ne olduğuna iktidarlar karar veremez. İktidar olmak her şeyin en iyisini bilmek ve uygulamak anlamını taşımaz. Gazetecilerin görevleri de iktidarın yanlış politikalarını görmezden gelmek değildir. Aksine gazetecilik faaliyeti iktidarların yanlış politikalarının da önüne geçecek önemli bir meslektir. Ayrıca gazetecilerin görevi iktidarı korumak değil halka doğru, güvenilir bilgi ve haberi ulaştırmaktır. Gazetecilik suç değildir. Tüm gazeteci arkadaşlarımız derhal salıverilmelidir.  

Bugün sunulan pakette, terörle mücadele kapsamındaki dosyalarla ilgili usul düzenlemesine gidilmediği ve yine pek çok gazeteci arkadaşımızın mağduriyetinin devam edeceği anlaşılmaktadır. Yargılama sürelerinde kimi düzenlemeler olsa da bunların uygulamada nasıl gerçekleşeceği belirsizdir. Dahası, infaz sürelerindeki düzenlemelerin de sonraki pakete dahil edilmesinin planlandığını AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş bugün açıklamıştır.  

GDA olarak, COVID-19 salgını riskinin de göz önüne alınarak derhal cezaevleri ve infaz süreleri için acil düzenlemelerin yapılmasını, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram