Cem Karaca’ya çiçekler yolluyoruz

Bazen ürkütürsek tutamayacağımız bir kuşun kanadındaki sevdanın ateşinde, bazen akşamın erken indiği mahpushanelerin dönüşünde, bazen de başını alıp giden sevgilinin acısında bulduk onu. İyi ki geçtin bu dünyadan Muhtar Cem Karaca! “Doğuma da ölüme de çiçekler yolluyoruz…”

SENA GÖKÇE 08 Şubat 2021 PORTRE

Kadıköy Belediyesi Cem Karaca’nın metal heykelini Moda’da bulunan Cem Karaca sokağına yerleştirdi.

Bir insanın hayatını 6 dakika 7 saniyede anlatmıştı herkese. “İşte geldik gidiyoruz, bilinmez bir diyara…” Bilinmez diyara selam olsun, ruhun şad olsun Cem Karaca…

Tiyatro sanatçısı Toto Karaca ile Azeri asıllı İbrahim Karaca’nın tek çocuğu olarak 5 Nisan 1945’te İstanbul’da doğdu Muhtar Cem Karaca. Bu sanatçı çiftin çocuğunun da sanat ile tanışması neredeyse anne karnındayken olur. Annesinin piyanist teyzesi Rosa’nın Cem Karaca’ya piyano çalmayı ve notaları öğretmesi onun içine, hayatının tamamını kapsayacak ‘müzik’ sevgisini serper. Liseyi Robert Kolejinde okurken rock müziğe ilgi duymaya başlar. Babası oğlunun hariciyeci olmasını isterken annesi Toto Karaca ise sesine hayran olduğumuz Cem Karaca’nın yeteneğinin farkındadır. Bu nedenle oğlunun müziği ile yakından ilgilenir.

 İLK MÜZİK TOPLULUĞU

1962’de Beyoğlu Spor Kulübünde arkadaşlarının ısrarı üzerine şarkı söyleyen Cem Karaca böylece ilk sahne deneyimini yaşar. 1963’te arkadaşları ile sanatçı İlham Gencer’in de desteğini alarak ‘Dinamikler’ müzik grubunu kurar ve ilk grubu ile sahne almaya başlar. Elvis Presley parçalarını yorumlayan rock müzik grubu o yılın sonunda dağılır. Fakat bu dağılma Karaca’nın motivasyonunu dağıtmaz. Çok geçmeden de ‘Cem Karaca – Jaguarlar’ grubunu kurar. 1965’te Altın Mikrofon’a katılırlar ancak ön elemeyi dahi geçemezler. Cem Karaca müzik için ne kadar savaşsa da babasının müziği bırakması yönündeki ısrarı sürmektedir. Hatta adam tutup konserlerinde onu yuhalatır fakat ne yaptıysa vazgeçiremez. 1965’te tiyatrocu Semra Özgür ile hayatını birleştiren Cem Karaca, dünya evine girdikten üç gün sonra askerlik yapmak üzere Antakya’nın yolunu tutar. Bu dönemde müziğine yön verecek bir ozan ile tanışacaktır: Âşık Mahsuni Şerif.

 ANADOLU ROCK

Evliliğinin henüz üçüncü gününde eşiyle ayrı düşmüştür. Eşi, annesi, babası ve İstanbul burnunda tüterken bir bağlama sesi duyar. Cem Karaca o anları şöyle anlatıyor: “Bu noktada türküleri tanıdım ve baktım ki ben yanlış bir coğrafyada yanlış bir lisanla şarkı söylemek zorunda değildim. Ben doğru coğrafyada doğru bir dille şarkı söylemek zorundaydım.”

Rock müzik ile Anadolu müziğini harmanlayan Cem Karaca böylece Türkiye’de müziğe yeni bir soluk getirir: Anadolu Rock.

Cem Karaca ve Apaşlar

 APAŞLAR’DAN KARDAŞLAR’A

Askerliğin ardından 1967’de dönemin ünlü gitaristi Mehmet Soyarslan’ın kurucusu olduğu Apaşlar grubu ile tanışır. Apaşlar grubu ile de Altın Mikrofon’a katılır. İleride çocuğuna isim olarak vereceği ‘Emrah’ şarkısı ile ikincilik kazanırlar. Sözleri Mehmet Soyarslan’a ait ‘Resimdeki Gözyaşları’ şarkısını seslendiren Cem Karaca ve Apaşlar bu şarkıyla da büyük ses getirir. Cem Karaca’nın artık daha çok siyasi şarkılar söylemek istemesi ve Soyarslan’ın buna karşı çıkması sonucu oluşan anlaşmazlıklar Cem Karaca ile Apaşlar’ın yollarını ayırır.

“Benden sana son kalan bir küçük resim şimdi
Cevap veremez ama ağlar yalnızlığına…”

 Apaşlar ile ayrıldıktan sonra ‘Kardaşlar’ grubunu kuran Karaca, burada daha çok toplumcu müzikler yapmaya başlar. Kardaşlar grubu ile ilk olarak Dadaloğlu/Kalender 45’lik plağını çıkarır. Plağa ismini veren ‘Dadaloğlu’ şarkısı uzun süre gündemde kalır.

“Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir.”

Arkasından Oy gülüm oy/Kara Sevda plağı gelir. Bu plağı üç plak daha takip eder. Böylece Kardaşlar ve Cem Karaca, 12 Mart 1971 Muhtırası’nın yaşandığı yılı dört plak ile tamamlar.

Cem Karaca ve Kardaşlar

İKİ DARBE ARASINDA ALTIN ÇAĞ

Kardaşlar ile iyi bir ivme yakalayan Cem KaracaTatlı dillim’, ‘Demedim mi?’, ‘Lümüne’, ‘Askoros Deresi’, ‘Üryan Geldim’ gibi ünlü eserlerini bu dönemde seslendirir. 1971’de Hey Dergisi’nin “Yılın Erkek Sanatçısı” ödülüne layık görülür. Kardaşlar’ın gitaristi Seyhan Karabay ile yaşadığı anlaşmazlıklar sonucu gruptan ayrılır. Ancak kolektif çalışmayı seven Cem Karaca kısa süre içerisinde Anadolu Rock müziğinin önemli topluluklarından Moğollar ile çalışmaya başlar. Bu arada Moğollar ile Kardaşlar arasında tam anlamıyla bir değiş tokuş gerçekleşmiş, Cem Karaca Moğollar’a, Moğollar’dan da Ersin Dinleten Kardaşlar’a geçmiştir.

Cem Karaca ve Moğollar iyi bir ikili olduklarını 1972’de “Yılın En İyi Yerli Topluluğu” seçilerek ispatlarken Cem Karaca da Hey Dergisi tarafından ikinci kez “Yılın Erkek Sanatçısı” ödülüne layık görülerek yükselişini süsler. 1973’te Moğollar ile Obur Dünya/El Çek Tabip adlı 45’lik plağını yayınlar. Bu plağın ‘Obur Dünya’ şarkısı yıllar sonra Z kuşağının karşısına PlayStation oyunu NBA Live 2016 tanıtım videosunun fon müziği olarak çıkacaktır. Cem Karaca ve Moğollar 1974 yılında sükse yapar. Anadolu’da yaşanmış bir hikâyeden yola çıkarak yazdıkları Namus Belası şarkısı ile o yılı kasıp kavururlar. Şarkı sosyolojik olgular açısından dolu dolu bir eserdir. Hey Dergisi şarkının öyküsünü çizgi roman olarak yayınlar. Cem Karaca’nın Moğollar ile birlikteliği grubun bel kemiği Cahit Berkay’ın Fransa’da çalışmak istemesi üzerine son bulur.

“Ana baba bacı kardaş dar günümde el olur
Namus belasına kardaş döktüğümüz kan bizim”

Moğollar ile yolların ayrılmasından sonra 1974 yılının mart ayında Dervişan grubunu kuran Cem Karaca, 1975’te kült eseri Tamirci Çırağı’nı sevenlerine sunar. Aynı yılın sonunda ise ‘Mutlaka Yavrum/Kavga’ 45’liğini yayınlar. ‘Mutlaka Yavrum’ şarkısı Filistin Kurtuluş Örgütü için yazılmıştı. O yıllarda artan siyasi gerginlik Cem Karaca’nın şarkılarına da yansır.

Karaca şarkıları ile duruşunu belli eder. Bu dönemlerde bir gazete haberinden yola çıkarak yazdığı Parka’ şarkısı, İhtarname’ ve Beni Siz Delirttiniz’ gibi önemli eserlerini yayınlar. 1977’de ‘Yoksulluk Kader Olamaz’ albümü ile dönemin simge ismi olurken 1978’de ‘1 Mayıs’ plağı ile o yıllara damga vurur. ‘1 Mayıs/Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini’ plağından sonra Dervişan ile de yolları ayrılır.

“Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez!”

1978’de Dervişan’ın dağılmasının ardından Cem Karaca bu kez de Türkiye’nin iki ucu olan Edirne ve Ardahan şehirlerinden esinlenerek ‘Edirdahan’ grubunu kurar. Bu grubun ömrü çok uzun olmasa da kazandırdığı eser oldukça uzundur. Kaydettikleri ilk ve son tekli ‘Safinaz’, 18 dakikalık bir rock operası olur. Cem Karaca, Taksim’de bir diskoteğin önünde otururken gördüğü ve sonradan isminin Safinaz olduğunu öğrendiği 16 yaşındaki bir kızdan esinlenerek bu eseri ortaya koymuştur. Edirdahan ile bir sokak duvarı grafitisi önünde çekildiği fotoğraf, Cem Karaca’nın müzik felsefesini görsel olarak da ortaya koymasına yardımcı olur.

1979 yılında Türkiye’de siyasi gerginliğin hızla artması ile Cem Karaca artık özgürce sanat yapamayacağına karar verir. Yurtdışı turnelerini değerlendirmeyi düşünen sanatçı Edirdahan ile ünlü Rainbow Arena’da konser vermek üzere Londra’ya gider. İki aylık İngiltere turnesinin ardından ekip Almanya’ya gider. Almanya turnesinden sonra grup dağılır ancak Cem Karaca Almanya’dan Türkiye’ye dönmez.

Genco Sabancı’nın albümünden Cem Karaca fotoğrafı.

 YOLUMUZ GURBETE DÜŞTÜ…

Bu dönemde ilk kez solo çalışmalar yapmaya başlar Karaca. Birçoğunu Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen parçaların yer aldığı ‘Hasret’ albümünü çıkarır. 1980’in mart ayında 1 Mayıs plağından ötürü hakkında ‘komünizm propagandası’ nedeniyle dava açılır. Yargılanma başladıktan kısa bir süre sonra babasını kaybeden Cem Karaca cenaze törenine katılamaz.

 “Yolumuz gurbete düştü, hazin hazin ağlar gönül.
Araya hasretlik girdi, dertli dertli ağlar gönül…”

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILDI AMA ÜLKESİNE KÜSMEDİ

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hakkında çıkan asparagas haberler dolayısıyla sıkıyönetim mahkemesi tarafından Cem Karaca ile Selda Bağcan, Şanar Yurdatapan, Melike Demirağ ve Sema Poyraz’a ‘yurda dön’ çağrısı yapılır. Kendisine tanınan süre içerisinde Türkiye’ye dönüş yapmayan Cem Karaca, 6 Ocak 1983’te Yılmaz Güney ile Türkiye vatandaşlığından çıkarılır.

Almanya’da müzik hayatına devam eden Karaca, 1982’de ‘Bekle Beni’ albümünü yayınlar. Albümde yer alan ‘Alamanya Berbadı’, ‘Bekle Beni’ gibi şarkılarda ülkesine duyduğu özlemi dile getirir. Albümün bir diğer şarkısı ‘Oğluma’ ise Karaca’nın oğluna yazdığı bir mektubun bestelenmiş halidir.

“Gün olur, devran döner, akar seller, kalır kumlar kavuşuruz.
Eser yeller, yağar karlar, gelir bahar, açar güller koklaşırız…

Cem Karaca 1984’te çıkardığı ‘Die Kanaken’ albümü ile toplumcu bir şarkıcı olduğunu bir kez daha gösterir. Bu albümde göçmen Türklerin Almanya’da yaşadığı sıkıntıları dile getirir.

 “BU HASRET BİZİM, BU MEMLEKET BİZİM…”

Memleket hasreti iyice artan Cem Karaca, 1985’te dönemin başbakanı Turgut Özal ile görüşme şansı yakalayarak yurduna dönme isteğini bildirir. Bu görüşme sonrası kendisine yapıştırılan ‘dönek’, ‘duruşundan taviz verdi’ gibi ithamlar Cem Karaca’nın dönüşünü iki sene kadar geciktirir. Hakkında açılan davadan beraat eden ve tutuklama kararı kaldırılan sanatçı, nihayet 29 Haziran 1987’de Türkiye’ye döner. Yaklaşık 8 yıl süren bu dönem Cem Karaca’nın “Alkış duydum, ihaneti gördüm. Sesim de oldu, sessizliğim de…” sözlerinin somut halidir adeta. Türkiye’ye döndükten sonra da kendisine ‘dönek’ diyenlere röportajları ve şarkıları ile yanıt vermeye devam eder.

 “Ben döneksem döndüm diye memleketime,
Döndüm baba, döndüm işte ohhh beeeee!”

 DÖNÜŞÜ MUHTEŞEM OLDU

 Dönüş uçağından indiğinde onu karşılayanlar arasında ‘Herkes Gibisin’ şarkısının aksine ‘herkes gibi olmayan’ dostları vardır: Zülfü Livaneli, Timur Selçuk, Edip Akbayram… O yıl müzik piyasasına konserlerinde de kullanacağı bir slogan haline dönüşecek olan ‘Merhaba gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar’ albümü ile hızlı bir giriş yapar Karaca. Albüm 1987’nin en çok satan albümü olur. Hız kesmeden 1988’de ‘Töre’ albümünü yayınlar Cem Karaca. Albümün sevilen parçalarından ‘Sevda Kuşun Kanadında’ şarkısında dediği gibi; koskoca bir hayat vardı önünde…

Cem Karaca

Cahit Berkay ve Uğur Dikmen ile çalışmaya başlayan Cem Karaca, Doksanlı yıllara ‘Yiyin Efendiler’ albümü ile girer. Sözlerini kendisinin yazdığı ve Cahit Berkay’ın bestelediği orta sınıfa ithaf edilen ‘Kâhya Yahya’ şarkısı, “Altın Güvercin En İyi Şarkı” ödülünü kazandırır. Albümün bir diğer parçası olan ‘Oh be!’ ise vatandaşlıktan çıkarıldığı dönemde Kos Adası’ndan Bodrum’a bakarak gözyaşlarıyla yazdığı özlem dolu bir parçadır.

 “Şu adadan şu Bodrum’a yüzesim gelir, yüzsem de çıkamam ki of be!”

22 Temmuz 1992’de annesi Toto Karaca’yı kaybeden Cem Karaca, yılın sonuna doğru yine Cahit Berkay ve Uğur Dikmen ile çalıştığı ‘Nerede Kalmıştık?’ albümünü yayınlar. Bu albümün en popüler şarkılarından ‘Islak Islak’ şarkısını ise annesi Toto Karaca’ya ithafen yazar. Kulağa tekerleme gibi gelen eğlenceli ama bir o kadar da politik eleştiri içeren ‘Raptiye Rap Rap’ şarkısı da bu albümde yer alır.

“Liberal, miberal malı kap, götür al rap rap!
Eriyor liralar, mark kap, dolar al rap rap!”

 MÜZİK İLE SON ZAMANLAR

 Bu albümün ardından bir süre müzik hayatına ara veren Cem Karaca, bu dönemde televizyon programcılığı ile ilgilenir. ‘Raptiye’, ‘Cem Karaca Show’, ‘Efendime Söyleyeyim’ programlarını sunar. Cem Karaca’nın müziğe dönüşü 1997’de vizyona giren Ağır Roman filmi ile olur. 30 yıl önce çıkardığı ‘Resimdeki Gözyaşları’ şarkısını film için yeniden seslendirir. Böylece şarkı, Cem Karaca’nın yeniden seslendirdiği ilk ve tek parça olur.

Rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu, sinema oyuncusu Cem Karaca

1999’da rock müziğe adını altın harflerle yazdırmış usta arkadaşları ile birlikte ‘Bindik Bir Alamete’ albümünü yayınlar. ‘Bindik Bir Alamete Gideyoz Kıyamete’ şarkısı Türkiye’nin siyasi durumunu özetler niteliktedir.

“Eskiden adam gibi oturur meze yerdik
Şimdi meze yer gibi oturup adam yiyoz gayri”

 BARIŞ MANÇO VE KURTALAN EKSPRES

2001’in şubat ayında can dostu Barış Manço’nun ölümü ile vokalsiz kalan Kurtalan Ekspres ile çalışmaya başlar.

 ÖLÜM BANA SIRITARAK GEL…

Dostu Barış’ı bilinmez diyarlarda fazla yalnız bırakmayan Cem Karaca 8 Şubat 2004’te İstanbul’da hayata gözlerini yumar. Cem Karaca, Üsküdar Seyyid Ahmet Deresi Mescidi İranlılar Mezarlığı’na babasının kabrine defnedilir. Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi’nde de kendisine ayrılmış küçük bir müzede şahsi eşyaları sergilenmektedir.

Tanju Okan İçin düzenlenen “Gönül Gönüle Gecesi” ne Barış Manço ve Cem Karaca da katıldı.

Vefat yıldönümünde Cem Karaca’nın mezarına çiçek bıraktık. (FOTOĞRAF: SENA GÖKÇE)

Bazen ürkütürsek tutamayacağımız bir kuşun kanadındaki sevdanın ateşinde, bazen akşamın erken indiği mahpushanelerin dönüşünde, bazen de başını alıp giden sevgilinin acısında bulduk onu. İyi ki geçtin bu dünyadan Muhtar.

“Doğuma da ölüme de çiçekler yolluyoruz…”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram