‘BAE Veliaht Prensi’nin Türkiye karşıtı hamlelerine Rusya engel oldu’

KRONOS 25 Mayıs 2020 DÜNYA

Orta Doğu ve Kuzey Afrika konusundaki analizleri ile dikkat çeken Inside Arabia haber portalında, Birleşmiş Arap Emirlikleri (BAE) ve Türkiye arasındaki rekabetin Libya ve Suriye’deki gidişatı nasıl etkilediğine dair bir analiz yayınladı. James M. Dorsey imzalı analizde, Libya konusunda iki ülke arasında bir güç dengesinden söz edilebilse de, Suriye’de Türkiye’nin BAE’dan daha iyi bir pozisyonda olduğu vurgulandı. Analiz, iki ülke arasındaki güç savaşında yaraflardan birinin kazanıp diğerinin kaybedeceği, oyuna giren tüm ülkelerin de kötü bir girdaba sürükleneceği ileri sürüyor.

TÜRKİYE-BAE ARASINDAKİ YARIŞ BAŞ BAŞA SÜRÜYOR

Suudi Arabistan-İran anlaşmazlığı gündemde olsa bile Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki aynı şekilde yıkıcı bir rekabetin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da da devam ettiğini öne süren makalede “Suudi Arabistan, İran karşısında bazı yönlerden daha avantajlı. Türkiye ve BAE arasında zorlu bir beraberlik var ve yarış başa baş gidiyorlar.” yorumu yapılıyor.

Analizde “Libya’da, Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) kuvvetleri, General Halife Hafter’in liderliğindeki BAE destekli isyancıları Batı Libya’dan dışarı itiyor. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Trablus merkezli ve uluslararası kabul görüyor. Hafter, Türkiye’nin sorunlar yaşadığı Suudi Arabistan ve Mısır’dan da destek alıyor.” vurgusu var.

Türkiye’nin, Suriye’deki hedefleri sınırlı olsa bile şansının daha yüksek olduğuna değinilen analizde Ankara’nın Libya’daki hedefleri konusunda  “Türkiye’nin Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümetine desteği, ülkeyi ve Doğu Akdeniz’deki enerji açısından zengin suları kimin kontrol edeceğini belirleme çabasından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye, Suriye’de, Kürt güçlerinin sınırda kalıcı ve anlamlı bir varlık kurmasını engellemeye çalışıyor ve “son büyük isyancı kalesi” olan İdlib’deki cihatçı güçleri kontrol etmeye kararlı.” ifadeleri kullanlıyor.

Analizde “ABD’nin İŞİD’e karşı mücadelede Kürtlerle ittifakı terk etmesi, onları Esad rejimi ile işbirliğine itti. Kürtler, bu işbirliğinin kendilerini Türkiye’nin sınır bölgelerinden püskürtme çabalarından korumasını bekliyor.” yorumu yapılarak “Halihazırda 3.6 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, savaşın parçaladığı ve harap olmuş vatanlarından kaçan Suriyelilerin en büyük toplanma noktası. Fakat aynı zamanda, İdlib’in Rus destekli Suriye’ye hükümetine yenildiğinde gelecek olası bir yeni bir mülteci dalgasını da hesaba katıyor ve yeni gelişleri durdurmak için çaba harcıyor.” iddiası dile getiriliyor.

REKABET ASKERİ ÇATIŞMALARI TIRMANDIRIYOR 

BAE ve Türkiye arasındaki rekabetin, Ortadoğu ve Afrika’da dahil olmak üzere Müslüman dünyada jeopolitik rekabet ve Müslüman yumuşak gücünün hakimiyeti için verilen bir savaş olduğu savunan analizde  “Bu rekabet askeri çatışmaları tırmandırıyor ve Libya ve Suriye’deki çatışmaları çözme çabalarını gittikçe daha karmaşık hale getiriyor.” yorumu yapılıyor.

BAE-Türkiye çekişmesinde başa baş giderken, Türkiye’nin şimdiye kadar Libya’da daha iyi bir pozisyonda olduğu iddia edilen yazıda, Türkiye’nin Esad ile mücadele edeceğinden sadece Rusya ve İran’ın değil, BAE’nın da şüphe duyduğunu savunuluyor.

Analizde “Veliaht Prens Muhammed bin Zayed El Nahyan, nisan ayında Esad’a 3 milyar dolar vaat ederek ve 250 milyon doları peşin ödeyerek, Erdoğan ve Putin’in İdlib’deki ateşkes ilanını bozmasını istemişti. Rusya, Prens Muhammed’in hareketini başarılı bir hamleyle engelledi.” bilgisi de veriliyor.

BAE’NİN ABD’DEKİ İTİBARI TÜRKİYE’DEN DAHA YÜKSEK 

Makalede BAE’nin hedefi konusunda ise şu görüşlere yer veriliyor:

“Prensin hedefi bu hamleyle Türkiye’yi Suriye’de savaşmak çekmek ve Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne askeri desteğini zayıflatmaktı. Esad’ın bu teklifi kabul edememesi, Türkiye’nin son haftalarda başarılı bir şekilde Libya’ya odaklanmasına katkıda bulundu. BAE’nin yine de bir stratejik avantajı var. Türkiye’nin Washington DC’deki itibarı, tıpkı Suudi Arabistan gibi ciddi bir şekilde karamsarlığa sebebiyet veriyor. BAE benzer bir kaderi ustalıkla atlattı ve sadece ABD ile değil Rusya ile de yakın ilişkiler kurdu.”

Türk-ABD ilişkilerinin de irdelendiği analizde şu görüşler aktarılıyor:

“Türk-ABD ilişkileri; Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sisteminleri, Rusya ve İran ile olan yakın işbirlikleri ve Fethullah Gülen’in ABD’deki varlığı sebebi de dahil olmak üzere birçok konuda gerginleşmeye devam ediyor. Fakat Trump yönetimi, tüm bunlar olup biterken yine de Türkiye’ye Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri operasyonlarda kullanılması için mühimmat önerdi.”

“Erdoğan’ın, bu hafta sürpriz bir hamleyle, Türkiye’nin Libya müdahalesinin ve Doğu Akdeniz’deki saldırgan tutumunun mimarı olan Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifasını kabul ettiği” belirtilirken, “Yaycı’nın, Türkiye’nin Rusya ve Çin ile daha yakın ilişkilerini savunan Batı karşıtı bir “Avrasyacı” olduğuna inanılıyor.”

SİYASAL İSLAMLA YZÜLEŞME KARARLIĞININ BİR PARÇASI

Türkiye’nin, Haftar’ın güçlerini desteklemek için konuşlandırılan Rus yapımı Pantsir hava savunma sistemini yok ettiği iddiaları da hatırlatılan analizde “Haftar’ı destekleyen Rusya’nın ateşkes fırsatından yararlanması durumunda, BAE’nın olası desteğinin, Prens Muhammed’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da siyasi İslam’la yüzleşme kararlılığının bir parçası olarak okunabilir.” deniliyor.

Türkiyenin emekli diplomatlarından ve İstanbul merkezli Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nin (EDAM) başkanı Sinan Ülgen’in “Türkiye ve BAE bölgesel bir iktidar mücadelesi veriyor. Bunu sıfır toplamlı (zero-sum) bir oyun olarak görüyorlar, her iki tarafın birlikte kazanması mümkün değil. Biri kazanırsa, diğeri kaybeder” sözlerini alıntılayan makale “Güç savaşları merkezli, birinin kazanıp diğerinin kaybedeceği bu oyuna giren herkes ne yazık ki kötü bir girdaba sürüklencek.” yorumu ile sona eriyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com