Avusturya’daki son IŞİD saldırısından sonra Başbakan Kurz’un ‘siyasal İslam’ın yasaklanmasını öngören bir yasa hazırlığında olduklarını açıklaması yeni bir tartışmayı başlattı. Almanya’da iktidarın büyük ortağı Hristiyan Sosyal Birlik’ten (CSU) tasarıya destek açıklaması geldi.
Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz başkent Viyana’daki son IŞİD saldırısının ardından geçtiğimiz günlerde ülke genelinde ‘siyasal İslam’ı yasaklayabileceklerini açıkladı. Kurz, ‘radikal İslamcılara’ karşı mücadelenin sertleşeceğini, hükümetin de bu tarz oluşum ve görüşlere hoşgörü göstermeyeceğini belirtti. Kurz, ‘siyasal İslam’ kavramının suç unsuru olarak tanımlanarak, terörle mücadele ceza yasasına ekleneceğini açıkladı.
Kurz’un açıkladığı yeni “terörle mücadele” konseptindeki “terör eylemlerine katılmasalar bile radikal İslamcı görüşleri savunan kişi ya da gruplara yönelik yaptırımların yaşama geçirilmesini hedeflediği” benzeri muğlak ifadeler ise tartışma konusu oldu. Sebastian Kurz’un, “siyasal İslamcı görüşleri savunan cami ve derneklerin kapatılmasının amaçlandığını” da ifade etmesi, ülkedeki Müslümanların ötekileştirilmesi ve terörize edilmesi bağlamında eleştiri topluyor.
Avusturya Başbakanı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Siyasal İslam’a karşı mücadelede bizzat terörist olmayan, ancak bunun için üreme zemini oluşturanlara karşı harekete geçebilmek için ‘siyasal İslam’ adında bir suç tanımlayacağız.” ifadesini kullandı. Kurz, “terörün finansmanı için mali akışların boşaltılması için önlemler” alınacağını açıkladı.
Im Kampf gegen den politischen Islam werden wir einen Straftatbestand „Politischer Islam“ schaffen, um gegen diejenigen vorgehen zu können, die selbst keine Terroristen sind, aber den Nährboden für solche schaffen.
— Sebastian Kurz (@sebastiankurz) November 11, 2020
ALMANYA DA TARTIŞIYOR
Avusturya’nın ‘siyasal İslam’a dair çıkışına en net destek ise Almanya’da iktidarın büyük ortağı olan Hristiyan Sosyal Birlik’ten (CSU) geldi. Avrupa Parlamentosu’nda da temsil edilen Avrupa Halk Partisi Grubu Başkanı ve Almanya Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) üyesi Manfred Weber, “Radikal İslamcıların siyasi kolu Avrupa’daki liberal düzenlerimiz için bir tehdit oluşturuyor” açıklamasıyla Kurz’a destek çıktı. Weber, ‘sağcı ve solcu aşırılıklara’ müsaade edilmediği gibi ‘radikal İslamcılarla da’ mücadele edilmesi gerektiğini savundu. Bununla da yetinmeyen Weber, Avrupa çapında potansiyel tehditlerin derlendiği bir veri dosyası oluşturulması çağrısında bulundu.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Genel Sekreteri Paul Ziemiak ise Die Welt gazetesinin 13 Ağustos nüshasında yayınlanan makalesinde, “İslamcı terörle mücadelede”, hukuk devleti olarak daha sert önlemlere başvurulması ve önleme girişimlerinin ihtiyatlı olarak uygulanması çağrısı yaptı. Ziemiak, “Terör tüm barışçıl Müslümanları da tehdit ediyor” yorumunda bulundu.
AB İÇİŞLERİ VE ADALET BAKANLARI “ÖNLEMLERİ” GÖRÜŞTÜ
Fransa ve Avusturya’daki saldırıların ardından Avrupa Birliği’nin Adalet ve İçişleri Bakanları da toplanarak durumu gözden geçirme kararı aldı. Bakanların Avrupa genelinde iç güvenlik ve ortak polisiye tedbirlerle ilgili ortak bir metin hazırlaması ve kamuoyuna duyurması bekleniyor.
ENDİŞELER VE KARŞIT GÖRÜŞLER
Avusturya’nın başını çektiği, Fransa ve Almanya’dan grupların da desteklediği radikal İslam”, “siyasal İslam” gibi kavramlar endişeleri de beraberinde getirdi. Alman Yeşiller Partisi’nin Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Sergey Lagodinsky, sosyal medya hesabından, “Böylelikle Avusturya’nın bütün hapishanelerini Almanya’daki Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) üyeleri doldurur” açıklamasıyla uyarıda bulundu.
Avusturyalı aktivist Michael Pröbsting ise tasarıyla Sebastian Kurz iktidarının temel haklara yönelik çok ciddi bir darbe indirmeye çalıştığını savundu. Pröbsting, Avrupa’da çok sayıda partinin ya programında ya da isminde açık bir şekilde Hristiyan ifadesinin kullanıldığına işaret ederek, “Neden siyasal Hristiyanlığa izin verilirken, siyasal İslam suç olarak tanımlanıyor?” diye sordu. Pröbsting, İslam karşıtı ırkçılığa karşı çıkan insanların da hedefe konduğunu savunarak, suçları olmadığı halde suçlu muamelesi gördüklerini belirtti.