Avukat Vural Ergül: ‘Hukuk seferberliği, bu Stalinist KHK rejiminin tüm sonuçlarıyla ortan kaldırılmasını gerektirir’

Vural Ergül: 'Hukuk seferberliği' AKP'nin, yargı önünde kendisini şimdiden emniyete almasını sağlamayı hedefliyor... Gerçek bir hukuk seferberliği, tabiidir ki bu Stalinist KHK rejiminin tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasını gerektirir.

HİCRAN AYGÜN 17 Kasım 2020 SÖYLEŞİ

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın instagramdan istifasının ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “ekonomiyi kalkındırmak ve yabancı sermayenin Türkiye’ye girişini sağlamak için… hukuk ve demokrasi seferberliği” ilan etti. AKP iktidarın ilk hukuk seferberliği ilanı değil bu. Erdoğan’ın satır arasında kabul ettiği ekonomik krize karşı “yargı ve hukuk” reformu vaadi hukukçular arasında heyecan yaratmadı. Gerçekten yeni bir seferberlik mi başlayacak, yoksa AB’nin ağzına bir parmak bal mı çalmak istiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan? Birçok hukukçu “Bekleyip göreceğiz” diyor. Ancak bu “seferberlik”ten umutsuz olanlar da var.  Yıllardır mahkemelerde hukuk mücadelesi veren Avukat Vural Ergül de umutsuz olanlardan… Ergül’le, Erdoğan’ın ardından “demokrasi” açıklaması yapan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün sözlerini, seferberliğin “af” anlamına gelip gelmediğini, yargıda kapalı kapılar arkasında neler yaşandığını ve Türkiye’yi nelerin beklediğini konuştuk…

Çok değil iki ay önce “Başka bir yerde böylesine samimi bir demokrasi, hak ve adalet ideali bulamazsınız” diyen iktidar bugün “demokrasi ve hukuk seferberliği” ilan etti. Ne oldu? Sizce inandırıcı bu seferberlik?

Hiç mi hiç inandırıcı değil, bu AKP’nin gelişen duruma göre bazı kaygı ve korkuları için şimdiden ön olmak gayreti midir yoksa Büyük Ortadoğu Projesi’nin başından beri hedef ve parçası olan terörist başı Abdullah Öcalan’ı özgürlüğe kavuşturacak bir adım mıdır yakında birlikte göreceğiz…  Ama şurası muhakkak ki başlatılacak hukuk seferberliği pekala bir genel affa dahi dönüşebilir ki, bu bir genel af olmasa bile yargıda yapılacak iyileştirmelerle, bugün hiçbir halde önüne çıkmak istemeyeceği yargı önünde AKP’nin kendisini şimdiden emniyete almasını sağlayacaktır.

GÜL, HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNİYETİ MÜSAMERİSİNDE KONUŞAN ÖĞRENCİ GİBİ

Adalet Bakanı Gül de “yargı reformundan” bahsetti. Bu aslında iktidarın “hukukun tam anlamıyla çalışmadığını” itiraf etmesi anlamına gelmiyor mu?

Türk adli teşkilatının sorumluluğu Adalet Bakanlığı sıfatını taşıyan Abdülhamit Gül’e aittir. Hukuk fakültesi mezuniyet müsameresinde dönem birincisinin konuşmasıymışçasına, güzel ama hiçbir anlam taşımayan vecizleri sıraladığı konuşmasına rağmen Abdülhamit Gül’ün nihayetinde hiç bir inandırıcılığı bulunmamaktadır. Son olarak hazırladığı iddianamede bir avukata ödenen ücret makbuzunu suç delili olarak kabul eden, avukatın savunmasını örgüt propagandası olarak değerlendirerek iddianame tanzim eden bir savcıyı, Hasan Yılmaz’ı kendisine Bakan Yardımcısı kabul eden Abdülhamit Gül’ün bırakın adalet bakanı olmayı bir avukat olarak bile söyleyebileceği bir söz yoktur. Abdülhamit Gül’ün o içi boş, süslü sözleri sonrasında kendisine sormak gerekir “İyi de siz bu ülkenin adalet bakanı değil misiniz ve bu güzel sözlerinizdeki tespitlere rağmen hukuka, yasaya, anayasaya aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle hangi hakim hakkında hangi işlemi yaptınız? Siz adalet bakanı olarak Anayasa’ya güveni, Anayasa’nın bağlayıcılığını nasıl sağlayacaksınız?” Abdülhamit Gül de bir hukuk fakültesi mezunu olarak bilir ki en mükemmel yasalar bile kötü uygulayıcılar elinde asla adalet sağlayamaz… İstenildiği kadar hukuk seferberliği başlatılsın, partizan hakim-savcı kadrolaşmaları ile güvenilirliği tartışmalı olan bir adli teşkilatta asla ne hakim güvencesi, bağımsızlığı, tarafsızlığı ne de savunma dokunulmazlığı sağlanabilir…

28 YAŞINDAKİ AĞIR CEZA HAKİMLERİ İLE HUKUK VE DEMOKRASİ GELMEZ

İlan edilen seferberlik adli teşkilata, mahkemelere güveni yeniden tesis edemez mi? 

Türkiye’de artık ben bile bir avukat olarak hukuka, adalete olan inancımı, güvenimi yitirmiş durumdayım… Türkiye’de yeniden hukuk demokrasisinin inşa edilebilmesi için seferberlikten önce siyasi iktidarın elini eteğini hukuktan, adli teşkilattan tamamıyla çekmesi gerekir… Hiçbir mesleki görgüsü, tecrübesi olmadığı halde sadece siyasi ilişkilerinden ötürü hakim-savcı yapılanlara dair kamuoyunda bir türlü ortadan kaldırılamayan kuşkularla, 28 yaşında ağır ceza hakimi yapılmışlarla, veterinerlerden, ilahiyatçılardan bozma dekanlarıyla mahalle arası onlarca hukuk fakültesi mezunu hakim, savcı, avukatla Türkiye’ye adaleti, hukuk demokrasisini getiremezsiniz…

İSİM İSİM DAHİ İSTANBUL GRUBUNDAN VE BAŞKA YAPILARDAN SÖZ EDİLİYOR

Gül bu açıklamasıyla kime mesaj verdi? Ahmet Şık’ın da bahsettiği gibi İstanbul Grubu’na olabilir mi? Yargıda, kim kiminle kavga ediyor? Hukukçular bu grubun içerisinde kimler olduğuna inanıyor? Hangi mahkemeler, hakimler ya da savcılar…

Gül’ün açıklamaları ile kimlere mesaj vermeye çalıştığını düşünmek bile aslında adalete olan güvene zarar verir… Hukuk demokrasilerinde, adli teşkilatın sorumlusu yasaya, anayasaya aykırı işlem ve eylemlerinden ötürü sorumlu hakim, savcılar hakkında gereğini yapar, örtülü imalı cevaplar ile mesaj vermeye çalışmaz, adli çevrelerde kuşkuya yer bırakmaz… Anımsanacağı üzere adalet bakanı yine geçmişte “maklubeye kaşık sallayanlar” ifadesini kullanmış ama bunların kim olduğunu söylememişti. Bugün adliye koridorlarında öylesine ciddi bir kuşku var ki FETÖ borsasından İstanbul Grubu’ndan, başkaca yapılanmalardan söz edilmekte ve herkes bir diğerini bir biçimde yaftalamakta… AKP iktidarı öncesinde ben hiçbir biçimde hakim-savcıların bu denli politik olarak ayrıştırıldığını, sınıflandırıp kategorize edildiklerini görmedim, işitmedim… Sözüm ona adalet tanrıçasının gözleri kapalı ama neredeyse tüm adli personel 4 gözü açık siyasi ikbal ve korunma arayışında… Bundan en çok etkilenenler Sulh Ceza hakimlikleri, bazı İstinaf ve Terör Mahkemeleri, basın ve cezaevlerinin bağlı olduğu savcılıklar… Hatta öyle ki isim isim dahi İstanbul Grubu’ndan ya da başka adli yapılanmalardan söz edenler var.

Üçüncü bir gruptan mı bahsediyorsunuz yani?

Bunların doğruluğunu bilemediğim için paylaşmayı da uygun bulmuyorum kaldı ki bu ilgililerin kişilik haklarına halel getirir… Ancak adli teşkilatın bu denli politize olması gerçekten her birimiz için ciddi anlamda hukuk güvenliğinden uzaklaştığımız bir tehdit ve tehlike ile karşı karşıya kaldığımız sonucunu ortaya koyar… Eğer iktidar bir hukuk seferberliği başlatmakta samimi ve kararlı ise bir an önce adli teşkilattan elini eteğini çekmeli ve hakim bağımsızlığının ve güvencesini sağlamalı…

AYM VE AİHM KARARINI TANIMAYAN HAKİMLERE GÜVENCELER Mİ VERİLDİ?

Mahkemelerin siyasi davalarda yasalara göre değil, iktidarın tavrına ve konjonktüre göre karar verdiği inancı var. Bu kadrolarla reform yapılabilir mi? Özellikle AYM ve AİHM kararlarına direnen hakim ve savcılarla ilgili bir işlem ya da düzeltme yapılabilir mi?

AYM ve AİHM kararlarının bağlayıcılığını tartışmak bile hukuk güvenliğini ve demokrasiyi yaralamaya yeter… Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarını tanımamak, hiç kimsenin haddine değildir… Esasen aklı başında bir hakim savcı bunu asla ve kata tartışmaz bile. Ama bir mahkeme bunu eğer tanımamazlık ediyorsa bunun arkasından başkaca bir takım nedenler aramak gerekir. Bu kararları tanımayanlar şantaj ve tehdide mi maruz kalmışlardır yoksa çok ciddi güvenceler mi almışlardır? Bunu bilmek bizler açısından şu aşamada olası değil ama zaten bu kararları tanımamak ciddi bir anayasal suç. Her halükarda bunun soruşturulması gerekir. Sorduğun bu soruların cevapları da nihayetinde o soruşturmalarda açıklığa kavuşur… Ben gerçekten merak ediyorum anayasa bilen aklı başında bir hukukçu bunu nasıl izah eder? Mesela Adalet Bakanı Abdülhamit Gül avukat olduğu bir dosyada müvekkili hakkında lehe verilen bir AYM kararını hiçe sayan, tanımayan bir ağır ceza mahkemesine karşı ne yapar ne hissederdi? Bir adalet bakanı olarak bu durum karşısında ne yaptı?

BU STALİNİST KHK REJİMİ TÜM SONUÇLARIYLA ORTADAN KALDIRILMALI

“Yargı reformu” kelimelerinin içerisinde “kısmi af” arayabilir miyiz? Örneğin; Barış Bildirgesine imza atanlar, KHK’lılar, cemaat davalarından yargılananlar, uzun süredir tutuklu olanlar, hasta mahkumlar, gazeteciler vs. Kısmi affın yolu AYM’de bekleyen İnfaz Düzenlemesi Yasası’nın iptaliyle açılabilir mi? Böyle bir beklentin var mı?

Ben öteden beri ısrarla BOP için terörist başı Öcalan’ın serbest bırakılacağına inanıyorum. Hatta bu nedenle 2010 yılında -aralarında benim de yer aldığım- Öcalan hakkında, İmralı’dan KCK’yı kurup yönettiği iddiası ile yapılan bir suç duyurusunun, sırf bu nedenle tam 10 yıldır sonuçlandırılmayıp açık tutulduğunu özellikle belirtmeliyim. Bahsettiğim suç duyurum, 2010 yılında yapıldıktan sonra 5 yıl öylece açık olarak tutuldu. Benim tahriklerimle yetkisizlik kararı verildikten sonra ise Bursa Savcılığına gönderildi. 2015/16214 sayısını aldı ve beş yılı Bursa’da olmak üzere tam 10 yıldır öylece bekletiliyor. Çünkü Öcalan hakkında açılacak ikinci bir dava onun infaz düzenlemesi ya da başkaca bir surette tahliyesine engel oluşturabilecek. Bakın Selahattin Demirtaş, 4 yıldır Öcalan’ın talimatını yerine getirdiği iddiası ile KCK’dan tutuklu ama Öcalan hakkında KCK’yı kurup yönettiği iddiası ile sürdürülen soruşturma tam 10 yıldır açık… 15 Temmuz’dan sonra birkaç gün içerisinde on binlerce terörle mücadele eden asker, polisin, hakim, savcının terörist olduğunu şıp diye tespit edebilen yargı, tam 10 yıldır hâlâ Öcalan’ın hakkında terörist mi değil mi kararını veremedi… Bu arada 1 Ekim 2018’de TBMM’de adeta Öcalan’a mahsus bir özel düzenlemeye gidildi ve cezaları idam cezasından müebbet hapis cezasına çevrilenlerin durumu da diğerleriyle eşitlendi. Böylelikle artık Öcalan da yapılacak herhangi bir af veya infaz düzenlemesinden yararlanarak serbest kalabilecek ve yazık ki yüzbinlerce insan Öcalan’ın serbest kalacağı bir düzenlemeye bile mecbur ve muhtaç bırakıldı… Toplumun hiçbir kesimi Öcalan’ın da yararlanabileceği bir düzenlemeye karşı çıkmayacak. Şimdi AYM gündeminde bekleyen infaz yasasında yapılacak herhangi bir iyileştirmeye dönük düzenleme pekala Öcalan’ı da serbest bıraktıracak… Bununla birlikte hukuk seferberliğinden özellikle geçtiğimiz ay yeniden gündeme gelen PKK’nın silah bırakacağı iddiaları çerçevesinde bir genel affı da beklemek pekala mümkün… Diğer yandan evlat nöbetleri çerçevesinde 18 PKK’lı terörist gelerek teslim oldu, bunların da hukuki durumlarının gerektirdiği düzenlemeler var. Aslında aynı sonuçları AYM’nin infaz yasasına dair yapacağı bir iyileştirme de doğurabilir ama bu bir genel af mı olur TMK değişikliği ile mi yoksa AYM infaz düzenlemesi ile mi olur bunu iktidar bilir… Ancak gerçekten bir hukuk seferberliği başlatılacaksa bu tabiidir ki Stalinist KHK rejiminin de tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasını gerektirir. Zaten iktidarın AB için 23 ve 24. fasıllar kapsamında taahhüt ettiği vaatlerde haydi haydi bunu gerektirir…

AKP’NİN VARLIĞINI DEVAM ETTİREBİLMESİNİN YEGANE DAYANAĞI KORKU…

Bir hukukçu olarak “yargı reformundan” beklentiniz nedir? Neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz ya da iktidarın neler yapabileceğini bekliyorsunuz?

Doğrusu ben başlatılacağı ileri sürülen hukuk ve demokrasi seferberliğinden somut bir sonuç beklemiyorum. Ne yani bizler gerçekten bir İngiliz bir Fransız bir Alman gibi iktidarı eleştirilebilecek sonrasında da tutuklanmayacak mıyız? AKP iktidarının varlığını devam ettirebilmesinin yegane dayanağı baskı ve korku… Türkiye “eksik demokrasi”den “ılımlı otokrasi”ye gerilerken olası bir demokrasi ve hukuk seferberliği bizleri yeniden eksik demokrasiye taşısa bile şaşırırım… Esasen yapılacak olanlar bundan birkaç ay önce hükümet cephesinde değerlendirilmiş ABD ve AB’de ortaya çıkabilecek uluslararası yeni gelişmelere karşı bir hamle oluşturmak üzere bir takım değişiklikler düzenlemeler hazırlanmış… Yapılacakların hiçbirisi gerçekten hukuk ve demokrasi için değil yalnızca hükümetin siyasi ömrünü uzatmak için… Dilerim yanılırım…

HAMAMIN NAMUSUNU KURTARMAK İÇİN BİRKAÇ KURBAN DAHA VERİLEBİLİR

Berat Albayrak’ın gidişi içerideki kavgayı nasıl etkiler? Dengeleri çok değitirir mi?

Ben Berat Albayrak’ın istifasını da bu çerçevede değerlendiriyorum nihayetinde ortada mevcut bir akrabalık bağı da var iken ve zaten görünürdeki gerginlikte tartışmalıyken Berat Albayrak’ın istifasını çokta dikkate değer görmüyorum… Ama tabiidir ki hamamın namusunu kurtarmak için birkaç kurban pekala gündeme gelebilir. Aynı şekilde Perinçek grubu ile olan ilişkiler de bundan etkilenebilir… AKP iktidarının siyasi ömrünün devamı için hiçbir kural olmadıkça her şey pekala mümkün…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com