Armin Laschet kimdir? Favori adaylıkten yenilgiye…

Merkel liderliğinde son seçimlerde yüzde 36 oy alan Hristiyan Demokratlar, ilk sonuçlara göre bugünkü seçimde Laschet'in adaylığında yüzde 24,1’de kaldı. İki hafta kadar önce anketlerde karşısında altı puan kadar geriye düştüğü rakibi Sosyal Demokrat Scholz'la aradaki farkı bir buçuk puana indirdiği için, kendi şansölyeliğinde bir hükümetin kurulma ihtimali de mümkün hale geldi. İşte Armin Laschet'in siyasi serüveni...

KRONOS 26 Eylül 2021 PORTRE

1961 doğumlu Armin Laschet’in doğum yeri olan Aachen şehri Belçika ve Hollanda sınırlarına bir kaç kilometre uzaklıktadır. Baba tarafından soyu Belçika’ya dayanır. Dindar bir katolik ailede doğan Laschet’in babası kömür madeninde çalışan bir mühendisti, daha sonra ilkokul öğretmenliği ve müdürlüğü yaptı. Bonn ve Münih üniversitelerinde hukuk okuyan Laschet, aynı zamanda gazetecilik eğitimi de aldı. Üniversitedeyken bir katolik öğrenci cemiyetinin üyesiydi. Akıcı olarak Fransızca konuşan Laschet 1986 yılında iş hayatına gazeteci olarak başladı. 1991-1994 arasında Aachen’daki bir Katolik gazetesinin editörlüğünü yaptı. Küçük bir çocukken kilise korosunda tanıştığı eşinin babası, ülkenin önde gelen, tanınmış Katolik hayırsever işadamlarından biri olan Heinrich Malangré’ydi. 1995-1999 arasında Katolik yayın kuruluşu Einhard-Verlag’ın genel müdürlüğünü kayınpederinden devralarak yürüttü.

GÜÇLÜ MERKEL’İN GÖLGESİNDE

Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinden siyasete atılan Laschet Bundestag’a (Alman Meclisi) ilk kez 1994’de Aachen’dan seçildi. Partinin ılımlı, merkez siyaseti savunan kanadına mensup olarak tanındı. 1999’da Avrupa Parlamentosu’na seçildi. AP milletvekili olarak 1999-2001 yılları arasında Bütçe Komitesi’nde, 2002-2005 yılları arasında Dışişleri Komitesi’nde görev yaptı. 2005’de ülkenin en fazla nüfusa sahip olan, endüstri merkezi Kuzey Ren-Vestfalya (NRW) eyaletinin hükümetinde “Entegrasyon Bakanı” oldu. Göçmen asıllıların, özellikle de Türklerin yoğun olarak yaşadığı NRW eyaleti o yıl Almanya’da ilk kez bir “Entegrasyon Bakanlığı” kurmuştu, bu nedenle bu koltuğa ilk oturan şahıs Laschet oldu. Bu görevi sırasında Almanya’daki Türk toplumuyla oldukça yakın ilişkiler kurmayı başardı. Göçmenlerin entegrasyonuna yönelik olumlu yaklaşımları nedeniyle, partisinin aşırı milliyetçi kanadından siyasetçilerce, biraz yermeli olarak, “Türk Armin” olarak anılmaya başlandı. 2015’de mülteci krizi sırasında Merkel’e destek verdi.

2017’de NRW’nin eyalet başbakanlığına seçildi. Hala bu görevi yürüten Laschet bu yılın Ocak ayında CDU’nun liderliğine seçildi. Nisan 2021’de ise muhafazakar bloğun (CDU/CSU partilerinin) Şansölye adayı olarak ilan edildi. Fakat iki muhafazakâr parti yetmiş yıllık birlikteliklerinde örneği görülmemiş bir şekilde ortak aday üzerinde fikir birliğine varmakta oldukça zorlandı. CSU Başkanı Markus Söder tabanda popüler olduğundan, iki partinin şansölye adayı olarak seçilmek için gerçekleşen yarış çok sıkı geçti, Laschet’in rakibini yenmesi kolay olmadı.

Laschet aday olarak ilan edildiğinde anketlerde önce hızlı bir yükseliş göstererek rakiplerini geride bıraktı. Fakat bu konumunu sürdüremedi. Bu düşüş, başbakanı olduğu NRW eyaletinde 14-15 Temmuz’da yaşanan sel felaketi sırasında gerçekleşen talihsiz bir hadiseyle ilişkilendiriliyor; Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier felaket bölgesini ziyareti sırasında basına açıklama yaparken, Laschet’in biraz uzakta arka planda kameraların açısı içinde olduğunu farketmeyerek yanındakilerle yaptığı konuşma sırasında güldüğü görüntüler “viral” hale geldi. Aslında Laschet ne söylediğini o sırada duyamasa da sanki Steinmeier’in bahsettiği üzücü hadiselere gülüyormuş gibi bir manzara çıktı. Tek başına bu hadisenin Laschet’in düşüşünü açıklamaya yetmeyeceği aşikar…

SEL FELAKETİ ÖNÜNÜ KESTİ

Sel felaketi Laschet’in liderlik kabiliyetlerini gösterebileceği bir fırsat olabilecekken CDU lideri bunu başaramamış gözüküyor. Felaketin boyutlarını hemen farketmeyerek seçim kampanyası için başka bir bölgeyi ziyaret etmesi, iklim değişikliğine ilişkin muhatap olduğu sorulara verdiği cevaplar ağır bir kriz durumuyla başetmeye hazırlıksız olduğuna dair imaja yol açtı. Sel felaketinin partisinin çevre konularındaki gündemini değiştirip değiştirmeyeceği sorulduğunda Armin Laschet, “Böyle bir olay yüzünden politikanızı değiştirmezsiniz” yanıtını verdi. Oysa felaketin boyutları büyüktü, 190 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce ev yıkılmıştı. Kamuoyunda oluşan tepki üzerine fazla düşünmeden yaptığı anlaşılan bu açıklamasının “uygunsuz ve yakışıksız” olduğunu kabullenerek özür diledi.

Öyle olmasa da “siyaseten acemi” ve kararsız bir görüntü çizen Laschet seçmeni Merkel’in yerini doldurabileceğine ikna edemedi. Tüm bunlar Merkel’in verdiği istikrar ve güvenilirlik duygusunu arayan seçmenin Laschet yerine Scholz’a yönelmesiyle sonuçlandı. Laschet ve Scholz’u şansölyelik için “uygun” bulan seçmenlerin oranı Temmuz ayında aynıyken (yaklaşık yüzde 50 civarında), sonrasında Laschet hızla zemin kaybetti, Eylül başı itibariyle aynı soruya Laschet için “uygun” cevabı verenlerin oranı yüzde 25’e kadar düştü, Scholz ise istikrarlı bir çıkışla yüzde 65’e yükseldi.

KATOLİK TABANI HAREKETLENDİRMEYE ÇALIŞTI

Merkel, Laschet’i desteklemek üzere yaptığı ilk konuşmalardan birinde, “yol gösterici bir ahlaki pusula olarak Hıristiyanlığını” övdü. Hristiyan Demokratların kendilerini diğer partilerden ayıran bu din vurgusunu önemsiyorlar. “Siyasi nutuklarımda İncil ayetlerinden alıntılar yapan biri değilim. Ama tabii ki (İncil) üzerimde tesirlidir” diyen Laschet, ABD’nin yeni seçilen Başkanı Joe Biden’ın da kendisiyle aynı mezhepten olduğunu belirterek, Şansölye seçilmesi halinde iki ülkenin liderinin de Katolik olduğu bir durumun 1960’lardan sonra ikinci kez gerçekleşeceğini hatırlatmak suretiyle Katolik tabanı kendi etrafında kenetlendirmeye çalıştı. “Ich bin ein Berliner” (Ben Berlinliyim) dediği konuşmasıyla Almanların gönlünde taht kuran ABD Başkanı John F. Kennedy ve Hristiyan Demokratların meşhur şansölyesi Konrad Adenauer’ın ikisi de Katolik’ti ve 1960’larda görev yapmışlardı.


LASCHET OYUNDA KALMA KAVGASI VERİYOR

Merkel’in liderliğinde son seçimlerde yüzde 36 oy alan CDU/CSU, bugün gerçekleşen genel seçimde ilk çıkış anketlerine göre Laschet’in adaylığında yüzde 24,1’de kaldı. Aynı anketlerde yüzde 25,8 oy oranını yakalamış gözüken Sosyal Demokrat aday Olaf Scholz’a oldukça yaklaşan bir oy oranını yakaladığı için, seçim akşamı yaptığı ilk açıklamada kendi şansölyeliğinde bir hükümetin kurulma ihtimalini kimsenin yabana atmaması gerektiğini vurguladı. Alman tarihinde seçimde birinci gelen partinin koalisyon kuramaması nedeniyle, ikinci sıradaki partinin hükümeti kurduğu bir durum daha önce de yaşandı.

Seçim öncesi yapılan bazı tahminlerin aksine ilk sonuçlar Almanya’yı yine bir Büyük Koalisyon’un yönetebileceğini de ortaya koyuyor. CDU/CSU ve SDP’nin bu oy oranlarıyla alacakları toplam milletvekili sayıları bunu mümkün kılıyor. Fakat birbirlerine yakın oy oranlarında bulunduklarından şansölyenin kim olacağı belirsizliğini koruyor. Scholz’un avantaja sahip olduğu açık olmakla birlikte Laschet’in de oyun dışı kalmadığı görülüyor. Bu nedenle muhtemelen iki parti öncelikle küçük partileri yanlarına çekmeye odaklanacaklardır. Laschet haftalarca değil belki aylarca süreceği tahmine müsait olan bu koalisyon müzakerelerinden bir şekilde hükümet ortağı olarak çıkmayı başaramazsa, muhtemelen Hristiyan Demokratların liderliğinden de ayrılmak zorunda kalacaktır.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com