Ya riske atmış olursam…

O diğer oğlu benim akranımdı.. Çok eğlenceli sohbetler etmişliğimiz vardır, eski günlerde. Ben de merak ediyorum acaba, nerede, nasıl diye. Ama ulaşmaya bile çalışamıyorum. Ya riske atmış olursam diye...

DOĞAN ERTUĞRUL 17 Mart 2021 YAZARLAR

Annemle konuştum. Sesi daha iyi geliyordu. Yaşlı kadın. Türlü hastalıkları var. Çoğumuzun annesi gibi. Hısım akrabayı sordum, nasıllar, ne yapıyorlar, gelip gidiyorlar mı diye. Özellikle büyük halamı. Bir çocuğu hapisteydi çünkü, diğerinin nerede olduğunu kimse bilmiyor. Kimsenin bilmemesi gerekiyor.

Bir ay önce küçük halanın eşini toprağa verdik, dedi annem. Onun da oğulları, kızları, gelinleri, damatları tutuklu… Nerede olduğu bilinmeyenler de var. Polisti, hemşireydi, öğretmedi o insanlar. Ve küçük halamın eşi, kelimenin tam anlamıyla dağ gibi adamdı, akli dengesini kaybetmiş olarak geçirdi son yıllarını… Bunca tutuklamaya, takibata, aşağılanmaya katlanamadı.

Ve büyük halam. Büyük oğlu, ‘doktor’u hapisteydi. Aylarca söylememişler ama öğrenmiş sonunda. Cenazedeki halini anlattı annem. Dedi ki, gözleri görmüyor, söyleneni anlamıyor ve işitmiyor. Koluna girerek bir yeden bir yere götürüyorlar. O da eşini kaybetti, birkaç yıl önce. Neyse ki bu gözaltı ve takibat başlamamıştı o zaman. Oğlunun, göz nurunun hapiste olması almıştı gözündeki ışığı ama daha büyük bir endişesi var, dedi annem. Nerede olduğunu kimsenin bilmediği diğer oğlu için çok endişeliymiş büyük halam. Onun nerede olduğunu bilirlerse ‘doktor’a verdiklerinden daha fazla zarar verebilirlermiş. Elinde çapası ile hatırladığım bir kadındı. Toprak gibi bir kadın… Toprak gibi bir ana… Gülüşünü de hatırlarım…

Sonra dedi ki annem: Teyzen geldi geçen gün. Karandım, sitem ettim ona. Oğlum aylarca hapis yattı, senin oğlun bir gün olsun ‘geçmiş olsun’a gelmedi bize, dedim. Gitmiş eve, oğluna söylemiş teyzem… Bir iki gün sonra elinde pasta ile gelmiş polis emeklisi kuzen. Teyze demiş, ben seni de oğlunu da unutur muyum, ama benim hakkımda da ihbarda bulunulmuş, iki yıl onlarla uğraştım ve çok şükür bitti hepsi. Takibat sürerken kaygılandım, korktum gelmeye senin yanına. Hani oğlun tutukluydu ya…

İçi ferahlamıştı annemin. Anlaşılıyordu. Ama onu ferahlatan başka bir şey de vardı. Dedi ki, büyük halanın oğlunu salıvermişler. Halan ve çocukları onun önce mahkemesine, sonra da evine gitmişler. 15 gün hapisten çıkan oğlunun yanında kalmış halan. Sonra dedi ki annem, Ankara’dan döndüler geçenlerde. Ve iki gün önce buraya geldi büyük halan. Bilirsin babana çok da düşkündür. Oğlum, dedi, büyük oğlu serbest bırakıldıktan sonra iyileşti sanki büyük halan. Gözleri görüyor, kulakları daha iyi işitiyor artık. Yüzüne renk, kan gelmiş. Ama aklı hâlâ kimsenin nerede olduğunu bilmediği diğer oğlunda. “Onu bulurlarsa çok yatırırlar, eziyet de ederler ona,” diyor hâlâ…

O diğer oğlu benim akranımdı.. Çok eğlenceli sohbetler etmişliğimiz vardır, eski günlerde. Ben de merak ediyorum acaba, nerede, nasıl diye. Ama ulaşmaya bile çalışamıyorum. Ya riske atmış olursam diye… Halam haklı, ona daha fazla eziyet edebilirler, eğer bulurlarsa… Eğer bulurlarsa, bu kez katlanamaz büyük halam. Kaybolan sadece gözünün feri olmaz…

Ve biliyorum bunlardan kat be kat fazlasını yaşıyor insanlar, evimizde, çevremizde…

Onlar yok ülkenin yok insanları…

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com