Ahmet Altan kitaplarının neden Türkçe basılmadığını açıkladı: Kimse basayım demedi

Yazar Ahmet Altan, bir deneme kitabı ile iki romanının Türkiye'den ciddi bir müesseseden basma talebi gelmesi durumunda izin vereceğini söyledi. Altan, Türkiye'de kitap basımına yazarların karar vermediğini belirterek, "Her yazar yazdığı kitabın yazdığı dile çıkmasını ister. Eğer basılmıyorsa bu yazardan değildir. Kimse bana basıyım demedi, ben de basın demedim" dedi.

KRONOS 08 Eylül 2021 KÜLTÜR

Gazeteci-yazar Ahmet Altan, Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nin YouTube yayınında Yasemin Çongar’ın sorularını cevapladı. Altan, cezaevinde yazdığı ve Türkçe dışında birçok dilde yayınlanan deneme kitabı ile romanının neden Türkçe basılmadığı konusuna da açıklık getirdi. Altan, kendi dilinde yayınlanmasını istediğini ancak, hiç kimsenin basmak için talepte bulunmadığını kaydetti.

‘KİTAPLARI BASALIM DİYE TALEP GELMEDİ, BEN DE BASIN DEMEDİM’

“Kitaplarınız neden Türkçede yayınlanmadı?” sorusuna Altan, “Bana mı soruyorsun? Bir kitabın basılması için karar verici olan yazar değil. Ben yazıyorum, basmak için basacak olanakları olan birisi lazım. Everest bunu basmak istiyor. Ama Türkiye’deyiz, hiçbir şey için çok kesin konuşamayız. Denemeleri basmak istiyor, herhalde basar. Ama şunu da söyleyeyim: Her yazar kitabının yazıldığı dilde çıkmasını ister. Burası benim ülkem. Eğer basılmıyorsa bu yazardan değildir. Kimse gelip bana basayım demedi, ben de bas demedim. Çünkü bas dersen ve o adam korkarsa, ya da kadın korkarsa durduk yerde onları korkak durumuna düşürmek istemedim. Korkmuyorsa zaten gelip söyleyecektir. Ne zaman yayıncılar kapımı çalmaktan çekinmişlerdir ki? Olur mu yani, ‘kendisi basmıyor’” yanıtını verdi.

‘KENDİ BASMIYOR’ ÇOK FİYAKALI BİR ŞEY

Altan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ha bu çok fiyakalı bir şey, onu söyleyeyim. Senin ülkende kitabını basmıyorlar, ama dünyada büyük bir sükse yapıyorsun. Bu yazar açısından çok fiyakalı. Şu manaya geliyor: Sen beni yok sayarsan ben de seni yok sayarım ve benim hayatımdan bir şey eksilmez, ben dünyada var olabiliyorum. Ayrıca şu da çok tuhaf: Türkiye’yle dünya bu kadar çelişir mi? Kendi ülkemde kitaplarım basılmıyor, ama dünyada çok büyük alkış alıyor. Böyle büyük çelişki olur mu? Türkiye insanı kendinden kuşkuya düşürür. Kendi ülkemde kitabımın çıkmasına nasıl karşı çıkarım ki birisi basmak için geldiğinde. Ciddi oturaklı bir müessese, tabi ki bastırırdım. Bana kibirli diyorlar. Büyük ihtimalle de kibirliyim, ama ülkemde kitap bastırmayacak kadar değil. Ülken iyi ya da kötü, insan ülkesini sever. Hatta bazen maalesef demek zorunda kalırız.”

‘BASILMASINA NASIL KARŞI ÇIKARIM Kİ’

“Nasıl karşı çıkarım ki. Basmak için ciddi bir müessese geldiğinde takibi bastırırım. Bana kibirli diyorlar. Büyük ihtimalle kibirliyim. Ülkemde kitap bastırmayacak kadar kibirli değilim. Burası benim ülkem, iyi ya da kötü. İnsan ülkesini sever. Annenin yaptığı yemek gibi. Annen çok kötü yemek yapıyor ama sen annenin yaptığı yemeği seversin. Doğduğun ülkeyi seversin. Ben bu dili seviyorum.”

‘MİLLİYETÇİLİK ÖNCE DİLLE BAŞLAR’

“Milliyetçilik dünyada sevmediğim bir duygu. Milliyetçilik önce dilinle başlayacak. Dilini iyi kullanmak isteyeceksin. İnsanın ülkesiyle birebir ilişkisi dili. Dilini kullanmıyorsun, o ülke çok seviyormuşsun. Bunun için birilerinin kafasını kesecek misin. Sen birisinin kafasını kesmek istiyorsun, ülkeni bahane ediyorsun. Ülkesini, vatanını, bayrağını seviyorsan dilini iyi kullanacaksın. Dilini iyi kullanmayan adamın hangi ülkeden olursa olsun vatanını, dilini sevdiğine inanmam. Dilini sevmiyorsan sen ülkeyi nasıl seveceksin. Bu ülkede dilin sevilmediğini görüyorum, çok kötü kullanıyorlar. Bir dile bu kadar kötülük edilmez ya. Susun hiçbir şey söylemeyin demek istiyorum.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram