‘Saldırganlar serbest’ tepkisine yanıt: Yargılama tutuksuz devam ediyordur

Kadınlara, siyasetçilere ve gazetecilere saldıran faillerin serbest kalmasıyla ilgili soruları yanıtlayan Adalet Bakanı Gül, "O kişi tutuksuz yargılanıyordur. Yargılama bir süreçtir. Bir kişi serbest kaldı, bu fiiller cezasız mı kaldı? Hayır. Tutuksuz devam ediyordur," dedi.

KRONOS 09 Mart 2021 GÜNDEM

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül

Kadınlara, siyasetçilere ve gazetecilere yönelik saldırılarla ilgili soruları yanıtlayan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ilginç açıklamalarda bulundu. Şiddet uygulayan ve saldırıda bulunan kişilerle ilgili Gül, “Yargılama bir süreçtir. Bir kişi serbest kaldı, bu fiiler cezasız mı kaldı? Hayır. Tutuksuz devam ediyordur,” ifadelerini kullandı.

Gül, Habertürk TV’de Kübra Par’ın sunduğu ‘Açık ve Net’ programında Mehmet Akif Ersoy, Nagehan Alçı, Nihal Bengisu Karaca ve Deniz Zeyrek’in sorularını yanıtladı.

“YARGILAMA SÜREÇ, TUTUKSUZU YARGILANIYORDUR”

Bakan Gül, gazeteci Deniz Zeyrek’in, “Müesser Yıldız iki yazısından dolayı yargılanıyor. 5 ay hapis yattı. Şimdi galiba 3 yılın üzerinde ceza verilmiş. Bir milletvekiline, siyasi partinin genel başkan yardımcısına saldıranlar 20 gün yatıp çıktılar. Bir milletvekilini sopalarla dövüyorsunuz, 20 gün sonra elinizi kolunuzu sallayarak çıkıyorsunuz. Tweet attı diye 5-6 gün cezaevinde kalındı,” sözlerine şu karşılığı verdi:

“Davaların, dosyaların içeriğini yargı mensupları bilir. Delilden sanığa ulaşır. Elbette bahsettiğiniz somut konularla ilgili dosyanın içeriğini yargı mensubu olmadığımız için yorum yapmak doğru olmaz. Bir kişinin serbest kalması, o kişinin yaptığı fiilinin cezasız kalacağı anlamına gelmez. O kişi tutuksuz yargılanıyordur. Yargılama bir süreçtir. Bir kişi serbest kaldı, bu fiiler cezasız mı kaldı? Hayır. Tutuksuz devam ediyordur. Mahkeme mahkumiyet verirse tekrar o kişi cezaevine girer. Katalog suçlarda somut delile dayanma koşulunu öngörüyoruz. 14-15 suç var CMK’da. Bunlar olduğunda uygulayıcılar otomatik olarak delil vardır yaklaşmışıyla ele alır. Somut delil bulunma şartı tutuklama için bir gerekliliktir diye düzenleme düşünüyoruz. Otomatik olarak katalog suç varsa tutuklanıyor. A dosyasında niye böyle oldu? B dosyasında niye böyle oldu? Bunlar yargının vereceği kararlar.”


 

“HEYECANLANIN”

Yeni düzenlemelerle ilgili program katılımcılarına “Heyecanlanın” diyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gazeteci güvenliğine yönelik her türlü saldırı kabul edilemez. Etkin mücadele, soruşturmaların etkin yapılıp, yapılmadığı gibi başlık olarak alınması çok değerli. Gazeteci güvenliğiyle ilgili çok önemli adımlar var Eylem Planı’nda. Bu konudaki bir fiil TCK’da cezasız kalmıyor. Genel itibariyle tutuksuz oldu, cezasız kaldı diye bir algı var. Kanunlarımız, mevzuatımız bu hususta önemli düzenlemeler getirmiş durumda. Hiç kimse düşüncesinden dolayı, eleştiriden dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılamaz. Bu evrensel bir ilkedir, Eylem Planı’na, kanuna bile yazmaya gerek yoktur.”

“HAKARET Mİ, ELEŞTİRİ Mİ?”

Sunucu Par’ın, “Gazeteciler direk hapse atılıyor…” sözleri üzerine ise Adalet Bakanı Gül, “Yazısını yazmış, tutuklamaya başvurmak doğru olmadığını, tutuklamanın istisna olduğu noktada tavrımız açıktır. Ama bu hakaret mi, eleştiri mi? Mahkeme bu bir düşünce açıklamasıdır diyebilir, Yargıtay bu bir eleştiridir diye bozabiliyor. Düşünce ve ifade suç değildir.” yanıtını verdi.


 

BİR YANDA UZUN TUTUKLULUK BİR YANDA TUTUKLAMAMA…

Söyleşinin devamında Gül şunları söyledi:

ALÇI: Bir yandan uzun tutukluluk problemi var. Bir yandan da tutuklanmama problemi var. Gazeteciler dövülüyor ve olayın sahipleri tutuklanmıyor.

GÜL: Tutuklamaya karar verecek olan yargı merciidir. Her türlü araştırma için kolluğa talimat verir. Tutuklama ile ilgili mevzuata bakar sonra adım atar. Herkesin özgürlüğünü, kişilik haklarını hukuk teminat almak zorundadır. Savcımız itiraz eder, o da bir yargı mensubu.

ZEYREK: Geç gelen adalet adalet değildir diye yerleşmiş bir şey var. Enis Berberoğlu örneğinde adalet yerini buldu. Ama uzun süredir haklarından mahrum kaldı. Bununla ilgili yargı mensuplarına yönelik bir yaptırım, önlem vs. sözkonusu mu? Yargıda çifte standartlık algısı adaletsizlik algısını da besliyor. Mesela birisi bizim gazete yazarı Yılmaz Özdil için ‘Bunun cenazesini cami avlusuna aldırmayın’ diye. Bunu düşünce özgürlüğü olarak kabul ettiler. Sen muhalifsen yargı tıkır tıkır işliyor, ama iktidar yanındaysan koruma kalkanı altındasın diye bir hissiyat oluşuyor.

GÜL: Adaleti tecelli ettirecek olan yargıçlar, yargı mensupları gözü kapalı bir şekilde süreci işletirler. Adaletin gözü kapalı, vicdanı açıktır. Faile bakmaz, kimliğine, düşüncesine, mezhebine, meşrebine, siyasi görüşüne, kılık kıyafetine bakmaz. Delile bakar ve ona göre karar verir. Geçtiğimiz yıl 10 milyonun üzerinde yargının önünden geçen dosya var. Kimse şikayet etmemiş. Burada iyi bir işleyen sistem var demek. Eksikler yok mu? Yok deseydik bu reforma girmezdik. Elbette eksiklikler var. Mevzuattan da kaynaklanıyor. Şimdi tutuklama itirazlarıyla ilgili çok önemli bir devrim getiriyoruz. Yargının pardonu olmaz, hedefimiz sıfır hatadır. Savcının karırı, sulh ceza bir süreçtir. Yanlışlık varsa niye Yargıtay var? İstinafta kesinleşmiyor, Yargıtay’a gidiyor. Niye üst merciler var, çünkü o kararın yanlış olma ihtimali vardır. Gelelim Berberoğlu meselesine. Yargı reformunda konuştuğumuz bir meseleydi. Tüm bunlardan bağımsız AYM, AİHM’in verdiği kararları uygulama zorunluluğunu, o karar ilgili yargı mensubuna tebliğ edilecek. Ocak ayından itibaren faaliyetler başladı. Bugün diyelim ki Trabzon’da görev yapıyor yarın İstanbul’a geliyor. Senin verdiğin karar AYM’de bozuldu diye ona tebliği yapıyoruz, bir daha o kararı vermesin diye. Bu verilen kararlar Adalet Bakanı’na geliyor, Bakan HSK’ya gönderiyor. İlgili hakim savcıya senin verdiğin karar böyle çıktı. Terfi ettirip ettirmemeyi değerlendiriyoruz denilecek.

AİHM KARARLARI NEDEN UYGULANMIYOR?

PAR: AİHM karlarında aynı kararlılığınız var mı? Çünkü Osman Kavala ve Demirtaş kararları pratiğe yansımadı diye eleştiriler vardı…

GÜL: Benim HSK Başkanı ve Adalet Bakanı olarak bir ihsasda bulunmam doğru olmaz. Biz içe kapalı bir devlet değiliz, uluslararası toplumun parçasıyız.

ALÇI: AİHM kararları bağlayıcı mıdır diyorsunuz?

GÜL: Elbette bu kararlara uyuyoruz. Ama AİHM’in aslolan kendi ülkesinin verdiği kararlardır yaklaşımı vardır. Terör eylemlerine karşı sessiz kalmayı demokratik toplum için tehdit görürken bakıyorsunuz Türkiye ile ilgili çok yanlı kararlar verdiğini görüyorsunuz. Asla kabul edemeyeceğimiz kararlar da veriyor. Ama esas itibarıyla Türkiye hangi kararlara imza atmışsa elbette mükellefiyeti vardır. Biz AİHM’le ilgili süreçte karar verdik. Yeniden yargılama sebebi olarak düzenlemeyi yaptık. Egemenlik hakkı var. Türk milleti adına Türk yargısı karar veriyor. Kararı bu çerçevede verecek olan Türk mahkemesidir. AYM temyiz mercii değildir. Bir hak ihlali var mı, yok mu onu tespit eder. Sözleşme neyi gerektiriyorsa Türkiye’de işleyen hukuk sistemi vardır. Uygulamada aksaklıklar varsa giderilmesine yönelik her türlü adımları atıyoruz.

ÇIPLAK ARAMA UYGULAMALARI…

ALÇI: AK Parti hükümetleri ‘işkenceye sıfır tolerans’ şiarıyla hareket edildi. Son dönemde e-mailler, mektuplar alıyorum. Çok sayıda insanların kaybolduğu yönünde vs. Bu hakikaten dezenfermosyon da olabilir. Ne dersiniz?

PAR: Belki buna çıplak aramayı da eklemek lazım.

GÜL: İşkence suçlarına karşı zaman aşımını kaldırıyoruz diyen nadir ülkelerden biriyiz. İşkence kötü muameleden dolayı kamu yöneticisine disiplin cezalarında zaman aşamını kaldırıyoruz. Öncelikle Türkiye’de işkence, kötü muameleye ilişkin gerek kollukta, gerek cezaevinde iddiaları kabul etmiyoruz. Sistematik bir işkence Türkiye’de asla yoktur. Bir kişiye bile kötü muamele varsa sonuna kadar takipçisi olarak hukuk devleti ve AK Parti hükümeti olarak takipçisiyiz. Diyelim ki AYM kötü muameleyi tespit etti. O işi yapan kişiye disiplin soruşturması yapacakken zaman aşımından cezasız kalıyor. Biz burada Eylem Planı’nda işkence konusunda zaman aşımını kaldırıyoruz.

ZEYREK: İşkence iddiası da iddia edenin değil, suçlananın ispat etmesi gereken bir durum olarak kabul ediliyor. Son zamanlarda konuşulan çıplak arama konusu var. Siz duyduğunuzda ‘bunu soruşturun’ diye bir noktada mı duydunuz? Mesela Özlem Hanım ‘onurlu bir kadın 1 sene beklemez’ diye yaklaştı. Terör örgütü mensupları dezenformasyon yapıyor diye ciddiye de almayabilirsiniz. Böyle bir iddiayla karşılaştığınızda hangi tepkiyi gösteriyorsunuz?


 

“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İSPAT ETTİ”

GÜL: Uşak’ta emniyetteki olayla ilgili gündeme geldi. İçişleri Bakanlığımız tüm belgeleri ile asılsız olduğunu ispat etti. Bu konuda Özlem Hanım’a büyük haksızlık yapıldı. Kendisi özgürlükçüdür, hukuk insanıdır. O da ‘sonuna kadar mücadele ederiz’ demesine rağmen çok ağır bir linçe tutuldu. Bizim mevzuatlarımız uluslararası standartlardadır. Bu mevzuatın vermiş olduğu alanın dışında keyfilik, yani keyfi bir şekilde uygulama varsa sonuna kadar soruşturmasını, takibini yapıyoruz, kim keyfi davranmışsa gerekli adımları atıyoruz. Nitekim Eylem Planı’na hem eğitim, hem mevzuatla ilgili dahil olmak üzere yeni bir müesses olarak Cezaevleri İzleme Komisyonu’nu kuruyoruz. İllerde var ama merkezi bir teşkilat olarak insan hakları temelinde sivil toplum, baro, üniversitelerden katılımcı şekilde olacaktır. Biz merkezi bir komisyon kuruyoruz, bu kurul tüm Türkiye’deki uygulamalarla ilgili kararlar alabilecek. Denetlemeler yapabilecek ve sivil toplumla katılımcı şekilde bağımsız bir kurul oluşturacağız. Devlet olarak tüm eylemlerimizi orada bir denetime daha tabi tutacağız.
Terör örgütlerinin ‘şunu söyleyin’ diye bir talimat verdiği açıktır. FETÖ, PKK’nın kampanyasına Türkiye’yi alet etmeyiz. İnsan onuru bizim için önemlidir. Cezaevine, kolluğa, devlete emanet edilmiş bir kimse en iyi muameleyi hak etmektedir. Onun cezasını zaten mahkeme veriyor. Bu konuda biz sonuna kadar takipçisi oluyoruz.

“KADINA, AİLENİN KORUNMASINA DAİR VERİLMİŞ HAKLARLA GERİ ADIM ASLA OLMAZ”

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yaptığı açıklamaların tamamının satırbaşları şöyle:

İstanbul Sözleşmesi: “AK Parti ile birlikte sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle kadınların, ailenin korunması çok önemli adımlar oldu. Uluslararası sözleşmeler, hazırladığımız kanun, bir kadını daha haksızlığa uğramasın, etkin mücadele nasıl yapılır şeklinde hukuki adımlar atıldı. Şiddeti önleme merkezleri kuruldu. İçişleri Bakanlığı’nın yoğun çalışmaları var. Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olarak Aile Bakanlığı koordinasyonunda önemli adımlar atıldı. Kadının bu anlamda almış olduğu hakları daha ileri götürecek hangi adımlar varsa bunları yapmaya hazırız. Kadına, ailenin korunmasına dair verilmiş haklarla geri adım asla olmaz.”

“MAHKEMEYE GELDİĞİNDE KARAR VERİLİYOR, BİR ŞEKİLDE CEZA VERİLİYOR”

Kadınlara yönelik son günlerde artan şiddet vakaları: “Samsun’daki hadiseye bakalım. Asla tasvip etmeyeceğimiz menfur hadisede konu savcıya intikal ediyor gözaltı kararı veriliyor ve mahkeme tutukluyor. Sokak ortasında bir kadın eski eşi tarafından bu hadiseyi nasıl yaşar? Bu büyük travma. Çocuk için, aile için, o mahalle için bir travma. Mahkemeye geldiğinde karar veriliyor, bir şekilde ceza veriliyor. Aslolan en ağır cezayı vermek mi, yoksa o fiilin hiç yaşanmaması mı? Yaşanınca da elbette etkin bir şekilde yargıda ihmal etmeksizin.”

LEVENT GÜLTEKİN’E SALDIRI: GEÇMİŞ OLSUN, ŞİDDET ASLA TASVİP EDİLEMEZ

Yazar Levent Gültekin’in Halk TV’deki programa giderken saldırıya uğraması: “Geçmiş olsun, şiddet asla tasvip edilemez. Özellikle kadına karşı boşanmış olsa bile Eylem Planımızda var. Okuluna, işine giden bir genç kadın ısrarlı bir takip ediliyor. Normalde toplumun huzurunu bozmaktan 1 yıl cezası var. Biz çok önemli kanunlar çıkardık ama daha etkin, caydırıcı anlamda ne varsa buna hazırız. Israrlı takip fiillerini ayrı bir suç yapıyoruz. Umarım ki kadına yönelik şiddet asla görmediğimiz bir dönem olur. Bu konuda kararlı bir şekilde mücadele yapılır. Yargı sonuçtur, toplumun her kesimi olarak bu bir siyaset üstü olaydır.”

“BİR KİŞİNİN SERBEST KALMASI, YAPTIĞI FİİLİNİN CEZASIZ KALACAĞI ANLAMINA GELMEZ”

Gelecek Partili Selçuk Özdağ’a saldıranların serbest kalması, tweet attı diye insanların tutuklanması: “Davaların, dosyaların içeriğini yargı mensupları bilir. Delilden sanığa ulaşır. Elbette bahsettiğiniz somut konularla ilgili dosyanın içeriğini yargı mensubu olmadığımız için yorum yapmak doğru olmaz. Bir kişinin serbest kalması, o kişinin yaptığı fiilinin cezasız kalacağı anlamına gelmez. O kişi tutuksuz yargılanıyordur. Yargılama bir süreçtir. Bir kişi serbest kaldı, bu filler cezasız mı kaldı? Hayır. Tutuksuz devam ediyordur. Mahkeme mahkumiyet verirse tekrar o kişi cezaevine girer. Katalog suçlarda somut delile dayanma koşulunu öngörüyoruz. 14-15 suç var CMK’da. Bunlar olduğunda uygulayıcılar otomatik olarak delil vardır yaklaşımıyla ele alır. Somut delil bulunma şartı tutuklama için bir gerekliliktir diye düzenleme düşünüyoruz. Otomatik olarak katalog suç varsa tutuklanıyor. A dosyasında niye böyle oldu? B dosyasında niye böyle oldu? Bunlar yargının vereceği kararlar. Bize düşen eksiklik varsa, ya mevzuat eksiktir, ya uygulama eksiktir, hatalıdır. Her ikisi de çözülmesi gereken bir sonuçtur. Belki de kanun eksiktir. Kanun eksiklikleri Eylem Planı’nda düzenlemesini yapacağız. Uygulamada eksiklik varsa farkındalık, eğitimler, denetleme gibi mekanizmalarla önemli adımlar atılacak.”

“BİR SİHİRLİ DEĞNEK VAR HER ŞEYİ DÜZELECEK, ÖYLE BİR ŞEY VAAT ETMİYORUZ”

Gazetecilere saldırıların cezası kalması: “Gazeteci güvenliğine yönelik her türlü saldırı kabul edilemez. Etkin mücadele, soruşturmaların etkin yapılıp, yapılmadığı gibi başlık olarak alınması çok değerli. Gazeteci güvenliğiyle ilgili çok önemli adımlar var Eylem Planı’nda. Bu konudaki bir fiil TCK’da cezasız kalmıyor. Genel itibariyle tutuksuz oldu, cezasız kaldı diye bir algı var. Kanunlarımız, mevzuatımız bu hususta önemli düzenlemeler getirmiş durumda. Hiç kimse düşüncesinden dolayı, eleştiriden dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılamaz. Bu evrensel bir ilkedir, Eylem Planı’na, kanuna bile yazmaya gerek yoktur. Cumhurbaşkanımızın açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde bir hedef olarak vardı. Şimdi de Eylem Planı’na koyuyoruz. Bir ifadenin eleştiri mi, düşünce mi, yoksa hakaret mi? Terör propagandası mı, nefret suçu mu, ayrımcılık suçu mu? Bunun kararını verecek olan yargı merciidir. Sizin terör propagandası dediğiniz eleştiri olabilir, nefret suçu dediğiniz düşünce olabilir. Biz bu konuyla ilgili eğitimler yapacağız, farkındalık oluşturacağız. Bir sihirli değnek var her şeyi düzelecek, öyle bir şey vaat etmiyoruz. Ama Türkiye’de herkes düşüncesini açık bir şekilde ifade etme özgürlüğüne sahiptir. Herkes aynı şeyi söylese orada demokrasi olmaz. Eleştiri olacaktır, farklı görüşler olacaktır ve hukukun koruması altındadır. Yazısını yazmış, tutuklamaya başvurmak doğru olmadığını, tutuklamanın istisna olduğu noktada tavrımız açıktır. Ama bu hakaret mi, eleştiri mi? Mahkeme bu bir düşünce açıklamasıdır diyebilir, Yargıtay bu bir eleştiridir diye bozabiliyor. Düşünce ve ifade suç değildir.”

“AK PARTİ İLE PARTİ KAPATMAKTAN KURTULDUK”

“Türkiye normalleşiyor mu?”: “Çok önemli bir değerlendirme. Türkiye vesayetle mücadele eden bir iradesi var. Ne zaman ileri gitmeye çalışsa darbelerle geri götürülmüş. AK Parti de iktidara geldiği günden itibaren 2002’de OHAL’i ortadan kaldırdı. Türkiye’de red, inkar, asimilasyon politikaları vardı. Kürtçe kaset gizli kapaklı, başıma iş gelir diye insanlar doğduğu dille şarkı dinleyemezlerdi. Bugün Ahmed-i Hani’nin kitapları devlet eliyle basılıyor. AK Parti geldiği günden itibaren özgürlükler dedi, millet dedi. Makbul, makbul olmayan insan anlayışını ortadan kaldırdı. Bunu yaparken vesayetçileri karşısında buldu. Parti kapatmaktan kurtulduk. En son 15 Temmuz darbe girişimi. AK Parti özgürlükler için adım atarken, AB perspektifi derken içeride ve dışarıda vesayet tarafından engellenmeye çalışıldı. AK Parti vesayetle ilgili çok önemli başarılar elde etti. Cumhurbaşkanımızın karizmatik liderliği, güçlü sağlam iradesi en büyük başarılardan biridir. Terörle etkin mücadele yaptık. Şimdi tam da özgürlükleri, güvenlik anlamında Türkiye’nin bağımsızlığını koruduk, şimdi özgürlükleri bu anlamda daha normalleşerek önemli bir imkana sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Ekonomi adımları önümüzdeki günlerde atılacak. 2021 bunların adım adım uygulanacağı bir yıl olacaktır. Bu kabinemizin bir taahüdür. Recep Tayyip Erdoğan’ın taahhüdüdür anlamında çok önemli bir belgedir. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Türkiye’nin mevcudiyetini ayakta tuttuk, şimdi özgürlük, adalette çok önemli bir adımları atıyoruz.”

“OHAL’İ KALDIRAN, ÖZGÜRLÜKLERİ GENİŞLETTİREN AK PARTİ DEĞİL Mİ?”

İnsan Hakları Eylem Planı’na gelen ‘samimi değil’ eleştiriler: “OHAL’i kaldıran, özgürlükleri genişlettiren AK Parti değil mi? AK Parti’nin mevcudiyeti zaten bu. AK Parti insana temas eden hikayesiyle yoluna devam ediyor.”

“ERDOĞAN’IN ÖZGÜRLÜKÇÜ TUTUMUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ”

“Gerçekten yeni bir dönem mi başlıyor?”: “Bu konuda çok olumsuz düşünmüyorum. Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın özgürlükçü tutumunu hepimiz biliyoruz. Atmış olduğu adımları biliyoruz. Bu konuda tüm ilkelerle, mevzuatla bunları destekleyeceğiz. Önümüzdeki dönem bunu herkes görür. Zaten siyaset bu taahhüdü yerine getirmezse millet hesap görür. Burada AK Parti olarak yaptıklarımız 18 yılda ortada. Bu konularda söyleyince demek ki yapılabiliyor. Bundan sonrası için takvime bağlı olarak taahhüdümüz var. İklim sadece iktidarla oluşabilecek iklim değil. Muhalefet, sivil toplum, medyası ile birlikte oluşturmamız lazım.”

“EKSİKLER YOK MU? YOK DESEYDİK BU REFORMA GİRMEZDİK”

Yargının iktidara farklı muhaliflere farklı muamelede bulunduğu eleştirisi: “Adaleti tecelli ettirecek olan yargıçlar, yargı mensupları gözü kapalı bir şekilde süreci işletirler. Adaletin gözü kapalı, vicdanı açıktır. Faile bakmaz, kimliğine, düşüncesine, mezhebine, meşrebine, siyasi görüşüne, kılık kıyafetine bakmaz. Delile bakar ve ona göre karar verir. Geçtiğimiz yıl 10 milyonun üzerinde yargının önünden geçen dosya var. Kimse şikayet etmemiş. Burada iyi bir işleyen sistem var demek. Eksikler yok mu? Yok deseydik bu reforma girmezdik. Elbette eksiklikler var. Mevzuattan da kaynaklanıyor. Şimdi tutuklama itirazlarıyla ilgili çok önemli bir devrim getiriyoruz. Yargının pardonu olmaz, hedefimiz sıfır hatadır. Savcının karırı, sulh ceza bir süreçtir. Yanlışlık varsa niye Yargıtay var? İstinafta kesinleşmiyor, Yargıtay’a gidiyor. Niye üst merciler var, çünkü o kararın yanlış olma ihtimali vardır.”

“OCAK AYINDAN İTİBAREN FAALİYETLER BAŞLADI”

Alt derece mahkemesinin AYM’nin Enis Berberoğlu kararını tanımaması: “Gelelim Berberoğlu meselesine. Yargı reformunda konuştuğumuz bir meseleydi. Tüm bunlardan bağımsız AYM, AİHM’in verdiği kararları uygulama zorunluluğunu, o karar ilgili yargı mensubuna tebliğ edilecek. Ocak ayından itibaren faaliyetler başladı. Bugün diyelim ki Trabzon’da görev yapıyor yarın İstanbul’a geliyor. Senin verdiğin karar AYM’de bozuldu diye ona tebliği yapıyoruz, bir daha o kararı vermesin diye. Bu verilen kararlar Adalet Bakanı’na geliyor, Bakan HSK’ya gönderiyor. İlgili hakim savcıya senin verdiğin karar böyle çıktı. Terfi ettirip ettirmemeyi değerlendiriyoruz denilecek.”

“AİHM TÜRKİYE’YLE İLGİLİ ÇOK YANLI KARARLAR VERİYOR”

“AİHM kararları bağlayıcı mıdır?”: “Elbette bu kararlara uyuyoruz. Ama AİHM’in aslolan kendi ülkesinin verdiği kararlardır yaklaşımı vardır. Terör eylemlerine karşı sessiz kalmayı demokratik toplum için tehdit görürken bakıyorsunuz Türkiye ile ilgili çok yanlı kararlar verdiğini görüyorsunuz. Asla kabul edemeyeceğimiz kararlar da veriyor. Ama esas itibarıyla Türkiye hangi kararlara imza atmışsa elbette mükellefiyeti vardır. Biz AİHM’le ilgili süreçte karar verdik. Yeniden yargılama sebebi olarak düzenlemeyi yaptık. Egemenlik hakkı var. Türk milleti adına Türk yargısı karar veriyor. Kararı bu çerçevede verecek olan Türk mahkemesidir. AYM temyiz mercii değildir. Bir hak ihlali var mı, yok mu onu tespit eder. Sözleşme neyi gerektiriyorsa Türkiye’de işleyen hukuk sistemi vardır. Uygulamada aksaklıklar varsa giderilmesine yönelik her türlü adımları atıyoruz.

“SİSTEMATİK BİR İŞKENCE TÜRKİYE’DE ASLA YOKTUR”

İşkence, kötü muamele ve çıplak arama: “İşkence suçlarına karşı zaman aşımını kaldırıyoruz diyen nadir ülkelerden biriyiz. İşkence kötü muameleden dolayı kamu yöneticisine disiplin cezalarında zaman aşımını kaldırıyoruz. Öncelikle Türkiye’de işkence, kötü muameleye ilişkin gerek kollukta, gerek cezaevinde iddiaları kabul etmiyoruz. Sistematik bir işkence Türkiye’de asla yoktur. Bir kişiye bile kötü muamele varsa sonuna kadar takipçisi olarak hukuk devleti ve AK Parti hükümeti olarak takipçisiyiz. Diyelim ki AYM kötü muameleyi tespit etti. O işi yapan kişiye disiplin soruşturması yapacakken zaman aşımından cezasız kalıyor. Biz burada Eylem Planı’nda işkence konusunda zaman aşımını kaldırıyoruz.”

“ÖZLEM HANIM’A BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILDI, KENDİSİ ÖZGÜRLÜKÇÜDÜR”

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in çıplak aramaya ilişkin ‘onurlu bir kadın 1 sene beklemez’ şeklindeki sözleri: “Uşak’ta emniyetteki olayla ilgili gündeme geldi. İçişleri Bakanlığımız tüm belgeleri ile asılsız olduğunu ispat etti. Bu konuda Özlem Hanım’a büyük haksızlık yapıldı. Kendisi özgürlükçüdür, hukuk insanıdır. O da ‘sonuna kadar mücadele ederiz’ demesine rağmen çok ağır bir linçe tutuldu. Bizim mevzuatlarımız uluslararası standartlardadır. Bu mevzuatın vermiş olduğu alanın dışında keyfilik, yani keyfi bir şekilde uygulama varsa sonuna kadar soruşturmasını, takibini yapıyoruz, kim keyfi davranmışsa gerekli adımları atıyoruz. Nitekim Eylem Planı’na hem eğitim, hem mevzuatla ilgili dahil olmak üzere yeni bir müesses olarak Cezaevleri İzleme Komisyonu’nu kuruyoruz. İllerde var ama merkezi bir teşkilat olarak insan hakları temelinde sivil toplum, baro, üniversitelerden katılımcı şekilde olacaktır. Biz merkezi bir komisyon kuruyoruz, bu kurul tüm Türkiye’deki uygulamalarla ilgili kararlar alabilecek. Denetlemeler yapabilecek ve sivil toplumla katılımcı şekilde bağımsız bir kurul oluşturacağız. Devlet olarak tüm eylemlerimizi orada bir denetime daha tabi tutacağız.
Terör örgütlerinin ‘şunu söyleyin’ diye bir talimat verdiği açıktır. FETÖ, PKK’nın kampanyasına Türkiye’yi alet etmeyiz. İnsan onuru bizim için önemlidir. Cezaevine, kolluğa, devlete emanet edilmiş bir kimse en iyi muameleyi hak etmektedir. Onun cezasını zaten mahkeme veriyor. Bu konuda biz sonuna kadar takipçisi oluyoruz.”

“70 YAŞINDA TEYZE PAZARDAYKEN ALINIP ADETA TERÖRİST MUAMELESİ YAPMAK BU İŞİ SULANDIRMAK ANLAMINA GELİYOR”

Tutuklu sayısının fazla olması: “Bizim en büyük gücümüz terörle mücadeleyi hukuk çerçevesinde yapma kararlılığıdır. Her insan hukuk önünde eşittir. Hukuk çerçevesinde yargılamaya tabi olmak zorundadır. Türkiye ilk defa darbeyi yargılayan bir yargıya kavuştu. Bugün darbeciler yargılanıyor. Bir kişi şikayet etti, hemen tutuklansın değil. Bu savcılığın, mahkemelerin çok titiz bir şekilde çalıştığını gösteriyor. FETÖ neden mutlu olur? Herkesi bir çuvala koy, herkes FETÖ’cü olsun, aradan biz sıvışalım. FETÖ ile mücadeleyi FETÖ yöntemi ile yapamazsınız. Ergenekon’da olduğu gibi delil üreterek yapılan yargılamaları gördük. Bu mücadeleyi hukuk dediğimiz delillerden sanığa ulaşılır. Gerçek suçlu ile masumu ayırt etmek çok önemli. Bunu da mahkemeler yapıyor. 332 bin kişi hakkında, bu siz de ben de olabilirim. Muhalif, farklı düşünen birisi ‘Bu FETÖ üyesi’ diye suçlamalar yapabilir. Bizim yargıdan beklentimiz lekelenmeme hakkını koruyun. Biz insanlar lekelenmesin diye bu düzenlemeyi getirdik. 70 yaşında teyze pazardayken alınıp adeta terörist muamelesi yapmak bu işi sulandırmak anlamına geliyor. Adamın ömrü FETÖ’yle mücadele ile geçmiş, FETÖ’den suçlanıyor.”

“ASLINDA DÖNÜŞ YOLU KAPALIYDI, CUMHURBAŞKANIMIZ, VEBALE GİRMEYELİM DİYE OHAL KOMİSYONU KURULDU”

“KHK ile ihraç edilip OHAL komisyonunda bekleyenler. Aklanıp göreve iade edilmeyenlerle ilgili bir kitle var”: “Bu konuda Türkiye bir darbe girişimini püskürttü. O gece topyekun mücadele ettik. Elbette 40 yıllık bir örgüt, kripto takiyeyi bir din olara gören örgüt. Böyle bir örgütle mücadele ederken devlet içindeki yapılanmayı kamu görevinden ihraç etti. Aslında dönüş yolu kapalıydı. KHK ile ihraç oldular. Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz bir kişi bile haksız yere mağdur olmasın, vebale girmeyelim diye OHAL komisyonu kuruldu. OHAL kararına karşı da yargı yolu açıldı. Bunu biz getirdik. Haksızlığa müsaade edemeyiz. Bunun kararını kim verecek? Bağımsız komisyon karar veriyor.”

“YARGI ELE GEÇİRİLMESİ GEREKEN BİR YER DEĞİLDİR”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın Yargıtay’a seçilmesi ve tek bir karara imza atmadan AYM’ye üye seçilmesi: “Muhalefet Ergenekon kumpas davalarında, 28 Şubat brifing davalarında biri cübbesini iliklediğinde ses çıkarmıyor. FETÖ Mehdidir, Mesihtir diye mahkeme kararı çıkıyor, ses çıkarmıyor. Şimdi darbecileri yargılayan, ülkemizin demokrasisini koruyan yargıya bu kadar haksızlık yapmak, töhmette bulunmak gerçekten haksızlıktır. Ana muhalefet bir karar çıkıyor ‘namuslu hakimler var’, bir karar çıkıyor ‘hakimler namustan yoksun’ diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yargının üzerinden siyaset devşirmek, birtakım nema gelir mi diye düşünmek yargıya yapılacak en büyük haksızlıktır. Yargı ele geçirilmesi gereken bir yer değildir. Bugün biz varız, yarın başka siyaset gelir, ne olursa olsun bu milletin yargısına hepimizin sahip çıkması lazım. Elbette kararları eleştirelim, daha iyisi olması için çalışma yapalım. Bu yargı AK Parti’nin, hükümetin yargısı değildir, daha iyisini yapalım diye çalmadığımız kapı kalmadı. TÜSİAD’a, MÜSİAD’a, CHP’ye gittik, görüşleri aldık. Farklı görüşteki gazetecilerden görüş aldık. Görüşlerimiz ne kadar farklı olursa olsun bir görüşte hepimiz birleşiriz; adalet hepimize lazımdır.”

“ANADOLU’DAN GENÇ ÇOCUKLAR VAR”

Genç hakimlerin İstinaf’ta tartışmalı karar verdiği iddiası: “İstinaf darbeden 5-10 gün sonra girdi. FETÖ’cü hakimler ihraç oldu. 4 yıllık uygulama masaya yatırıldı. İstinafla ilgili nerelerde gecikme sözkonuu. Bunlar hedefimizde var. Bu konudaki sorunları ortadan kaldırıyoruz. Ağır cezada üyelerle alakalı olarak belli mahkemeler ağır ceza, sulh ceza, başsavcılık gibi belirli kıdem şartı öngörüyoruz. Yargıtay’a seçilmek için 45 yaş gibi. Bunlar yargıya daha kalitesini artırıcı neticeye ulaşmış olacak. Kıdemli diye FETÖ’cüler devam edecek diye bir şey yok. Son tahlilde Anadolu’dan genç çocuklar var. Bunlar abilerden değil anayasadan talimat alıyorlar. Bu Eylem Planı’nın toplumumuz için çok önemli sonuçlar doğuracağına inanıyoruz.”

“KAPATMA KARARINI VERECEK OLAN VEYA TERSİ YÖNDE REDDEDECEK OLAN ANAYASA MAHKEMESİ’DİR”

HDP’nin kapatılması tartışması: “Parti kapatmayla ilgili kanunlar usulü belirlenmiştir. Kapatma kararını verecek olan veya tersi yönde reddedecek olan Anayasa Mahkemesi’dir. Yargının yetkisinde olan bir konuyla ilgili yürütme üyesi olarak ihsasda bulunmam doğru olmaz.”

“TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİ. HER ŞEY ŞEFFAF”

Kayıp ve kaçırmalarlar: “Türkiye bir hukuk devleti. Her şey şeffaf. Hak arama yolları açıktır. Türkiye hukuk neyse onu yapan bir devlettir. O konularla ilgili öyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir. AK Parti o dönemin uygulamalarını sona erdirmiş, devletin hiyerarşisi dışında yapılarla mücadele eden partidir. Bizim varlık sebebimiz budur. Kimse Türkiye’yi eski Türkiye’ye getiremeyecektir. Vizyonumuz 2023’tür.”

“BABASI, KARDEŞİ SUÇ İŞLEMİŞ BEN BUNU KAMUYA ALMAYACAĞIM GİBİ SÖZ KONUSU DEĞİL”

Herkese terörist denilmesi: “Cumhurbaşkanımızın da paylaştığı adli ve idari işleyiş masuniyet hakkı, lekelenmeme hakkı. Bu konuda herkese sorumluluk düşüyor. Mesela medyaya bakıyorsunuz çarşaf çarşaf. Medyanın da bu konuda bir ortak şekilde sorumluluğu var. Cezanın şahsiliği ilkesi temel ilke. Babası, kardeşi suç işlemiş ben bunu kamuya almayacağım gibi söz konusu değil. Bu konuda net yaklaşım ve atılacak adımlar var.”

“KILIÇDAROĞLU’NA YARGININ BAĞIMSIZ OLDUĞUNU HATIRLATIRIM”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İnsan Hakları Eylem Planı’nın ‘samimiyeti’ için Cumhurbaşkanı hakaret diye açılan davalarından vazgeçilmesi ve AİHM kararlarının uygulanması çağrısı: “Ben de Kılıçdaroğlu’na yargının bağımsız olduğunu hatırlatırım. Yürütmenin cübbesinin olmadığını hatırlatayım. Onların demokrasi anlayışı bir parti genel başkanının ‘şu kişi tahliye olsun, şu kişi kalsın’ diye bir yargı anlayışları var demek ki. Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkenin yüzde 50’sinden fazla oyunu almış sayın Cumhurbaşkanımıza hakaretten vazgeçmeye ne dersiniz diye sorarım. Reformlarla ilgili AK Parti sınavını geçmiştir. Burada samimiyet isteniyorsa şu belgeye karşı çıkacak hangi retoriğiniz var. Buyrun daha da zenginleştirin. Gelin şunu genişletmek adına her türlü desteği vereceğiz diye bir şey söyleyin. İlla 60 darbesi, 12 Eylül darbesiyle mi anayasa gündeme gelecek. Anayasa diyoruz, ‘biz istemezük’ deniyor. Bu reformlar hayata geçtiğince AK Partiliye uygulayacağız, CHP’ye uygulamayacağız diye bir şey yok.”

“FON ALIMI DOĞRU DEĞİL”

İnsan Hakları Eylem Planı’nı Avrupa Birliği tarafından fonlandığı iddiası: “AB de ‘bu hükümetin kendi çıktısıdır’ diye açıklama yaptı. Fon alımı doğru değil. Eylem Planı’yla ilgili AB anlamında projelerimiz var. Ama bu Eylem Planı’na fon geldi iddialarını Avrupa Konseyi de yalanladı. Bu belgede bir gece vakti Antalya Havalimanı’nda çocuklarımla yurt dışına çıkacağım yakalama kararı var diyen arkadaşımızın feryadı var bu belgede. Müfid Yüksel’in cezaevine alınacağım diye feryadı var. Aydınlık’tan bir kişi gözaltına alınıyor. İfade alınıp serbest kalacak. Burada Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı, ifadesini alıp, serbest bırakın diye talimat var ama adliye gece vakti, otelde denk gelmiş, onu almak zorunda. Ne oluyor? Devlet sanki ona düşüncesinden dolayı, hiçbir düşünce suçu da olmasa farklı tavra giriyor. Burada bir taahhüt vererek, diyelim ki 3 gün yurt dışında kalacak, dön gel adliyeye ifade ver deniliyor bu belgede. Gece yakalıyorsan ifadeyi alacak mekanizmayı kuracaksın. Her eylemin karşısına bir tarih koyacağız.”

“DEMOKRASİLERDE NİYET OKUMASI YAPILMAZ, EYLEMLERE BAKILIR”

Yeni anayasa tartışmaları: “Demokrasilerde niyet okuması yapılmaz, eylemlere bakılır, icraatlara bakılır. Seçim Kanunu’nu değiştirmeye sayımız yetiyor ama bunu katılımcı şekilde yapalım diye Cumhurbaşkanımızın çağrıları oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız milletimizin gözü önünde yapalım çağrısında bulunmuştur. Muhalefet olarak fikriniz varsa niye kaçıyorsunuz, gelin söyleyin. Milletin gözü önünde yapılan çağrıya milletten kaçarak bir şey yapamazsınız. Biz diyoruz ki, herkes görüşünü ortaya koysun. Milletin hakemliğinde bu süreci yapalım.”

“HUKUK DEVLETİNDE HAKİMLER, SAVCILAR ‘BU ŞU YORUMU YAPMIŞ, BEN BUNA GÖRE KARAR VEREYİM’ DİYEMEZLER”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iş insanı Osman Kavala’nın tahliye edilmesiyle ilgili sert açıklamaları: “Siyasetçiler değerlendirme yapabilir. Ama hukuk devletinde hakimler, savcılar ‘Bu şu yorumu yapmış, ben buna göre karar vereyim’ diyemezler, dememeliler.”

“TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR, DAHA DA GÜÇLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Önümüzdeki hafta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde Osman Kavala dosyasının ele alınacak olmasıyla ilgili Türkiye’ye yaptırım kararı çıkması ihtimali: “Bunlarla ilgili kişisel, somut, yürüyen davalarla ilgili bir şey söylemenin doğru olmadığını ifade ettim. Türkiye hukuk çerçevesinde mekanizma işlemektedir. Türkiye bir hukuk devletidir, daha da güçlendirmeye devam edeceğiz. Bunların hepsi hayata geçecektir. 2023 sonrasına emin adımlarla yürüyeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yaptık daha da iyisini yapacağız. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com