58 dava açılan ve saldırıya uğrayan Barbaros Şansal: Korkmuyorum, korku büyük bir düşmandır

Türkiye’deki “Erdoğan rejiminin” yargılandığı Cenevre’de devam eden “Turkey Tribunal” mahkemesinde üçüncü gün oturumunda ünlü modacı Barbaros Şansal da tanık olarak dinlendi. Hakkındaki davaları ve yaşadığı saldırıları anlatan Şansal, “Beni öldürmeye çalıştılar” dedi.

KRONOS 22 Eylül 2021 GÜNDEM

Türkiye’deki hukuksuzlukların yargılandığı Cenevre’deki ‘Halk Mahkemesi’nde bu kez, hakkında onlarca dava açılan ve fiziki saldırılara da maruz kalan modacı Barbaros Şansal tanık olarak dinlendi. Türkiye’de hakkında açılmış 58 dava olduğunu belirten Şansal, mücadele etmeye devam edeceğini söyledi. Şansal, “Türkiye’ye gidip davalara katılıyorum. Korkmuyorum. Korku büyük bir düşmandır. Onların gözlerinin içine bakmak gerekiyor” dedi.

Barbaros Şansal’ın Türkiye’de yaşadıklarını aktararak başladı tanıklığına. 28 Aralık 2012’de İstanbul Taksim’de organize bir şiddet saldırısına maruz kaldığını anlattı. Faillerin hiçbiri yakalanmadı. Ardından Gezi Parkı meselesinde parka giren kendilerini “istihbarat teşkilatı görevlileri” olduğu iddia eden beş kişi tarafından Habipler’deki Taş Ocakları’na götürülerek sorgulandığını kaydetti. Şansal, “Ancak İstanbul Emniyeti suç uydurduğumu söyleyerek beni mahkemeye verdi. Mahkemede suç uydurmadığımı, olayın gerçek olduğunu ispatladım” dedi.

Barbaros Şansal’ın anlattıklarından öne çıkan bölümler şöyle:

‘İKİ KADEMELİ LİNÇ GİRİŞİMİNE MARUZ KALDIM’

Asıl büyük mesele 2016’yı 2017’ye bağlayan yılbaşı gecesi Türkiye Cumhuriyeti’nin başka ülkelerin içişlerine karışarak, özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki saat farkına dikkat çekerek, aynı zamanda radikal İslam ve plasemi promosyonu yaparak, aynı zamanda tutuklu gazetecilere, pedofili gibi olumsuzlara dikkat çekerek oluşturduğum bir sarkastik videodan sonra Reina katliamı, bir gece kulübü katliamı gerçekleşti. Fakat burada benle ilgili bir tavır yokken, 2 Ocak 2017’de birdenbire iktidar basınında aleyhte bir kampanya başlatıldı. Bu kampanya sonucunda Kuzey Kıbrıs’ta, o dönemin başbakanının emriyle hakkımda hiçbir bakanlar kurulu kararı olmadan, hiçbir ihraç kararı olmadan, bütün şahsi eşyalarıma, telefonuma, cüzdanıma kadar el konularak hukuka ulaşmam engellenerek kendi uçak biletimle İstanbul Atatürk Havalimanı’nda kaçırıldım. Ve Atatürk Havalimanı’nda 2 Ocak 2017 gecesi, 9 polis ve 13 resmi havalimanı çalışanı tarafından, havalimanı apronunda, yolcuların içinde iki kademeli linç girişimine maruz kaldım.

‘CAN GÜVENLİĞİM KALMAMIŞTI’

Havaalanında 19 kişi beni öldürmeye çalıştı, elbiselerimi paramparça ettiler, saatimi bile çaldı bu linç çetesi. Saldırıdan sonra işyerimi kapattım, yaşadığım yeri değiştirmek zorunda kaldım. Beni öldürmeye çalıştılar, bu sefer gerçekten sınırı aşmışlardı, bütün dünyaya bu linç girişimini yayınladılar. Sokakta can güvenliğim kalmamıştı.

‘İSTANBUL VALİLİĞİ POLİSLERİN SORUŞTURULMASINA İZİN VERMEDİ’

Ağır darbeler olmasına rağmen hiçbir sağlık yardımı almadan gözaltısı bile olmayan TCK 217 suçlamasıyla tutuklandım, Silivri 9. Kısım L Tipi C 72 Nolu hücreye kondum. Hücrede sağlık ve iletişim ihtiyaçlarımın karşılanması engellendi. Bu 56 günlük süre içinde, Anayasa gereği 30 gün içinde çıkmam gerekiyordu, o da ihlal edilerek, 56 gün hücrede tutulduktan sonra serbest bırakıldım. Ancak İstanbul Valiliği beni korumakla yükümlü olan polisler hakkında soruşturmaya izin vermedi. Daha sonra beni tutukladıkları, eski 141 ve 142. maddeler, yeni adıyla TCK 301 maddesinden 6 ay 22 günlük hapis cezası verilerek salındım.

‘REJİM DÜŞMAN YARATMAYI SEVİYOR’

Bu rejim düşman yaratmayı ve korku imparatorluğu kurmayı seviyor, tıpkı Kürt meselesinde gördüğümüz, Gülen hareketinde gördüğümüz gibi, Alevi meselesinde gördüğümüz gibi LGBT meselesinde de görüyoruz.


 

Beni öldürmeye çalıştılar, bu sefer gerçekten sınırı aşmışlardı, bütün dünyaya bu linç girişimini yayınladılar. Sokakta can güvenliğim kalmamıştı.

‘KORKMUYORUM’

“Şu ana kadar hakkımda açılmış 58 dava var. Ülkeme gidiyorum davalara giriyorum. Mücadele etmeye devam edeceğime buradan beyan ediyorum. Kaleler içten fethedilir, mücadele içten yapılmalı. Sonuçları ne olursa olsun. Türkiye’ye gidip davalara katılıyorum. Korkmuyorum. Korku büyük bir düşmandır. Onların gözlerinin içine bakmak gerekiyor.

En son yine geçen haftalarda TCK 301’den üç ay ertelemesiz ve istinaf hakkı olmayan bir hapis cezası daha verildi. Bu cezada da mesleki bir terim olarak kullandığım dikiş kelimesini argo bir kelime ile benzetilerek cezalandırıldım. Oysa ben orada laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin üstünlüğünün altını çizen bir mizah yapıyordum. Özgür kalan Nuriye ve Semih’e destek veriyordum.

“HERHANGİ BİR SİYASİ TALEBİM YOK”

Türkiye Cumhuriyet, hukukun üstünlüğü, vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı, insan hakları konusunda uzun yıllardır ciddi sabıka kayıtları alan bir ülke. Ama uluslararası vergi ve ticaret anlaşmalarını anayasaları bağlayan hükümlerini de Türkiye Cumhuriyeti göz ardı ederek vatandaşları üzerinde bir korku imparatorluğu inşa ediyor. İnsanları ithamlar ve suçlamalarla susturarak,  haksız yargılamalar, tutuklamalar ve işkencelerle yıldırarak yol almaya çalışıyor.

Bu süreçte hakkımda açılan yeni davalarla mücadele edeceğimi buradan açıkça beyan ediyorum. Herhangi bir siyasi sığınma talebim yok. Çünkü kaleler içten fethedilir ve mücadele içte devam etmelidir. Sonuçları ne olursa olsun katlanılmalıdır. Bir örnek teşkil ettiğime inanıyorum.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com