2018’in ekonomi öyküsü

BAHADIR POLAT 07 Ocak 2019 EKONOMİ

Soğan kuru dolar kuruna karşı…

2018 erken seçim yılıydı ama sene boyunca asıl konuşulan ekonomi oldu. Aslında seçimlerin erkene alınmasının asıl gerekçesi de ekonomideki kriz havasıydı. Yaklaşan tehlikenin kokusunu almakta gecikmeyen Saray, yine Devlet Bahçeli formülünü kullanarak, 1,5 yıl önceden seçime gitti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni sistemin bu ilk seçiminde işi riske atmak istemedi ve ekonomideki hava henüz “sonbahar” aşamasındayken seçime gitti ve istediğini aldı.

Nitekim erken seçim hamlesinin önemi yaz aylarında ortaya çıktı.

Türkiye ağustos ayında kur şokuyla sarsıldı. Dolar 7, Euro ise 8 liraya dayandı. Döviz borcu çok yüksek seviyedeki özel sektör elbette büyük sarsıntı yaşadı. OHAL döneminde yasaklanan iflas ertelemeler yerini, konkordato ilanlarına bıraktı. Yılın ikinci yarısında, iflastan önce son çıkış denebilecek konkordato ilanlarında patlama yaşandı. Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2018 sonlarında konkordato ilan eden şirket sayısı 1000’di. Resmi olmayan rakamınsa çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Konkordato ilan eden şirketler alacaklıların baskısından geçici de olsa kurtuldu, borçlar ertelendi ancak olan bu firmalara iş yapan yüzbinlerce küçük şirkete oldu. Alacaklarını tahsil edemeyen Anadolu’dan binlerce esnaf, konkordato bile ilan edemeden kepenk kapattı. İşsizlik oranları 2008-2009 küresel krizinden bu yana en yüksek seviyeye tırmandı.

2018, artık unutmaya başladığımız “enflasyon canavarının” da yeniden sahne aldığı yıldı. Ağustostaki döviz krizi yatışmaya başlamışken, eylül ayında yıllık enflasyon yüzde 25’i aşarak, 2002 seviyesine yükseldi. AKP’nin alışık olmadığı bu yüksek enflasyon oranı, Türkiye İstatistik Kurumu başkan yardımcısı Enver Taştı’nın da başını yedi! 3 ekimde yüzde 25,2 enflasyon açıklayan bürokrat, 6 ekimde görevden alındı.

Nitekim bu idari tasarruftan sonra düşüşe geçen enflasyon, yılı Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın, Yeni Ekonomi Programı’nda açıkladığı yüzde 20,80 seviyesininde altında kapattı! Düşen enflasyon sayesinde memur ve emeklinin maaş zamları yüzde 10’da kaldı. Hazinemiz de muradına erdi. Bu hengamede, “Merkez Bankası’nın sene başında ilan ettiği yüzde 5 enflasyon hedefine ne oldu” diye kimse sormadı elbette!

Enflasyon demişken kuru soğana değinmeden olmaz. Ağustosta döviz kuru şokunu yaşayan ekonomi bu kez kuru soğanla sarsıldı! Şaka gibi gelse de evet, gerçekten sarsıldı. Ekim kasım ayları soğan ve patates deposu baskınlarıyla geçti. Zabıtalar, jandarma eşliğinde enflasyon canavarını uyandıran kuru soğanın peşine düştü!

Depo baskınlarıyla yara almış görünse de, enflasyon sepetinde kuru soğan yüzde 185’lik fiyat artışıyla 2018’in şampiyonu olmayı yinede başardı. Böyle giderse seçim öncesi kameralar eşliğinde yine depo baskınları görmemiz muhtemeldir. Ne de olsa kuru soğan her evin ihtiyacı, acısı da bol malzemesi de…

NOT DEFTERİ…

Borç ‘şirketin’ kamçısıdır

2018, küçük ve orta büyüklükteki şirketler için iflas ve konkordato yılıysa, büyükler için de “yapılandırma” dönemiydi. Mayıs ayında, Ülker ve Doğuş Grubu gibi iki dev holdingin devasa borçlarını yapılandırmak için bankalarla masaya oturduğu haberi düştü ajans bültenlerine. Ülker’in sahibi Yıldız Holding 30, Doğuş Grubu ise 25 milyar liralık borcunu yapılandırmak için bankalarla görüşmelere başladı.

Bu iki grubu Türk Telekom hissedarı Otaş, Arkas, Bereket Enerji, Yeni Elektrik Üretim AŞ, BİS Enerji, Boyabat Hidroelektrik Santrali, Ak Enerji, Gama Holding, Emay İnşaat, Derindere Otomotiv, IC İçtaş Astaldi, Compenanta Dökümcülük ve Bimeks izledi.

Türkiye Bankalar Birliği, aralık sonunda yaptığı açıklama ile büyükler için “işlem tamam” dedi. Murat Bey ve Ferit Beyler derin bir nefes aldı! Yapılandırılan borç miktarı da 78 milyar liraya ulaştı.

Büyükler cephesinde vaziyet böyleyken, Şişli dolaylarından bir açıklama düşüyordu ajans bültenlerine. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu enflasyonla mücadeleye devam kararı aldığını ilan ediyordu. TMSF bu mücadeleyi, 15 Temmuz’dan sonra, “cemaat bağlantısı” gerekçesiyle hukuksuzca gasp edilen ve halen kendi yönettiği şirketler üzerinden yapacaktı!

Hayatın garip bir cilvesi olsa gerek, hep doğru yönetilmiş, kuruluşlarından bu yana vergi rekortmenliğini kimseye bırakmamış, bankalardan hiç yapılandırma istememiş ama buna rağmen hükümet tarafından gasp edilmiş şirketler; TMSF eliyle, “enflasyonla mücadele” adı altında hükümet kurtarıcılığına memur edilirken, bol bol devlet ihalesi alıp, bol keseden krediler kullanmış ve sonuçta borca batmış bazılarıysa, “siyaseten doğru pozisyon” almanın karşılığını “kurtarılarak”  alıyordu…

BİR ŞİRKET ÖYKÜSÜ

Yüzyılın soygunu ve Telekom gerçeği

2018’de şirket halleri çok konuşuldu ama bunların hiç biri “Telekom soygunuyla” kıyaslanamaz. 2005 yılında “büyük bir başarı öyküsü” diye ambalajlanan bu özelleştirme, 13 yıl sonra, “büyük bir fiyaskoyla” sona eriyordu.

Süreci kısaca hatırlayacak olursak…

Lübnanlı Hariri ailesine ait Oger Telecom, 2005 yılında Türk Telekom’un yüzde 55’ini satın almak için Oger Telekomünikasyon AŞ’yi (OTAŞ) kurdu.

Türk Telekom’un yüzde 55’i, Suudi bağlantılı Lübnanlı Hariri ailesine satıldığında borcu yoktu ve kasasında da 2 milyar dolar nakit vardı. 2005-2015 arasında 14 milyar dolar net kâr elde etti. 2016’ya dek 12,6 milyar dolar temettü ödendi. Hariri’nin Oger şirketi, bunun 7 milyar dolarını kasasına koydu.

Oger, Türk Telekom’u borçlandırmaya başladı. Satılırken borçsuz şirket, 2016 sonu itibariyle 3,5 milyar dolar borca batırıldı. Üstelik bu borçlar dövize bağlı ve değişken faizli haldeydi.

Bu arada Oger şirketi özelleştirme parasını da ödemedi. Sadece ilk 1,4 milyarlık ilk ödemeyi ve sonraki 600 milyonluk iki taksiti 2013’te ödedi. Yani 7 milyar temettüyü ve kasadaki 2 milyar lirayı kasasına koydu ama borcunun yarısını bile ödemedi. Bütün bunlar olurken Telekom’un ikinci büyük ortağı “Türkiye Hazinesi” bu soyguna ses çıkarmadı.

Oger, özelleştirme bedelini ödeyecek parayı yurt dışından borç olarak aradı ama bulamadı. Bunun üzerine, hükümetin devreye girmesiyle, Türk bankalarından Oger’e 4,75 milyar dolar borç verdirildi.

Böylece Hariri’nin Oger’i sırasıyla hem devleti, hem satın aldığı şirketi, hem de Türk bankalarını soydu. Ayrıca ihale şartnamesine göre yasak olmasına rağmen Türk Telekom’un taşınmazlarını da satarak, parasını kasasına koydu.

Sonuçta, Telekom’un Hariri ailesinde bulunan yüzde 55 hissesi, kreditör bankaların kurduğu (Garanti, Akbank, İş Bankası ve Yapı Kredi) “Levent Yapılandırma Yönetimine” geçti.

Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirme hikayesi, cumhuriyet tarihinin en büyük devlet soygunu olarak yakın tarihimizdeki yerini aldı.

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ

Konkordato:

Konkordato (İtalyanca aslıyla concordato) tarihte “Papalık makamıyla başka hükümetler arasında yapılan anlaşmalar” için kullanılan bir terim aslında.

Türkçeye iflas anlaşması olarak geçen konkordato, borçlunun, alacaklılarının üçte ikisiyle anlaşarak borçlarının en az yarısını ödemesi ve kalanını da ödeme planına bağlaması anlamına geliyor.

Ticaret mahkemesinin onayladığı bu anlaşmada alacaklılar, alacaklarının belli bir bölümünden feragat eder ya da vadesi gelmiş borçların vadesi uzatabilir.

RAKAMLARLA EKONOMİ 

Enflasyon: %20,2

İşsizlik oranı: % 11,4 (Eylül 2018)

Genç işsizlik: % 21,6

Hane halkı toplam borcu: 541,7 milyar TL (2018 üçüncü çeyrek)

Toplam batık kredi tutarı: 96 milyar TL

Mahkemelerdeki icra dosyası sayısı: 25 milyon

Açlık sınırı: 1.950 lira (4 kişilik aile)

Yoksulluk sınırı: 6 bin 745 TL (4 kişilik aile)

Asgari ücret: 2 bin 20 TL (2019 için)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com