13 aylık ikiz bebek sahibi anne tutuklandı, eşi hukuk çağrısı yaptı

İstanbul'da Gülen cemaatine yönelik soruşturmalar kapsamında ev kadını Merve Hande Kayış tutuklandı, geriye 13 aylık ikiz bebekleri ve 4 yaşındaki kızı kaldı. Çocuklara bakmakta zorlandığını anlatan baba Emre Kayış, "İkizlerimiz anne sütüyle besleniyordu. Onları anne sütünden mahrum bıraktılar" diyor.

TUBA DEMİR 25 Nisan 2021 KRONOS ÖZEL

Gülen cemaatine yönelik soruşturmalar kapsamında eş zamanlı yapılan operasyon ile 21 Nisan 2021 gecesi gözaltına alınan Merve Hande Kayış (31), 22 Nisan’da tutuklanarak Kocaeli Gebze Kadın Kapalı Cezaevine gönderildi.

Gece 01:00 sularında İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan operasyon ile gözaltına alınan Kayış’ın 2017’de açılan bir soruşturma nedeni ile arama kararı olduğu belirtildi. Ancak Kayış ailesi kendilerine bu yönde bir bilginin ulaşmadığını dile getiriyor.

Kayış çiftinin 13 aylık ikizleri ve 4 yaşında bir kızı bulunuyor. Eşinin tutuklanmasının ardından çocukların sürekli ağladığını ve annelerini sorduğunu dile getiren Emre Kayış, o gece ve sonrasında yaşananları Kronos Haber’e anlattı.

“15 POLİSLE EVİM BASILDI”

21 Nisan gecesi 01:00 sularında kapılarının çalındığını ve 15 kadar polis ile evinin basıldığını söylüyor Emre Kayış. “Panikten elim ayağım titredi, neye uğradığımı şaşırdım” diyen Kayış o geceyi şöyle anlatıyor: “Çocuklar yeni uyumuştu. Kapı çaldı, kapıyı açtım bir anda karşımda yaklaşık 15 kadar polis duruyordu. Birinin elinde kamera vardı. Eşimi sordular ve yakalama kararını göstererek içeri girdiler. Arama yapmaya başladılar. Gerekçeyi sorduğumda İstanbul merkezli bir operasyon yapıldığını söylediler. Cemaat soruşturması kapsamında eşimin 2017 yılından itibaren arama kararı varmış, ancak bize hiçbir şekilde bilgi verilmedi. Panikten hemen eşimin ailesini aradım. Buraya geldiler ve kayınvalidem aşağıda apartman kapısında, merdivenlerde her yerde polislerin bulunduğunu söyledi.”

“POLİSLER EVDEYKEN ÇOCUKLAR UYANIR DİYE KORKTUK”

“15 Temmuz gecesi yaşanmadan önce bugüne kadar emniyetin kapısından geçmemiş olan bizler evimizde onlarca polisle operasyona maruz kalıyoruz. O kadar polisi karşımda görümce elim ayağım titredi, ne yapacağımı bilemedim. Bir anda yatak odasındalar, salondalar, her yerdeler. Bir yandan çocuklar uyanır diye korkmaya başladık. Bir süre sonra ikiz bebeklerimizden Ömer uyandı ve polisler gidene kadar ağladı. Büyük kızımız Serra uyanmadığı için şükrediyoruz.”

“BİZ GAYBUBETTE YAŞAMIYORUZ, DEFALARCA HASTANEYE GİTTİK”

Merve Hande Kayış’ın gözaltına alındığı operasyon iktidara yakın medyada “gaybubet evlerine baskın” olarak duyuruldu. Emre Kayış hayatlarına normal şekilde devam ettiklerini ve bu süre zarfında birçok resmî işlem yaptıklarından bahsediyor. “Yürütülen algı doğru değil. Biz normal şekilde yaşıyoruz” diyen Kayış sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu operasyon, havuz medyasında gaybubet evlerine yapılan bir baskın gibi gösterildi oysa bizim yaşantımız normal seyrinde devam ediyor. Hiçbir şekilde gizlenme gibi bir durum söz konusu değil. Ben her gün işe gidip geliyorum yerimiz belli, eşim resmi işlemler yapan birisi fakat gizleniyormuş gibi bir algı yürütülüyor. Bizim evimizin gaybubet evi olduğuna dair hiçbir delil bulunmuyor, tam tersine hayatımıza legal devam ediyoruz.

Eşim hakkında 2017 yılından itibaren bir soruşturma olduğundan bahsediyorlar. 2017 sonrasında ilk çocuğumuz Serra dünyaya geldi ve biz hastanede kaldık. Daha sonra eşim ÖSYM tarafından düzenlenen sınavlara girdi. Geçtiğimiz yıl ise ikiz bebeklerimiz dünyaya geldi ve biz iki gün hastanede kaldık. Normalde araması olan ve doğum yapan kadınların doğumhane kapılarında gözaltına alınması için polisler nöbet tutuyor. Bu durum birçok kez medyaya yansıdı. Benim eşimin hiçbir sıkıntı yaşamamışken şimdi gaybubet yaşıyormuş gibi suçlama yöneltiyorlar.”

İTİRAFÇI OLMASI İSTENDİ

Merve Hande Kayış gözaltına alındıktan sonra Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürülüyor. Daha sonra Kocaeli KOM Şube’ye gönderiliyor. Orada ifadesi alındıktan sonra adliyeye sevk ediliyor. Çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Gebze Kadın Kapalı Cezaevine gönderiliyor.

Savcının, eşi ve avukatı ile görüşmeden müzekkereyi yazdığını dile getiren Emre Kayış, eşine itirafçı olması yönünde baskı yapıldığını ifade ediyor. Kayış şöyle devam ediyor: “Savcı eşimle ve avukat ile görüşmeden direk Sulh ceza hakimliğine sevk etmiş eşimi. Daha sonra avukatım savcı ile görüşmek için odasına gittiğinde savcı ona ‘siz gelmeden ben müzekkere yazısını yazdım. Eğer ifadesini değiştirip bana isim verecek ise ifadesini alırım’ demiş. Yani eşimin itirafçı olmasını, kendilerine isim vermesini istiyor. Eşim çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Kocaeli Gebze Kadın Kapalı Cezaevine gönderildi.”

BİR KİTAPTA PARMAK İZİ ÇIKMIŞ

Emre Kayış, eşinin tutukluluk gerekçelerini şöyle aktarıyor: “Biz dosyada gerekçenin neler olduğuna bakınca hakkında tanık ifadelerinin yer aldığını gördük. Eşimin Kocaeli’nde bulunduğu tarihi iktidarın milat kabul ettiği 2013 tarihinden öncesine ait. Tanıklar 2013 öncesine dayanan beyanlarda bulunuyor. Bir diğer suçlama ise eşimin parmak izinin bir kitapta bulunmuş olması. Evet yanlış duymadınız, silahta değil bir kitapta parmak izi bulunuyor ve bu dosyada suç olarak yer alıyor. İletişim aracı olarak kullanılan ByLock uygulaması yine dosyada yer alan suçlamalardan biri. Bu uygulama bir iletişim aracıdır, savaş aracı değil. Madem ByLock suç, o zaman Türk yetkililer Apple Store veya Google Play Store‘a bir yazı yazsınlar. Bu uygulamayı bir terör örgütüne mi sundular? Ya da buradaki amaçları nedir diye sorsunlar. Oradan gelecek cevaba göre hareket etsinler. Bu iktidar değişip başka bir iktidar geldiğinde ‘ben Skype uygulamasını Telegram’ı suç sayıyorum’ derse ne olacak? İletişim özgürlüğü nerede? Komik olan bir diğer husus ise şu:

Uygulamada kendi ismini kullanmamış olması da suç sayılıyor. Bugün sosyal medyada birçok insan kendi ismi haricinde farklı isimlerle de yer alabiliyor. Bunun altında gizem aramanın bir anlamı yok. Önemli olan içerik ise yazışmaları buyursun yayınlasınlar. Suç teşkil eden bir şey olmadığını herkes görecektir. Yazışmaların içeriğinde ne var açıklasınlar. Silah mı kaçırmışız, bomba mı patlatmışız, uyuşturucu kaçakçılığı mı yapmışız? Ne yapmışız? Herkes görsün içerikleri. ByLock ile ilgili öyle bir algı yürütüldü ki insanlar ismini duyduğu anda sanki atom bombasından bahsediyormuş gibi tedirgin oluyor. Bu bir iletişim aracıdır ve kullanmak suç değildir.”

“EVRENSEL HUKUK NORMLARI BİZİM İÇİN HAYAL”

Küçük bebekli annelerin tutuklanmamasına yönelik açık yasa hükmü olduğunu hatırlatan Emre Kayış, şöyle konuşuyor: “Ülkemizde hukuk öyle bir hale geldi ki evrensel hukuktan bahsetmek hayal oldu artık. Şu an tek istediğim kendi çıkardıkları yasayı uygulasınlar. Geçen yıl bir yasa çıkarıldı, bu yasaya göre 18 aydan küçük bebeği olan bir kadın tutuklanamaz. Benim ikizlerim 13 aylık ve eşim şu an tutuklu. Normalde adli kontrol şartları uygulanır, hükmün geriye bırakılması uygulanır ama öyle olmadı. Bugün insanlar suç teşkil etmeyecek şeylerden yargılanıyor ve ceza alıyor.”

“HUKUKSUZLUK NEREYE KADAR DEVAM EDECEK?”

“Ülkedeki hukukçuları anlamıyorum. Sanki bir hukuk düzeni varmış gibi davranıyorlar. Girip bir cemaat soruşturması kapsamında yargılanan kişilerin mahkemesini izlese ülkedeki hukukun ne hale geldiğini görecekler. Oradaki hakimlerin sanıkların yüzüne bakmadığını, telefonda oyun oynadığını görecekler. Bu hukuksuzluk nereye kadar devam edecek? Yasal olan şeyleri aleyhimize kullanıyorlar lehimize olan delilleri ise dikkate almıyorlar. Hukukçuların bu konunun üzerinde durması gerekiyor.”

“İKİZ BEBEKLERİMİZ HENÜZ SÜTTEN KESİLMEMİŞTİ”

Eşi tutuklandığından bu yana çocuklarının sürekli ağladığını belirten Kayış, “İkiz bebeklerimiz henüz sütten kesilmemişti. Anne sütüyle beslenen bebekleri annelerinden ayırdılar. Çocuklara bakmakta çok zorlanıyorum. Şimdi kayınvalidem de bana yardımcı olmak için geldi ancak oda kronik hastalıkları olan yaşlı bir kadın. Bana ne kadar yardımcı olabilir bilmiyorum. Büyük kızım Serra sürekli ağlıyor ve biz ona bu durumu açıklayamıyoruz. İftar sofrasında yemek yediğimiz esnada kaşığı ağzına götürürken bir anda ağlamaya başladı ve yemeği bıraktı. Annem nerede diye sormaya başladı. Ne cevap vereceğimi bilemedim. Bir anda annesinden ayrıldı, eve anneanne geldi, bizimle yaşamaya başladı. Çocuk bu durumları anlayamıyor biz de sorularına uygun cevaplar bulamıyoruz. Bu olayların çocuğum üzerinde bir iz bırakacağı endişesi taşıyorum. Onu bir psikoloğa götürerek konuyu uygun bir dille anlatmayı düşünüyorum. Bugün sadece benim çocuğum değil, birçok çocuk bu süreçten olumsuz etkilendi. Halen içeride 345 bebek bulunuyor. Başka ülkelerde olsa kıyamet kopardı” değerlendirmesinde bulunuyor.

TUTUKLAMA GEREKÇESİ: DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ

Savcının tutuklama talep etmesindeki gerekçe ise delilleri karartma şüphesi. “Benim eşim üç çocuklu ev hanımı bir kadın. Bu haliyle hangi tanığın peşine düşüp de delilleri karartacak ya da parmak izi olduğu söylenilen kitabı nerede bulup parçalayıp, yok edecek, ByLock ise dijital bir sorun, eşim nasıl bu delili karartacak?” diyen Kayış, “Suçlamalar ve savcının kararı karşısında şaşkınız. 13 aylık bebekleri olan üç çocuklu bir anne için adli kontrol şartları, elektronik kelepçe, imza karşılığı serbest bırakma, hükmün geriye bırakılması gibi durumlar uygulanmayacak ise kimler için uygulanacak? Biz bunlara razıyız yeter ki eşim tutuksuz yargılansın” şeklinde konuşuyor.

ANNE HALİME EREL: “KIZIMLA GURUR DUYUYORUM”

Olay gecesi damadının araması üzerine kızının evine gelen anne Halime Erel her yerde polislerin olduğunu ve eve girmekte zorlandığını söylüyor.
“Benim kızım bu kadar polisle evi basılacak ne gibi bir suç işlemiş?” diye sora anne Erel, “Kızımla gurur duyuyorum, bir kitapta parmak izi çıkmış. Ne güzel, ne mutlu bana ki kızımın silahlarda değil de kitaplarda parmak izi bulunuyor” diyor.

“Adli sürecin nasıl işlediğini icra memurluğu yapan babamdan az çok biliyorum” diyen anne Halime Erel, “Adalet bu değil” diyerek sözlerini sürdürüyor.

“KIZIMA ÇOCUKLARINI VERMEDİLER”

Halime Erel sözlerini şöyle devam ettiriyor: “Adliyeye gittiğimizde ikiz bebeklerden Ömer çok ağlayınca kızım kucağına almak istedi ancak izin vermediler. Biz çocukları susturmakta zorluk çekiyoruz. Sürekli ağlıyorlar. Hem çocuklara hem anneye yapılan zulümdür. Ben kronik hastalıkları olan biriyim. Torunlarım bir an bile benden ayrılmak istemiyorlar. Ben de onları bırakıp giderim diye korkuyorlar. Elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey yapamıyoruz. Buradan tüm yetkililere sesleniyorum. Kızım tutuksuz yargılansın. Çocuklar daha fazla annelerinden ayrı kalmasın. 13 aylık ikiz bebekler anne sütünden mahrum bırakılmasın. Lütfen kızımı serbest bırakın.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram